Paylaş
Avrupa Birliği’ni ayakta “alkışlamak” (!) gerekir.
Tam bir çuval inciri mahvetti. Bir şeyler yapayım, Kıbrıs sorununu çözeyim diye harekete geçti ve bugün geldiğimiz noktaya bakın…
Kıbrıs’taki son seçimlerden söz ediyorum.
Ulusal Birlik Partisi ve liderleri Derviş Eroğlu, büyük bir çaba harcamadan iktidara geri döndü. İktidardaki Cumhuriyetçi Türk Partisi ise kaybetti.
Neden Avrupa Birliğini işin içine soktuğumu anlatmam lazım.
Kıbrıs’ta uzun yıllardan beri çözüm peşinde koşan ve bunu ciddi biçimde isteyen tek lider M.Ali Talat idi. O kadar ki, bugün Rumların Cumhurbaşkanı Hristofyas ile çözüm bulmak için temas ettiğinden dolayı, vatan haini ilan edilmişti. Onu en sert şekilde eleştirenlerin başında da Derviş Eroğlu gelirdi.
Talat’ın yıldızı, 2004 yılındaAnnan planına verdiği destekle parladı.CTP, Annan planı çerçevesindeki çözüm arayışları sırasında hükümet oldu, lideri Talat da, Denktaş’ın yerine Cumhurbaşkanı seçildi. Eroğlu, aralarındaki kişisel çekişmeden dolayı Denktaş ile ters düşerdi, ancak çözüm konusunda aynı katı görüşleri paylaşırdı.
Annan planı müzakereleri sırasında Eroğlu da, Denktaş kadar planın aleyhindeydi. Eroğlu, bir uzlaşı aramak, karşılıklı ödün vermek gibi yaklaşımlardan hoşlanmaz. Onun için çözüm, ya bugünkü durumun tescili olmalı veya hiçbir ödün verilmemelidir. Bir statüko savaşçısıdır.
KKTC halkı büyük ümitler bağlamıştı
Kıbrıs Türk halkı bu plana çok ümitler bağlamıştı. Bu sayede Avrupa Birliğine üye olacaklar ve zenginleşeceklerdi. İzolasyondan kurtulacaklardı.
Avrupa Birliği de, planın KKTC halkı tarafından desteklenmesi için gaz verip,bu beklentileri daha da köpürtüyordu.
Her şey, 24 nisan 2004’teki referanduma kadar iyi gitti.
Ancak Rumların HAYIR demeleri, büyük hayal kırıklığı yarattı. Bu hayal kırıklığının daha da derinleşmesinin bir nedeni de, AB’nin verdiği sözlerden hiçbirini tutmamasıydı.
İzolasyonların bir bölümü kalkacak, dediler…Rumlar bu tutumlarının faturasını ödeyecektir, diye tepki gösterdiler…Yardım yollayacağız ve Kuzeyi zenginleştireceğiz demeçleri verdiler.
Hiçbiri olmadığı gibi,tam aksine Rumlar istedikleri gibi hareket eder oldular.Tam üyelik koltuğuna oturduktan sonra, kim ne derse desin umursamadılar.
Zaman içinde hayal kırıklıkları daha da derinleşti ve sonunda işin faturası CTP ’ye çıktı.Bu parti ne çözüm ne de reform beklentilerini karşılayabildi.
Sonunda da, iktidarı eliyle Dervişoğlu’na teslim etti. UBP hiçbir önemli varlık göstermeden seçimi kazandı. KKTC halkı Avrupa Birliğini cezalandıramayacağına göre, Talat’ın partisini cezalandırdı.
Başarı başarıdır…Bu konuda önemli olan sonuçtur.
Ancak Avrupalı dostlarımızın hiç değilse bir an için dahi olsa “Biz ne hata ettik?” diye düşünmelerini beklerdim. Umurlarında bile olmadığını biliyorum. Hatta, içlerinden bazı ülkeler çok memnun. Zira bu iktidar ile Kıbrıs’a çözüm bulabilmek çok daha zor olacak. Çözümsüzlük de, Türkiye’nin elini kolunu bağlayacak ve müzakerelerin daha da yavaşlamasına yol açacak.
İşte ünlü “ Win win” (kazan kazan), bakın ne hale dönüştü.
Tabii herşey o kadar kolay olmuyor
CTP’nin seçimi kaybetmesinin tek nedeninin, Annan referandumu veya AB’nin sözlerini tutmaması olduğunu hepimiz biliyoruz.
İktidar partisi, çözüm dışındaki diğer beklentileri karşılayabilmiş olsa, Uluslar arası ekonomik kriz nedeniyle çöken ekonomiyi ayakta tutabilseydi (!) belki böylesine bir yenilgiye uğramayabilirdi. Ancak ben yine de Avrupa Birliği faktörünün önemli bir rol oynadığına inanlardan biriyim.
Avrupa’nın beceriksiz politikacıları ve Türkiye’deki çözüm aleyhtarları el ele verdiler ve Kıbrıs’ta iktidarı değiştirdiler.
Tebrikler ederim…
50 sandalyeli KKTC parlamentosu
- Ulusal Birlik Partisi (UBP) : 585.015 (yüzde 44.01) 26 milletvekili
- Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) : 387.717 (yüzde 29.17) 15 milletvekili
- Demokrat Parti (DP) : 142.607 (yüzde 10.73) 5 milletvekili
- Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) : 90.837 (yüzde 6.83) 2 milletvekili
- Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) : 83.841 (yüzde 6.31) 2 milletvekili
Paylaş