Son terör olayı İspanya’yı vurdu, ancak İspanyollarla dayanışmamızı da yoğunlaştırdı. Bu vahşi terörü eninde sonunda birlikte yeneceğiz. Son olay ABD’nin terörle mücadelesinin önemini daha da arttırdı.
Siz terörün mantığını bulabildiniz mi?
Kimi Kuran adına, kimi ayrılıkçılık adına, masum insanları öldürüyor.
İspanya’daki korkunç olay, aslında teröre karşı mücadele konusunda ABD’nin başını çektiği kampanyayı biraz daha yoğunlaştıracaktır. “Benim teröristim haklıdır” mantığı artık geçerli değil. Teröristi nerede olursa olsun bulmak ve cinayetlerini önlemek hepimizin insanlık borcu.
İspanyolları kalbimize gömdük.
Onları en iyi anlayan, acılarını en iyi şekilde hisseden bizleriz.
İspanyolların son terör olayına gösterdikleri tepki de bize bir ders verdi. Dikkat ettinizse, yüzbinler sokakları doldurdu. İspanyol halkı ayaklandı, yaşama hakkına sahip çıktı. Sivil toplum olarak duruma el koydu.
Sonuçta, gerçek sorumlu ister ETA, ister El-Kaide olsun, her ikisi de kaybetti. Sağduyu kazandı.
GS, 100. YIL BAŞKANI SEÇMELİ
Galatasaray’ın bu yıl 100 üncü kuruluş yıldönümü kutlanacak. Türkiye’ye damgasını vurmuş, dünya çapında tanınan tek markası olmuş bir kurum için bundan daha büyük ve daha önemli bir yıldömünü düşünülemez.
100 üncü yıldönümün bir de şampiyonlukla taçlanmasını tüm GS’lılar arzular. Ancak asıl önemlisi, bu olayın GS’ın ağırlığına ve prestijine uygun şekilde kutlanmasıdır.
Bu, öylesine duygusal bir kutlamadır ki, sadece klüp başkanına bırakılamaz. Özhan Canaydın seçimleri kazanıp 2 inci defa Başkan olduğu taktirde, eminim elinden geleni yapacaktır. Ancak GS’lılar çok daha büyük ve sembolik değerlerin ön plana çıkarılmasını tercih ediyorlar.
Örnek vermek gerekirse, 100 üncü yılında Galatasaray’laları İnan Kıraç veya Selahattin Beyazıt gibi isimlerden biri temsil ettiği taktirde, daha toparlayıcı olur. Kulislerin, seçim taktiklerinin dışında bir isim etrafında toplanılması herkesi memnun eder. Adına “Onursal Başkan” veya “100.yıl Başkanı” verilebilecek bu kişi 1 yıl süreyle görev yapar ve sadece kutlamalardan sorumlu olur. 2005 yılı boyunca GS’ın bayrağını taşır, ön plana çıkar.
Görev tanımı, süresi ve işlevi iyice belirlenecek böyle bir isim, önümüzdeki kongrede seçilir.
Galatasaray’lılara bu yakışır.
Bu benim önerim.
Gelin tartışalım ve farkımızı gösterelim.
CAN KIRAÇ’IN KEYFİNE VARMAK
Üretkenliğin yaşının olmadığını, emekliliğin her işten elini ayağını çekip bitki gibi yaşamak anlamına gelmediğini bize Can Kırç öğretiyor.
Derin bilgisi, saygın kişiliği, etrafına sürekli olumlu elektrik veren, nefis bir Türkçe ile konuşup yazabilen bir İstanbul efendisi.
Anılarını ve kolajlı taşlamalarını iki ayrı kitaba toplamış. Kolajları, sayfalar tutan makalelerden daha anlam yüklü. Anıları ise, sadece kendini anlatmakla kalmıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar geçilen evrimleri, düşünce tarzlarını yansıtıyor.
İş dünyasının devlerinin portreleri, Vehbi Koç’ten başlayarak Koç dünyası ve tabii kendi yaşamından kesitler, bir film senaryosu gibi anlatılmış. Okunması çok hoş, insanı düşündüren derslerle dolu iki eser.
Can Kıraç’ı tanıyıpta hayran olmayan, herhalde yoktur. Bende Kıraç taraftarlarından biriyim.
Bu ülkenin en çok gereksinme duyduğu akil insanlarımızdan Can Kıraç’a teşekkür borcumuz büyüktür.
MECLİS ADALET ALT KOMİSYONUNA TEŞEKKÜR...
Yaşayın, varolun.
Elleriniz dert görmesin.
Hatta cezaları biraz daha arttırın.
Bu magandaların bir daha trafiğe çıkmalarını da engelleyin.
Tezahüratımın nedeni, hafta içinde okuduğum bir haber.
TBMM Adalet Alt Komisyonu, ceza kanunu tasarısına “trafik güvenliğini tehlikeye sokmak” maddesi eklemiş. Buna göre de, trafikte, sinyal vermeden zigzagla slalom, hatalı sollama yapan, arabaların sağından geçen, alkollü veya uyuşturucuyla araba kullananlara 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Nasıl memnun oldum bilemezsiniz.
Bu saygısız adamları gördükçe çıldırıyorum. Arabadan inip bu tipleri dövmek geliyor içimden. Onlar ise hiç oralı olmuyorlar. Yine aynı umursamazlıkla yollarına devam ediyorlar. Yine trafiğe çıkabiliyorlar.
Bundan dolayı cezaların arttırılmasını savunuyorum.
BABASI DİPLOMAT OĞLU MÜZİSYEN
Baba mesleğini sürdüremeyenlerin özgüvenine çok saygım vardır. Hele babası Necati Utkan gibi başarılı bir Büyükelçi ise, oğlu Can Utkan dışişlerinde şansını denemek yerine kendini müziğe verirse... ORİENT EXPRESSIONS’dan elektronik türküleri derleyen CD piyasaya çıkınca, Can Utkan’ın imzasını görmek büyük keyif.
Orient Ekspressions, elektronik temeller üzerine kurulmuş albümünde Türk Halk Müziği’ni ön plana çıkartarak farklı bir tarz yaratıyor. Radio Oxi-Gen dolayısıyla tanışan, müziğe gönül vermiş 3 kafadardan oluşan grupta, Can Utkan albümün elektronik altyapılarını kurarken, Cem Yıldız Türk folk melodilerini saz, cümbüş, ud ve bağlama ile yeniden yorumluyor. Richard Hamer ise saksafon ve çeşitli flütlerle parçalara nefes veriyor.
Orient Ekspressions’ın yanısıra albüme katkıda bulunan isimler de dikkat çekici: Türk Halk Müziği’nde uluslararası üne sahip Sabahat Akkiraz, geçtiğimiz günlerde albümü piyasaya çıkan Aynur Doğan, Dilek Yıldız, Adile Yadırgı... Projenin diğer bir süprizi ise düzenlemelere imzasını atan ve projenin ses mühendisliğini üstlenen müziğin usta ismi Murat Uncuoğlu.
Aferin Can’a...
SEÇİM NASIL İZLENİRMİŞ?
Yunanistandaki genel seçimleri Atina’dan izledim. Yerli ve yabancı basın için kurulan basın merkezinde gıpta ile çalıştım.
500 kişiye kadar çıkabilen bir kapasitesi var. Televizyon, radyo ve yazılı basın için dev TV ekranları huzırlanmış. İnternet bağlantılı bilgisayarlar ve dünya’nın istediğiniz yerini arayabileceğiniz telefonler emrinizde. İki ayrı büfe, iki ayrı restoran sürekli açık.
Gazetecilerin çalışma salonlarının yanında, kazanan veya kaybeden liderlerin gelip konuşmalarını yapabilecekleri geniş bir maken hazırlanmış.
Simültane tercüme ve TV kameraları için özel bir düzenleme yapılmış.
Herşey sandıkların açıldığı andan, sonuka kadar aksamadan işledi.
Bütün bunları gördükten sonra kendi kendime “neden biz bunu yapamayız” diye düşündüm.
Ne İstanbul’da , ne de Ankara’da böyle bir basın merkezimiz var. Olanlar ise kullanılmıyor. Bazı meslekdaşlar için adeta kahvenane veya dernek işlevi görüyorlar. Ne yabancı ne de yerli gazeteciler doğru dürüst yararlanabiliyor.
Araştırdım ve sonunda işin nereden bozulduğunu anladım.
Yunanlılar basın merkezini bir Vakfa vermişler. Vakıf, merkezi özel sektör mantığı ile işletiyor ve devlet başta, her isteyene kiralıyor.
Devlet elini çekince işler rayına girivermiş(!)
Darısı bizim başımıza...
YUNANLILARIN OLİMPİYAT DERDİ...
Bu yaz olimpiyatlar Yunanistanda yapılacak, ancak Olimpiyat camiası korku içinde. Yunanlıların tüm hazırlıkları zamanında tamamlayamayacakları ve ilk defa sorunlarla karşı karşıya kalınacağı kaygısı var.
Dünya’nın gözü Atina’nın üstünde.
Şu sıralarda Olimpiyat oyunlarını yetiştirmek herşeyden önemli.
Karamanlis hükümetinin de 1 nolu sorunu oyunları sorunsuz atlatmak. Adeta milli onur tartışmasına dönüşmüş.
Uluslararası kamuoyu şimdiden ön yargılı davranıyor. Yunanlıların bu işin içinden çıkamayacağını ileri sürüyor.
Karamanlis için şu anda tek sorun bu... Kıbrıs’tan, Ege’den dahi önde geliyor...
ATİNA, SOĞUK HAVADA İSTANBUL’U ARATMIYOR
İstanbul kar altındayken, seçimleri izlemek amacıyla Atina’ya geldim ki, buz gibi bir havayla karşılaştım. Kar yağmıyordu, ancak kar soğuğu vardı. Eğer Yunanistan’a hep sıcak aylarda gitmiş bir insansanız, doğrusu hiç hoş olmuyor.
Ne güzelim kahvelerinde oturup etrafı seyredebiliyor, ne güneşin sıcağında kavruluyorsunuz.
Soğukta Atina’nın hiç keyfi yok.
Bazı kentler vardır, New York gibi, soğuk dahi olsa insanı cezbeder. Akdeniz ve Ege kentleri soğuk havayı hiç kaldıramıyor. İstanbul ne kadar tatsızlaşıyorsa, Atina da aynı şekilde keyifsiz oluyor.
Artık yaz gelsin.
Bu kış hem uzun, hem de sert geçti.
Haklı değil miyim?
KİTAP KÖŞESİ
Zeynep Oral’ın Karanlıktaki Işık"ı
Gazeteci Zeynep Oral yeni çıkarttığı "Karanlıktaki Işık" isimli kitabında, 20. yüzyıl Tiyatrosu'na damgasını vurmuş, tiyatro sanatının ufuklarını genişletmiş, tiyatroya yıllarını vermiş dünyaca ünlü ustaları bizlere tanıtıyor. Tiyatroyu şiirsel bir dille okuyucuya iletmeye çalışan Oral tiyatro serüveninin çağdaş ve evrensel değerlerine ve birleştirici gücüne bizleri ortak ediyor. Dünyaca ünlü tiyatro ustalarını bir de Zeynep Oral'ın kaleminden okumak isteyenler için kitap Alkım Yayınevi'nden çıktı
Sabancı 14. kitabında tekrar kendini anlatıyor
"Hayat hikayemi 1985'te İşte Hayatım başlığıyla yayınlamıştım. 1985 yılından bu yana çok şeyler oldu. Hayat hikayemde ailemi, çocukluğumu, iş hayatımın ilk yıllarını anlattığım bölümlere, 1985 yılından 2003 yılının sonlarına kadar olan biteni ekledim ve ortaya "bıraktığım yerden Hayatım" adını verdiğim bu kitap ortaya çıktı diye anlatıyor Sakıp Sabancı 14. kitabını... Sakıp Sabancı gibi başarılı bir işadamının bugünlerine nasıl geldiğini onun kaleminden okumak çok eğlenceli. Tüm başarılı hayat hikayeleri gibi bu da mutlaka okunması gereken bir kitap.. Eminim size de çok faydalı olacak...