Paylaş
PKK terörünü bitirmek ve Kürt sorununda ilerleme sağlayabilmek için, 40 gün kadar önce “tarihi bir fırsat” ile karşı karşıya kaldığımızı duymuştuk.
Hepimiz heyecanlandık.
Cumhurbaşkanından Başbakan’a, Genelkurmay Başkanından muhalefet liderine kadar herkes bu fırsattan söz etti. PKK’nın Kandil’deki lideri Karayılan bile, önümüze açılan fırsatı değerlendirdi.
Ancak bugüne kadar somut hiçbir adım atılamadı. Veya atıldı ve çok iyi gizlendiği için, bizler anlayamadık. Görülen o ki, herkes birbirini bekliyor. Bu arada da Abdullah Öcalan’ın ağustos ayında yapacağı açıklama bir yol haritasının temel çizgilerini çizecek.
Herşey güzel de, bu bekleme sürecinin çok da uzamaması gerekiyor. Zaman akıp gittikçe, beraberinde fırsatları da alıp götürür.
ASIL ŞİMDİ BAŞBAKAN’IN DTP İLE GÖRÜŞMESİ GEREKİYOR. BU SÜREÇ DTP OLMADAN GEÇİLEMEZ
Bu sürecin ikinci sorunu, görüş alış-verişinin kiminle ve nasıl yapılacağıdır. Türkiye, PKK ile temas edemeyeceğine göre, birileriyle konuşacaktır. Daha doğrusu konuşmak zorundadır.Kürt kökenli vatandaşlarımızın hiç değilse bir bölümünü temsil eden tek yasal kuruluş DTP’dir. Ancak Devlet DTP ile konuşmuyor.
Başbakan, DTP’nin açıkça bir PKK uzantısı olduğunu, PKK’yı reddetmediği sürece bu partiyi muhatapkabul etmeyeceğini ileri sürüyordu.
Ruşen Çakır, geçenlerde son derece doğru bir saptama yaptı. DTP’nin PKK ile tüm ilişkisini kesmesi ve örgütü reddetmesini istemek ve beklemenin hiçbir mantığı olmadığını, bunu istemenin çözümsüzlüğü devam ettirmek olacağını yazdı. DTP’yi olduğu gibi kabul etmemizin ve diyaloğu bu bilinçle gerçekleştirmemizin gerekliliğine diikkat çekti.
Doğru bir yaklaşım. Bende Ruşen’e katılıyorum ve bir adım daha ileri gidip, Başbakan’ın asıl şimdilerde DTP ile görüşmesi gerektiğine inanıyorum.
Eğer terörü önleyebilecekse, bir tek insanımızın dahi ölmesi engellenebilecekse, DTP ile görüşmenin ne sakıncası olabilir ki?
Başbakan “tam randevu verecektim ki, PKK’nın yeni bir suikastiyle karşılaştık” diyor. Kamuoyundan gelecek tepkileri dikkate aldığı anlaşılıyor. Oysa, tam aksine olayın üstüne gitmek çok daha doğru olmaz mı?
Eğer bu diyaloğu başlatmak için, PKK’nın mayın döşemekten vazgeçmesini bekleyeceksek, bir yerlere varamayız.
Artık gerçekçi davranmak ve DTP’ yibu sürece dahil etmek gerekiyor. Ancak bu şekilde DTP’ nin etkinliğini arttırabiliriz. Aksi halde, PKK gücünü korur ve kendini Kürtlerin temsilcisi olarak görmeyi sürdürür. DTP’ de, Devlet ile PKK arasındaki bir mesajcı konumunda kalır.
Özetle, DTP ile diyaloğu açmak, PKK’nın hoşuna gitmeyecektir ancak Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına daha uygundur.
* * *
KÖPRÜ TAMİR EDİLECEK TABİİ, ANCAK BÖYLE DEĞİL…
Köprüdeki çilekeşlerden biriyim.
Evim Anadolu yakasında ve hergün sabah ve akşamüstü ikinci köprüyü kullanıyorum. Şimdi önümüzdeki 40 günü nasıl geçireceğimin hesaplarını yapıyorum.
Bir yandan da, tamiratı yapanlara hak veriyorum.
Tabii ki tamir edecekler. Zaten gidip gelirken farkına varıyorsunuz. Eğer bu yıl el atılmasaydı, köprüden geçilmez bir duruma girecekti.
Benim merak ettiğim, acaba böyle mi tamir edilmeli?
Bu işin tekniğini bilmiyorum. Ancak dünyanın başka yerlerinde de aynı tip köprüler var ve onlar da zaman zaman tamire çekiliyorlar. Fakat hiçbirinde bizdeki gibi korkunç bir tıkanıklık yaşanmıyor.
Neden?
Merak edip araştırdım.
Örneğin Amerika da, tamiratların hemen hemen tamamı gece yarısından sonra gerçekleştiriliyor ve sabahın erken saatlerinde trafiğe izin veriliyor. Bu tempoda tamiratın çok daha uzun sürmemesi için de bir veya iki ekiple değil, 4-5 ekiple birden yükleme yapılıyor. Tamirat sırasında da, genel olarak tek şerit kapatılıyor ve diğer şeritler açık bırakılıyor.
Bizler çok rahat yaşamaktan hoşlanan insanlarız.
Trafikte biraz sıkışma olunca hemen şikayete başlarız. Ancak bu defa ki gerçekten kötüydü. Bundan önceki tamiratlarda böyle manzaralarla karşı karşıya kalmamıştık. Bu defa neden böyle bir facia yaşandı,anlayamadım.
İlk günlerdeki sıkışma üzerine olacak, dün durum biraz daha rahatladı. Herhalde insanlar korkularından arabalarını almadan karşıya geçmeyi tercih ettiler. Dikkat ettim birden bire boğazdaki vapurlar keşfedildi. Toplu taşıma araçlarına rağbet arttı.
Yarın durumun nasıl gelişeceğini kimse bilemiyor. Anlaşılan temmuz sonuna kadar süreceği belirtilen bu tamirat hayatımızı gerçekten çok etkileyecek.
Karayolları acaba, tamirat ekiplerinin sayılarını arttırarak bu eziyetin süresini biraz olsun kısaltamaz mı ?
Paylaş