Paylaş
Deniz Baykal, Güneydoğu turunda önemli mesajlar verdi. Bunlardan biri çok dikkat çekti.
PKK’ya bir çağrıydı bu...
“Silah bırakacağının güvencesini ver, o zaman affı da konuşuruz”
PKK, Baykal’ın bu yaklaşımına önem vermek zorundadır. Muhalefet liderinin sözleri, bu ülkenin önemli bir bölümünün hissiyatını yansıtmaktadır.
PKK, hem öldürecek, hem de barış peşinde koştuğunu iddia edecek.
Buna kimseyi inandıramaz
Kimse böyle bir şantaja boyun eğmez.
Bir yandan “kan dökeriz” diyetehdit edeceksiniz ve bunu ispatlayacaksınız. Öte yandan da barış güvercini olduğunuzu ileri süreceksiniz.
PKK, bu tutumuyla hiçbir yere ulaşamaz.
Türk kamuoyu artık silahların susmasını istiyor. Tüm zorluklararağmen, şehitlerinin acısını yüreğine gömerek bir tartışma yapıyor.
Tam bu sırada PKK mayınları ardı ardına can alıyor.
Bu manzarayı görünce, PKK’nın barış isteği, ister istemez sorgulanıyor.
PKK artıkkarar vermeli.
Ateş kesip silah bırakacak ve barış mı isteyecek, yoksa şantaja ve can almaya devam mı edecek?
Abdullah Gül, başka bir tehlikeye dikkat çekiyor
Bunca yıldır sık sık karşı karşıya kaldığım bir senaryoyu sizinle paylaşmak istiyorum. Uluslararası İlişkileri izleyenlerin çok yakından bildikleri bir oyundan söz etmek istiyorum.
Her şey bir ülkenin içindeki kanayan bir yarayla başlar.
Sokak kavgalarından, silahlı çatışmalara kadar gelişen bir sorundan söz ediyorum.
Bizdeki gibi, örneğin Kürt sorunu ve Pkk terörü gibi birbirleriyle ilişkili anlaşmazlıklar, yabancı güçler için bulunmaz bir fırsattır. Hele Türkiye gibi, bölgenin en güçlü bir ülkesi iseniz, durumunuz daha da zorlaşır. Zira sizin gücünüzü kırmak ve zayıflatmak isteyenler derinden derine işin içine girmeye çalışırlar.
Bunların bekledikleri fırsat, sorunlu ülkenin, bu sorunu çözebilmek için gereken dirayeti göstermemesidir. Eğer gelişmeleri akışına bırakır ve gereken zamanda gerekli önlemleri almazsanız, sorunun kangrene dönüşmesine göz yumarsanız, dış güçlere gün doğar.
Bazıları, çok masumane gerekçelerle ve “dostluk kisvesi altında, yardımcı olabilmek “ amacıyla araya girmeye çalışırlar.
Diğerleri, İnsan Hakları veya Demokrasi uğruna müdahale etmeye başlarlar.
Bir bölümü de, kangreni daha da yaygınlaştırmak amacıyla taraf olurlar.
İşte ondan sonra ipin ucunu kaçırırsınız.
Devlet hariç herkes bir öneride bulunuyor
Kürt sorunuyla ilgilisi gelişmeleri izlerken, hep bu senaryolar aklıma geliyor.
Devletin seyirci kaldığı ve yerinden kıpırdamakdahi istemediği bir ortamda -ki, bu tehlike giderek yaygınlaşıyor- göreceksiniz orasından burasında parmak sokanların sayısı artacaktır. Akıl verme adına demeçler yaygınlaşacak , Konferanslar düzenlenecek ve bir gün kendimizi her kafadan başka bir sesin çıktığı bir Uluslararası ortamda bulabileceğiz.
Cumhurbaşkanı Gül’ ün uyarısının temelinde işte bu gerçekler yatıyor..
Bazı işler uzatılır, gereken adımlar siyasi cesaretsizlik nedeniyle atılamazsa, Uluslararası aktörler hemen ortaya çıkar.
Manzaraya bir baksanıza…
DTP lideri Ahmet Türk, bir şeyler yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı sık sık uyarıda bulunuyor.
Asker de olaya farklı yaklaşıyor.
Kandil’den mesaj üstüne mesaj geliyor.
Günlük hayatımızı etkileyen bu sorunu biz böylesine ortada mı bırakacağız ?
Kandil’e mi bırakacağız ?
Yine yazımın başına dönüyorum. Eğer bir sorunu görmezden gelirsek, o sorun ortadan kalkarmış gibi bir alışkanlığımız var. Tam tersine, işin ucunu sıkı tutmazsak, başka tuzaklara düşeriz. Olayın Uluslararası foruma taşınması en çok bizlere zarar verdirir.
Paylaş