Eğer bir takım böylesine asılır ve büyük bir süpriz yaratıp bu noktaya kadar gelirse, kupaya hak kazanmış sayılır. Kupa’nın Ege sularına gelmesini tercih etmez misiniz?
Baştan beri favorim Yunanistan idi. Belki süper starları yoktu, göz kamaştırıcı bir futbol oynamıyordu, ancak hırslıydı ve kupa’yı almak istiyordu.
Türkiye nasıl son dünya kupasının süpriz takımı idiyse, Yunanlılar da Avrupa kupasının süprizi oldular.
Çekleri, siz isterseniz şans deyin veya kazara girdiğini ileri sürün, basbayağı güzel bir golle elediler. Hele uzatmalara girilince, kupayı Çeklerden daha fazla istediklerini açıkça gösterdiler. Maça daha fazla asıldılar. Daha derli toplu bir futbol oynamaya başladılar.
Futbolda yetenek, fizik, taktik çok önemlidir, ancak bence daha da önemlisi takım disiplini ve istek’tir. Bir takım istiyorsa, hedefine mutlaka varır.
Maç öncesinde herkes, kağıt üstünde Çekleri favori görüyordu. Pazar akşamki finalde de favori Portekiz. Hem de Portekiz’in Yunanistan’dan üstünlüğü çok fazla.
Ben Yunanistan’ı tutacağım.
Hem bu kadar asılmaları, bu noktaya kadar gelmiş olmalarından dolayı istiyorum. Hem de açıkçası artık şampiyonlukların biraz da Akdeniz’e, Ege’ye inmesini arzuluyorum. Büyük isimlerden bıktım. Küçük ülke görülenlerin de, istediklerinde, iyi yönetildiklerinde kupayı almalarını diliyorum.
Birde komşuluk hissi var. Artık kıskançlık dönemi bitti. Eskisi gibi, onların başarılarının bizi kıskandırdığı yılları geride bıraktık.
Bugün komşuya düşen, bakarsınız yarın bize de nasip olur.(!)
* * *
TÜRKİYE’YE AB SÖZÜ YAZININ ŞAPKASI GİBİ KULLANILACAK
NATO Doruğu sırasındaki en önemli gelişme, hem Alman Başbakanı, hem Fransız Devlet Başkanı hem de İngiliz Dışişleri Bakanının, Türkiye’ye tam üyelik müzakereleri için tarih verilmesi konusundaki görüşlerini açıklamasıydı. Bu açıklamaları tam metin aldım. Belki ilgilenenlerin işine yarar. Hala “tarih verilmeyecek” diyenlere de gerçekleri gösterir.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 28 Haziran Pazartesi açıklaması:
“Tarihi açıdan Türkiye Avrupalı bir ülke ve 40 yılı aşkın bir süredir Türkiye'ye bu katılım perspektifi tanındı ve tabii Fransa olarak belirtiyorum bunu ve Fransa'da hükümet başkanları, cumhurbaşkanları kim olursa olsun Aynı çizgide devam etti. 1999'da Helsinki Zirvesi'nde bu adaylık statüsü tekrar teyid edildi. ve Fransa Helsinki Zirvesi'nde hem Barnier tarafından hem de Başbakan Jospin tarafından temsil ediliyordu. Bu ilke sorunlarının ötesinde öyle zannediyorum ki bu bütünleşme gayet yerinde. Çünkü burası bir siyasi çıkar. Ekonomik çıkarımız yani Türkiye'nin modern, demokratik ve istikrarlı olması ve 1923'ten beri laikliği seçmiş bir Türkiye'yi bizimle, bizim grubumuzdan saymak son derece önemli. Bu nedenle tabii emsal yaratabilir, örnek teşkil edebilir. Bulunduğu bölgede fakat elbette AB ile bütünleşmeden önce bütün klüpler için aynı şeyler geçerli kurallara uymak gerekiyor. Kurallar da dediğimiz zaman bunlar da Kopenhag Kriterleri. Kopenhag Kriterleri'ne göre insan hakları, hak ve özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisi gibi kuralların yerine getirilmesi lazım. Tabii son yıllarda Türkiye'nin muazzam çabalar gösterdiğini biliyoruz. Özellikle mevzuat anlamında hukuksal alanda ve Kopenhag Kriterleri konusunda. Bunu kimse inkar etmiyor. Bu nedenle Avrrupa Komisyonu Ekim ayında Avrupa Konseyi'ne bir rapor verecek. Türkiye'nin tüm şartları yerine getirip getirmediğini ifade edecek bu raporda. Çünkü "reformlar hayata dönüştürüldü mü" konusunda bir cevap getirecek. Bu konuda benim şimdiden birşey söylemem sözkonusu olamaz. Eğer Avrupa Komisyonu olumlu bir rapor yayınlarsa o zaman Avrupa Konseyi bu rapora dayalı bir şekilde müzakereleri başlatma kararını verebilecek fakat bu müzakere süresi uzun bir süreli ve zor olacak. Hem Avrupa için hem de Türkiye için. Çünkü tüm alanlarda siyasi ekonomik, kültürel, sosyal alanlarda birlikte çalışmayı öğrenmek zaman gerektirecek. Eğer Komisyon henüz Türkiye'nin hazır olmadığı konusunda tavır takınırsa o zaman Komisyo'nun ne önereceğine bakacağız. Fakat benim şahsi görüşümü belirtmem gerekirse Türkiye'nin gelecekte Avrupa ile bütünleşmesi her iki taraf için de mümkün olduktan sonra artık bu hareketin geri dönülmez bir sürece tekabül ettiğini söylemem gerekiyor.”
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 29 Haziran Salı açıklaması:
“Herşeyden önce (Alman Başbakanı) Schröder ile aramızda görüş ayrılığı yok. İkinci olarak ben pozisyonumu daha önce de açıkladım, görüşümü tekrar etmeyeceğim. Bir diğer hatırlatma yapmak istiyorum. Burada bir ön koşul var. Komiser Verheugen’in Ekim ayında komisyon adına sunacağı rapor. Türkiye tarafından Kopenhag Kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda. İnsan hakları, serbest piyasa eknomisi gibi... Tabii biz nihai bir karar almadan önce bu raporu beklemekteyiz. Fakat benim şahsi görüşüme göre bu süreç artık geri dönülmez bir süreç.”
İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un 28 Haziran Pazartesi açıklaması
“Türkiye’ye tarih verilmesini kesinlikle destekliyoruz, hatta en önde gelen destekçilerdeniz. Bunun karşılığını da görüyoruz. Başbakan Erdoğan yönetimdeki hükümet daha önceki koalisyonlardan çok daha fazla ve hızlı reformlar gerçekleştiriyor. “
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in 29 Haziran Salı açıklaması:
“Sayın Başbakan Erdoğan’a karşı Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme Raporunun olumlu olması halinde bu senenin sonunda Türkiye’ye tarih verilmesini ve tam üyelik müzakerelerine başlanması gerektiğini teyid ettik. Türkiye’nin bu zirvede sergilediği tutumu göz önünde bulundurduğumuz zaman Türkiye’nin büyük bir özgüven ile hareket ettiğini görüyoruz. Biz de çok açık şekilde hep bu görüşü savunduk. Koşullar yerine getirildiği taktirde –birkaç yıl önce kimsenin pek de inanmayacağı, tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi bu- o zaman 41 yıl önce verdiğimiz sözü yerine getirmenin artık zamanı gelmiştir.”
Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende’nin 1 Temmuz Perşembe açıklaması:
"Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak sorumluluğumuzu biliyoruz. Aniden yeni bir kriter çıkarmamalıyız. Oyunun kuralları açıktır. Türkiye'nin adaylığına karşı çıkan siyasilerin görüşlerine katılmıyorum. Türkiye'den beklentiler bellidir. Bunlardan hangisini yapıp yapmadığına bakacağız. Aralıkta İlerleme Raporu ışığında bir karar alınacak ve bir engel olmadığı takdirde olumlu bir sonuç çıkabilir.”
BRAVO TESEV’E...
NATO doruğunun öncesinde TESEV ile German Marshall Vakıflarının birlikte düzenledikleri iki günlük konferans, kapalı kapılar ardında yapılan liderler toplantısından, her yönüyle daha yararlı geçti.
İçeriği son derece zengin, katılanlar son derece üst düzey, verilen mesajlar ve yapılan tartışmalar da aynı şekilde son derece bilgilendiriciydi.
NATO’nun 16’dan 26 üyeli dev bir örgüte dönüşmesinden sonra ilk defa yeni görevleri çok açık şekilde ele alındı.
Doğu ve Batı dünyasının en önde gelen Sivil Toplum Örgütleri, strateji uzmanları hepimizin ufkunu açtı.
Böylesine üst düzey ve aydınlatıcı bir konferans düzenleyebildiklerinden dolayı TESEV ve German Marshall Vakıflarını tebrik etmek gerekir.
Benim üstünde durmak istediğim TESEV’in bir Sivil Toplum Örgütünün nasıl çalışması gerektiğini bu ülkeye göstermiş olmasıdır.
Can Pakel’in orkestra şefliğindeki TESEV, hem ülkenin en duyarlı konularına (Türk Silahlı Kuvvetlerinden, İmam Hatip Okullarına kadar) , hem de ülkenin dış ilişkilerine ufuk açıcı bir şekilde yaklaşır.
Sivil Toplum Örgütü olmak sadece bildiri yayınlamak veya sadece gösteri yürüyüşü düzenlemek değildir. Araştıran, farklı görüşleri bir araya toplayan ve tartıştırandır.
TESEV’de bunu yapıyor.
Sadece hükümet veya devleti alkışlayanlar veya tam tersine sadece hükümeti veya devleti yerden yere vurmayı, Sivil Toplum Örgütü sayanlar TESEV’i kendilerine örnek almalılardır.
BUSH COLA TURKA REKLAMINDA...
Bush’u, Çankaya’daki resmi karşılama töreninde seyrederken, kendimi bir ara Cola Turka reklamı izliyormuşum sandım.(!)
Cumhurbaşkanı Sezer’e sarılıp şapur şupur öpmesi bir harikaydı.
Yetmemiş gibi, besbelli ki yazılıp eline verilmiş olan “merhaba asker” selamını okuyup Sezer’e adeta “bak nasıl söyleyeceğim” dedikten sonra da yine Cumhurbaşkanı ile “gördün mü?” diye gülüşmesi... Ben Cola Turka’cıların yerinde olsam, Chevy Chase yerine bu kısa filmi oynatırım
Bu izlenimimi yansıttığım bir üst düzel Amerikalı güldü ve “elimizden geldiği kadar çaba harcadık” demekle yetindi.
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)