Paylaş
Maçı başından sonuna kadar yüreğim ağzımda izledim.
Ha şimdi bir olay çıkacak, ha şimdi...diye diye sonunu getirdim. Doğrusu, karşılıklı berbat bir oyun izledik. Ne Ermeniler, kendilerinden beklendiği gibi coşup, fırtına estirebildiler, ne de bizim takım doğru dürüst bir oyun sergileyebildi. Ancak sonunda, skora bakıldığından dolayı, tatsız tuzsuz bir maç sonunda biz kazandık. Bu arada, eklemeden edemeyeceğim, eğer aynı oyunu Belçikalılara karşı da oynarsak, adamlar bizi duvara çivileyiverirler...Bunu da bilelim...
Tek tatsızlık, milli marşımız çalınırken küçük bir gurubun ıslıklamasıydı.
Hiç önemli değildi.
Biz neler neler gördük. Her Türk- Yunan milli marşında yaşananları unutmayalım!
Cumhurbaşkanı ve Milli Takım Erivan’dan ayrılana kadar tatsız hiçbir olay yaşanmadı. Biz de derin bir nefes aldık.
Peki ne oldu ?
Bakın ben size neler neler olduğunu anlatayım.
Her şeyin başında, yeni bir diyalog süreci başladı.
Türk Dışişleri Bakanlığı heyeti Erivan’da kaldı ve yol haritasının bir takvimi çıkarmaya başladı.
- İsviçre’de aylardır süren iki ülke heyeti arasındaki görüşmelerin düzeyi arttırılacak.
- İki ülke arasında dışişleri bakanları ve liderler arasında temaslar başlatılacak.
- Ermenistan Cumhurbaşkanı da, İstanbul’daki rövanş maçına gelecek. (Doğrusunu söylemek gerekirse, benim asıl korkum, buradaki maçta yaşanacak olan taşkınlıklardır. Ermeniler yakınlaşmaya karşı olmadıklarını gösterdiler. Bakalım, biz ne yapacağız? Bugün Ermeni yönetimi ve toplumun önemli bir bölümü samimiyetini gösterdiler. Yakınlaşmayı tercih ettiklerini ortaya koydular. Şimdi top bizim sahada. Bakalım, biz gerçekten istiyor muyuz, bunu rövanş maçında göreceğiz.) Ne olursa olsun, Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’a gelmesi, görüşmelere ivme kazandıracak.
Bugüne kadar Ermeniler, bizimle sadece sınır kapısının açılmasını “koşulsuz” konuşmak isterlerdi.Türkiye ise, “koşullu görüşme” üzerinde ısrar eder ve iki ülke arasındaki bütün konuların (sınır sorunlar-soykırım iddiaları- Karabağ...vs) ele alınması koşuluyla masaya oturulabilineceğini belirtirdi.
Her iki taraf ödün verdi.
Ermeniler, her konuyu ele alacakları izlenimini verdiler.
Ankara da, ön koşullarından vazgeçtiğini gösteren adımlar attı.
PEKİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK ?
Bundan sonra bazı gelişmelere dikkat etmemiz gerekecek.
- Ermeni ve Türk yetkililerin verecekleri demeçler izlenecek. Acaba dostluk mu, yoksa düşmanca sözler mi ağır basacak ? Acaba başlatılan süreç için kim ne diyecek ?
- Bakalım, Diaspora’nın tutumu ne olacak ? Erivan, diasporanın sert tutumuna destek mi verecek ,yoksa araya bir mesafe mi koyacak ?
- Azerbaycan ile Karabağ anlaşmazlığında, Ermeniler sembolik dahi olsa birkaç jest yapacaklar mı ? Yoksa yerlerinden hiç kıpırdamayacaklar mı ?
Ne yazık ki, Türk-Ermeni ilişkileri sadece Ankara ve Erivan’ın elinde değil. Dış güçler o kadar fazla araya giriyor ve öylesine etkili oluyor ki, önümüzdeki dönemde, eminim yeni krizler çıkaracaklar.
Eğer Sarkisyan ile Gül, bugünkü yaklaşımlarını sürdürebilirlerse, tarihin gidişini değiştirebilirler.
Eğer meydanı fanatiklere bırakırlarsa, bu işten bir şey çıkmaz.
Yine de, bu tabu’nun yıkılmasını sağlayan Gül ile Sarkisyan’a teşekkürler.
* * *
ERDOĞAN GÜL’Ü MÜ KISKANDI ?
Hafta sonuna Ermenistan heyecanıyla başlamıştık.
Acaba ne olacaktı ?
Gül’ün aldığı siyasi risk karşılığını getirecek miydi, yoksa bir felaketle mi sonuçlanacaktı ?
Hele maç ne olacaktı? Ya biz 5-0 kazansak veya yenilsek, nasıl toplumsal tepkilerle karşılanacaktık ?
Ayaklanmalar mı yaşanacaktı ?
Yoksa, gerginlik isteyen çevrelerin oyunlarını bozacak ve yeni bir döneme mi girecektik?
İşte tam bunların konuşulmaya başlandığı sırada, Başbakan resmen rol çaldı. TV spotları tam Gül’ün Ermenistan gezisinin üstünde, tam herkes bu konuyu tartışmaya ve katkıda bulunmaya hazırlanıyordu ki, birden bire Başbakan’ın Aydın Doğan’ı hedef alan ve iki gün ardı ardına adeta büyük bir kampanyaya dönüştürdüğü girişim ortaya çıkıverdi.
Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’nin Başkanı, Türkiye’nin en büyük gurubunun sahibini yerden yere vuruyor.
Kim takar Ermenistan’ı ?
Olay öylesine heyecan verici ve öylesine dedikodu gücü yüksek ki, birden bire hepimiz Gül’ü ve Ermenistan’ı unuttuk. Bütün dikkatler, böylesine ağız sulandırıcı konuya döndü.
Yazık oldu.
Başbakan eğer Aydın Doğan’ı korkutmak ve bağımsız basını susturmak istiyor idiyse, acaba birkaç gün bekleyemez miydi?
Ayrıca şunu da söylemek isterim... 40 yıldır gazetecilik yapıyorum. Bugüne kadar, basın ile kavga eden nice iktidar gördüm. Emin olun bu tip kavgalardan kurtulan bir tek iktidar görmedim.
Başbakan bu ülkede çok güzel işler yaptı. Birçok politikasını bu köşe hep desteklemiştir ve desteklemeye de devam edecektir. Ancak bu konuda çok hata ediyor. Etrafındakilerin gazına geliyor.
Göreceksiniz, bu kavgadan Başbakan değil, Aydın Doğan daha da güçlü çıkacaktır. Ben Aydın Doğan’a inanıyorum.
Siz farklı düşünebilirsiniz. Bunu da saygıyla karşılarım. Ancak benim yaklaşımım budur.
Paylaş