Paylaş
Sharm-el Sheik20 yıl önce yoktu.
Sınai yarımadasınınucundaki bir çöl parçasıydı.
Önce İngilizler, ardından da İtalyan’lar denizindeki güzelliği keşfetmişler.
Bugün Sharm-el Sheik , yüzlerce oteli, yüzbinlerce turist kapasitesiyle tek başına yıldızlayan bir yöre.
Denizinin güzelliği, göz atanları kendine hayran bıraktıranakvaryum gibi bir denizaltı ve ılıman iklimi ile nefis bir yer. Nasıl olmuşta örneğin Ras Muhammed gibi değerli kıyıları böylesine iyi koruyabilmiş diye merak ettim. Meğer Mısır hükümetibölgenin büyük bölümünü Milli Park ilan etmiş.İçeri giren turistten belirli bir para alıyor. Çok iyi bir fikir. Bu güzelliği kullanan parasını ödüyor.
Aklıma ilk gelen yer Göcek oldu.
Bugün için ülkemizin elindeki en değerli kıyı parçalarının başında koyları ve çevresiyle Ege’nin gözdesi Göcek geliyor.
Son yıllarda bakıyorum, koylardatek tük restoranlar hatta inşaatlarbaşlıyor. Oysa bütün koyları Milli Park ilan edilebilir ve Sharm-el Sheik ‘te olduğu gibi, Park’a girenler bir ücret öderler. Yatçılar Göcek koylarında kaçgün kalmak isterse o kadar ödeme yapar. Elde edilen gelirle de koylar temizlenir ve bölgenin gözelleştirilmesi için projelere harcanır.
Harabeye dönen bir saraydan topluma ışık veren bir merkeze...
1986 yılındaki yangın sonunda dört duvar halinde kalan tarihi yapı Kandilli Kız Lisesi (Adile Sultan Sarayı), örnek bir kültür ve sanat merkezi olarak bugün açılıyor. Kandilli Kız Lisesi, 1986 yılında bir gece sabah karşı çıkan yangın sonucunda bir harabeye dönmüştü. Sultan Abdülmecid’in 1856 yılında aldığı koca sarayı o halde bırakmaya Kandilli Kız Lisesi mezunlarının gönlü razı gelmedi ve 1993 yılında Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı’nı ( KANKEV) kurdular. Yıllarca verdikleri uğraşın amacı, binanın restore edilmesi ve bir kültür merkezine dönüştürülmesiydi. Kolay mı bu işlerin finansmanını sağlamak? Büyük ölçüde, Sakıp Sabancı’nın kişisel yardımları ve İstanbul Valiliği’nin katkıları ayakta tuttu onları.Ve tüm bu emeklerin sonucunda, Sakıp Sabancı Kandilli Kız Lisesi ve Eğitim ve Kültür Merkezi bugün toplumun hizmetine giriyor. 5625 metrekare kullanım alanı olan ve aslına uygun bir biçimde restore edilen merkezde, 500 kişilik toplantı/ziyafet salonu, 200 kişilik toplantı salonu, kokteyl ve sergiler için 1300 metrekarelik salon, 20 adet seminer odası, müze, 150 kişilik restoran ve 60 kişilik kafeterya bulunuyor.
Sabancı, kendisiyle 2003 yılında yapılan bir röportajda, “ Toplumsal sorumluğum bana bu işe onay ver, diyor. Biz de bu işe el attık, hayırlısıyla burayı örnek bir kongre ve kültür merkezi yapacağız” demişti. Sözünü tuttu, mekanı cennet olsun. Hepinizi Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı’nı ziyaret etmeye, vakfa destek olmaya davet ediyorum. Topluma ışık veren bu kültür merkezinin aydınlığı artsın diye…
Yemek yemeyi kim sevmez…hele şu diyetler, sağlıklı yaşam kürleri, detokslar derken lezzetten uzağa düştüğümüz şu günlerde…
Elmalı turtalar, dereotlu salatalık salatası, buzlu badem, beyaz şaraplı dil balığı, çikolatalı sufle kek, sarımsaklı taze patates, fırında beyaz peynirli ıspanak, karpuzlu margarita, portakallı çikolata parçalı kurabiye…
Remix II’den bu tatlar…Bu kitap uçsuz bucaksız bir lezzet dünyası…
Yazarları Lale Apa ve Bedriye Medina bu işten öyle keyif alıyor ki, bakın size nasıl sesleniyorlar; “Remix II hayatınızı kolaylaştırıp sizi her keyiflendirdiğinde biz de havalar uçuyor olacağız. Nasıl haberdar olacağımızı merak etmeyin. Mutfakların ortak sesini biz duyarız.”
Lezzetsarhoşu olmak ve Apa ve Medina’yı havalara uçurmak isteyenlere…(ParalelTasarım, İletişim ve Yayıncılık L.T.D. 0212 283 26 79 paralel@apa.com.tr )
BU İŞ CİDDİ...
Bu köşede, THY başta olmak üzere çeşitli nedenlerle nice havayolunu eleştirdim beğenmediğim yönlerini yazdım. Şikayetlerimi sıraladım.
Bugün de aksini yapmak istiyorum.
Atlas Jet ileyaptığım bir seyahattan hareket edip özel havayollarının getirdiği rekabetin, bizlere ne kadar yaradığını anlatmak istiyorum.
İstanbul’dan Sharm El Sheik’e direkt uçacak, 2-3 gün dalıp geri dönecektim. ETS şirketinin turlarından birini seçtim.
Atlas Jet ile yola çıkmadan önce, Charter uçakların sürekli rötar yapması, oturma yerlerinin sıkışıklığı, genel ilgisizlik ve pisliği bir ön yargı halinde kafama yerleşmiş. Bu kaygılarla yola çıktım.
Havaalanındaki kontuara gelmemizden itibaren başlayan süprizler, dönene kadar sürdü.
Tertemiz ve güler yüzlü insanlarla karşılaştım.
Zamanındakalkan uçaklar. Tertemiz ve size insan muamelesi yapan (charter yolcusu değil) hostesler veTHY’nin stardart ekonomi ikramının iyisi ile karşılaştım. Meraklandım, acaba bana tesadüf etmiş bir durumla mı karşı karşıyaydım, yoksa genelde böyle miydi? Charter uçuşların genelde beğeni kazandığını öğrendim.
Önemli olan sadece Atlas Jet; Onur Air veya Pegasus’un iyi not alması değil. Önemlisi, Türk Havacılık sektörünün nihayet kendini göstermeye başlaması.
Atlas Jet’in başarı sı, Onur Air’in Avrupa’daki sıkıntılarından kurtulması hepimizi memnun etmeli. Pegasus’un 55 YTL’lik çılgın kampanyasıhı alkışlamalı.
Bu şirketler güçlendikçe, iyileştikçe bizler hem daha ucuza uçacağız, hem de daha fazla rahat edeceğiz.
Tek arzum, Atlas Jet örneğinin bozulmaması ve diğerlerinin de daha fazla gelişmeleri.
“AAA, BURASI DİGİTÜRK GİBİ...”
Hatırlayacaksınız, bu yaz Bodrum’da Erman hoca’danders alıp“açık deniz dalgıcı” olduğumu yazmıştım. Bu bayram isedalgıçlarıncennetisayılanMısır’ın Sinai yarımadasının ucundaSharm-el Sheik’e gittik. Dünyanınsayılı dalma yerlerinden biri olan Sharm’daki 3 limandan 20 metre üzerindeyüzlerce gemi kalkıp,dalgıçları (veya sadece şnorkel yapanları)civardaki dalma noktalarına götürüyor. Günde iki kez 45’er dakika dalıyorsunuz.
3 gün boyunca daldım. İlk gün otelin önünden daldım. Yanımda şnorkel yapan birbayan “Aaa tıpkı Digitürk’e benziyor!” diye bağırdı. Doğru, Digitürk’ün 400’lü kanallarında görülen bütün balıklar ve daha fazlası burada var. Sanki bir akvaryumun içindesiniz. Kırmızı, sarı, çizgili, benekli balıklar etrafınızda dönüyor. Bir an ürperiyorsunuz çünkü yukardan aşağıdaldığınız dünyanınkovuklarında bir yılan balığı size “yaklaşma” der gibi kötü kötü bakıyor. Yelpaze veya beyin şeklinde mercanların arasından süzülüyorsunuz. Bir James Bond filmi gibi bir grup dalgıç üstünüze geliyor, denizin içi zaman zamanpek kalabalık oluyor.
“Görürmüyüm?” diye hafif korku ve heyecanla beklediğiniz köpek balığı da orada. Süzüle süzüle bir metre yanıma kadar geldi, o sırada korkudan sırtıma çıkmakta olan eşimi itelemekten doğru dürüst göremedim. “Gitar” cinsiymiş, pek hücum etmezmiş. Ama o maviliğin içinden süzülerek geldiğini gördüğünüz zaman düşünecek haliniz kalmıyor.Barakuda daha tehlikeliymiş diyorlar.
Mısır Sinai yarımadasının büyük bir bölümünü koruma altına almış. Öyle her istediğinizyerden denize giremiyorsunuz, bir küçük midye parçası bile eve hatıra diye götüremiyorsunuz.
Sharm –el- Sheik iki katlı binalardan meydana gelmiş. Öyle “kottan istifade ettim, üçüncü kat oluverdi” yok.Dünyanın belli başlı otel zincirleri burada olduğugibi, bir sürü de küçük otel bulunuyor vehepsi iki katlı...
25 yıl önce olmayan bu şehir ve satelit eğlence merkezleritertemiz, geceleri ışıl ışıl. Heryerde polis kontrolü var ama sizirahatsız etmiyor. Daha Temmuz ayında bombalar patlamış, insanlar ölmüş, ancak turistler kaçmamış.
Sharm-el Sheik’e ETS tur ve Atlas Jet ile gittim. Servis mükemmeldi. Kaldığım Hilton Waterfalls (Şelale) da nefisti. En çok hoşuma giden de İşletme müdürü Aykut Kormaz adlı genç bir Türk’tü!
Kararım çok çabuk alındı: Tekrar gideceğim.
BİZİM BELEDİYECİLER SHARM EL SHEİK’İ GÖRMELİ
Dünya’yı dolaştıkça, son 25 yıldırülkemizin turistik yörelerinde Belediye Başkanlığıyapmış ve güzelim kıyılarımızı mahvetmiş olankişilere kızınlığım daha da artıyor.
Bu beyler yıllardır burunlarından kıl aldırmazlar. Etrafta kasıla kasıla dolaşılar. Büyük bölümü, cahil ve görgüsüzdür.Belediyelerine ve yakınlarına gelir sağlamak için de güzelim kıyılarımızırezil etmişlerdir. Birbirinden çirkinbeton yığını kooperatiflereizin vermişler ve hala da katliam bazı bölgelerde devam etmektedir. İçlerinden kültürlü, görgülü ve bilgili olanların başımızın üstünde yeri var, ancak eski ve yeni katilleri affedemiyorum.
Mısır’ın Sharm el- Sheik’ine gidip, neler yapıldığını gördükten sonra katil belediye başkanları yine aklıma geldi. Bodrum yarımadasınırezil edenler, Ege’den Akdeniz’e kadarki kıyı şeridini mahvedenler mutlaka Sharm-el Sheik’i görmeliler.
Mısır hükümeti bu turizm cennetinde bir tek üçkatlı bina yaptırtmamış. En lüks otelleri dahi iki kat.
Pırlanta gibi bir havaalanı.
Tertemiz yollar.
Sürekli kaldırılan çöpler.
Kesilmeyen elektrikler.
Bunları gördüktensonra kendi kendime sordum: Bizler ne yaptıkta böyle Belediye Başkanlarını seçtik... Hadi biz hata ettikte, her işe burnunu sokan Ankara bürokrasisi neden uyudu?
Paylaş