Paylaş
DTP’li Ahmet Türk bir konuşmasında “Mandela yıllarca cezaevinde yattı. Serbest bırakılınca, zencilerle beyazlar bir araya gelerek sorunu çözdüler. Öcalan da Kürt halkı için önemlidir. Eğer sorunu çözmek istiyorsanız, Öcalan’ın özgürleştirilmesi gerekir” demişti.
Savcı, bu sözlerin “Terör örgütünün propagandasını yapmak. Suçu ve Suçluyu övmek” fiiline girdiğini belirtip mahkeme açtı.
Kimilerimiz, bu sözlerin, terör örgütünün propagandası değil de, fikir ve söylem özgürlüğü olduğunu ileri sürebilir. Ancak, mahkemenin kararı aksi yönde. Yargıç, Anayasanın 14 üncü maddesindeki “temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması durumunda, dokunulmazlığı olanların da yargılanabileceklerini” emreden maddesine dayanarak, davayı kabul etmiş ve bu suçu işleyenin mahkemeye gelip sorgulanmalarına karar vermiş.
DTP’li milletvekili ise, bu suçlamaların tümünü reddederek, mahkemenin bu isteğine direniyorlar.
Şimdi bu olaya iki ayrı naçıdan bakabiliriz:
1) Demokrasilerde milletvekillerinin işledikleri suç ne olursa olsun ceza almaz, diye bir şey yoktur, diyebilirsiniz. Hatta bir adım daha atıp, hukuk devletinde eşitlik vardır ve yargı herkese eşit davranır, deyip DTP’lilerin mutlaka sorgulamaya, yani mahkeme heyetine ifade vermeye gitmeleri gerektiğini, mahkemenin son derece normal bir karar verdiğini, DTP’lilerin bu direnmeyle gerilimi arttırmak istediklerini ileri sürebilirsiniz.
2) Buna karşılık, birçok milletvekiline hemen hemen aynı suçlardan dolayı fezleke çıkarıldığını, ancak dokunulmazlık zırhının onlara kullanıldığını, iş DTP’ye gelince ise, yargının taraflı davrandığını ileri sürebilirsiniz.
Söylemek istediğim, neresinden tutarsanız tutun, tam bir karmaşa içindeyiz.
Bir yandan Kürt sorununu çözmek için büyük hazırlıklar yapılıyor, beklentiler yükseltiliyor. Öte yandan da, yasalardan kaynaklanan uygulamalar,yargıdaki iç çekişme ve yorum farklılıkları gerilimi arttırıyor. Dışardan bakılınca ve şu son dönemde yargıdan çıkan bir takım kararlara bakınca, yargı içindeki çelişkiler hemen kendini gösteriyor.
Üstelik, geçmiş uygulamalardan da hiç ders alınmadığı ortada.
1994’te DEP milletvekilleri, dokunulmazlıkları bir günde kaldırılıp, enselerin tutulup hapse atıldı da ne oldu ?
Bir süre sonra yanlışlık anlaşıldı ve ortamın da baskısıyla, aynı yargı tarafından serbest bırakıldılar. Geçen süre içinde de, bu yaklaşım sadece PKK’lı radikallere yaradı. Güneydoğu Halkını istedikleri gibi kendi yanlarına çekebildiler. Yapmadıklarını bırakmadılar.
Bu tırmanma sürdürülürse de aynı durumla karşı karşıya kalacağımızdan hiç kuşkunuz olmasın. PKK hemen ayaklanıp “İşte görüyorsunuz. Öcalan serbest bırakılsın demek dahi suç sayılıyor. Bunların bize tahammülü yok ” diyecek ve eller hemen tetiğe gidecek.
DTP BU DEFA GERİLİMİ İNDİRMELİ…
Şu anda artık kimin haklı kimin haksız olduğunu aramayı bir yana bırakalım ve kendi kendimize hazırladığımız tuzağa düşmeden bu çıkmazdan nasıl kurtulacağımıza bakalım.
Yarın bu milletvekilleri, 1994’deki gibi, yeniden enselerinden sürüklenerek meclisten çıkarılırlarsa, bu ülkede oluşturulmaya çalışılan açılım anında çöker.
Aylarca beklenecek zaman yok.
Mahkeme, yasaların ve Anayasanın değişmesini beklemez.
Bu derin çukurdan kurtulmanın tek yolu DTP’nin milletvekillerini kendi istekleriyle sorguya gitmelerine izin vermesidir. Böyle bir tutum DTP’nin bu sürece verdiği önemi de gösterecektir. Yapılan çalışmaların duraklaması engellenecek ve silahların tekrar yoğun şekilde patlaması sürecine girilmesi durdurulacaktır.
Böyle bir jest, DTP’nin boyun eğmesi değil, aksine bu sürece verdiği önemi gösterecektir.
Paylaş