Paylaş
Bu yazıda sizlerle giderek güçlenen bir izlenimimi paylaşmak istiyorum.
Ergenekon soruşturmasına ilk başlarda kuşkulu şekilde baktım.
Basına yansıyan haberlerden izleyebildiğimiz kadarıyla, bu soruşturma ilk başlarda benim için tam bir karanlık delikti. Çorba gibi bir durumla karşı karşıya idik. Ne olduğu anlaşılamayan garip iddialar uçuşuyor ve birbiri yanında bulunması güç gelen isimler gözaltına alınıyorlardı.
Tekrar edeyim, bütün bunlar, sadece basına sızdırılanlar, yorumcuların söyledikleri, AKP yanlısı ve karşıtı medyanın yayınları ve TV programlarındaki tartışmalardan edindiğim izlenimlerdi.
Susurluk nedeniyle kendilerine soru dahi sorulmasına izin vermeyen, burnundan kıl aldırmayan, topladığı kişilere yeminler ettirerek dernekler kuran eski askerler, muhalif hareket organize etmekten öteye başka birşey yapabileceklerine inanamadığım eski Komutanlar , iş adamları , etkinlikleri hakkında kuşku duyduğum gazeteciler, bilim adamları ve bunları yanında mafya babaları ve katiller.
Dedim ya, kelimenin tam anlamıyla bir çorba. Ucu başı belli olmayan ve basına sızdırılan haberlerle bir cadı kazanının kaynatıldığı, kelle avına çıkıldığı izlenimi giderek yaygınlaştı.
Bu durum, Ergenekon’a bir taraf gibi yaklaşmayan kesimlerin içine sinmedi.
Anlam veremediler.
Bu kargaşa içinde de, giderek Ergenekon soruşturmasının, kapanma davasına karşılık AKP iktidarının intikam projesiymiş gibi ortaya atıldığı kanısı doğdu.
Soruşturmadan ve basına sızdırılan haberlerden kimler sorumluysalar, büyük hata ettiler ve eğer gerçekten bir şeyler var ise dahi, iddianame hakkındaki kuşkuları arttırdılar. Bu olayın iletişiminde sınıfta kaldılar. Zira unutmayalım ki, bu haberleri birileri sızdırdı. Medya herşeyi de uydurmadı.
Çok kimse için, kapatma davasında Yargıtay Başsavcısının iddianamesi nasıl somut verilere dayanmıyorsa, bu defa da AKP yanlısı bir başka savcı “alın ben de size gazete haberlerine ve demeçlere dayanarak karşı bir iddianame hazırladım” diye ortaya çıkmıştı. Ülkenin laik sistemine karşı AKP’yi tehdit olarak nitelendiren bazı emekli askerler, iş adamları, dernek yöneticileri ve medya, demokrasi adına sivil bir muhalefet hareketine girişmişler, savcı da bu yaklaşımı yanlış şekilde “darbe hazırlığı” olarak algılamıştı.
Belirli bir kesimdeki izlenim bu... İstediğiniz kadar itiraz edin, insanların bir bölümü Ergenekon’u böyle görüyorlar.
Ancak yavaş yavaş bu izlenimde yeni bir toparlanma yeni bir değerlendirme süreci başlıyor. Tam anlamıyla taraf olanlar, yani AKP’nin hangi yolla ve ne pahasına olursa olsun iktidardan uzaklaştırılması ve Erdoğan’ın da yasaklanmasını isteyenlerin dışındaki kesimde, durum yeniden değerlendiriliyor.
Şimdi, giderek olay bir askeri darbe teşebbüsü veya kışkırtma hazırlığının yargılanması sürecine giriyor.
Özellikle eski Genelkurmay Başkanı Özkök, yaptığı son açıklamalarla işin yönünün değiştirdi. Öyle sözler söylüyor ki, açıkça işaret etmeden sanki savcılara “ darbeyi doğru dürüst araştırın. Zira bu günlüklerdekine benzer bir şeyler oldu. Gerekirse ben de tanıklık ederim” demek istiyormuş gibi geliyor. Paşa bu sözleri etmiyor, ancak böyle bir izlenim doğuyor.
Özkök karşımıza, kilit isim ve en önemli tanık olarak çıkmaya hazırlanıyor. Açıklamalarıyla kendini adeta bu soruşturmanın içini doldurabilecek bir konuma getiriyor.
Bu noktaya gelinmesinde en önemli rolü iki gazeteci oynadı. Fikret Bila’nın bir süredir konuşturduğu komutanların anlattıklarıyla, Murat Yetkin’in pazar günkü Radikal’de yayınlanan son derece önemli makalesi ortaya daha da yeni bir manzara çıktı.
Sanki Ergenekon davasıbir veçhesiyle eski komutanlar arasında bir hesaplaşmaya dönecekmiş gibi görünüyor.
Kavganın tarihçesi 2002’deki Genelkurmay ve Kuvvet Komutanları değişimi vesonrasında yaşananlara bağlanıyor.
Hesaplaşma, yerine Özkök paşanın gelmesini istemediğini açıkça söyleyen ve onun önünü kesemeyince, sırf karargahını sertlerle doldurabilmek için, Kara Kuvvetlerine Edip Başer yerine Aytaç Yalman’ı, Jandarmaya da Şener Eruygur’u getirdiği ileri sürülen dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile Özkök arasında yaşanacak gibi bir izlenim doğuyor.
Şimdiye kadar böyle bir durumla hiç karşılaşılmadı.Geçmişte yaşananların da üstü kapatıldı ve Demokrasi mücadelesi adı altında unutturuldu.
Bu bir İLK olacak. Özkök, şu sıralarda açıklayamadığı bilgilerini paylaştığı taktirde, Ergenekon Türkiyenin yakın tarihindeki ilk darbe soruşturmasına dönüşecektir. Yargı ilk defa bir darbe söylentisi veya teşebbüsüne el koymuş olacaktır.
* * *
BU DAVA ÜLKENİN GELECEĞİNİ ETKİLEYECEK
Ergenekon davası, iyi yönetildiği ve gereken duyarlık gösterildiği taktirde, bu ülkenin yakın geleceğine büyük katkılarda bulunabilir. Bu dava sonunda, artık çeteler veya askeri darbe korkuları geçmişte bırakılabilir. Eğer gereken dikkat gösterilmezse, öylesine yaralar açar ve olan yaraları öylesine derinleştirir ki, bir daha kolay kolay belimizi doğrultamayız.Bu nedenle, çok önemsediğim bir kaç noktaya değinmek istiyorum:
1) Yargı, soruşturma sürecindeki hoyratça yaklaşımını (gözaltılarda uygulanan yöntemler) artık bırakmalı ve toplumla iletişime önem vermelidir. Bu, öylesine önemli ve duyarlı bir davadır ki, hoyratlık kaldırmaz. Kamuoyu gözünde de, haksızlık yapıldığı izlenimi doğarsa, ne sonuç çıkarsa çıksın vicdanlar kabul etmez.
2) Bu dava yıllarca sürmemelidir. Geçmişteki barış derneği, DİSK veya MHP’lilerle ilgili davalarda olduğu gibi, yıllarca görülmemelidir. Geciken adalet hiçbir işe yaramamaktadır.
3) Yargıçlar ve savcılar, Anayasa Mahkemesinin 11 yargıcı gibi, Türkiye’nin geleceğini çok yakından ilgilendiren ve şekillendirecek bir davaya baktıklarını unutmamalılardır. Verecekleri kararlar, ideolojiler ve takıntılarla değil, demokratik-lakik bir Türkiye için olmalıdır.
Paylaş