PaylaÅŸ
Son dönemlerdeki gelişmelere birlikte baktığınız zaman, AKP açısından son derece önemli bir saptamayı görmezden gelemezsiniz.
          Â
İktidara değişim için gelen, kemikleşen resmi politikaları, tabuları yıkacağını ve bu ülkeyi gerçek bir demokrasiye dönüştüreceğini söyleyerek oy alan AKP, bugün bakıyorsunuz, resmi sistemin bir parçası durumuna gelmiş.
          Â
Bu partiyi ilginç yapan , bu değişim yaklaşımıydı.
          Â
Artık bıkkınlık veren ve sürdürülmesine rağmen hiçbir sonuç alınamayan yaklaşımların dışına çıkılacaktı. Nitekim ilk başlarda da gerçekten herkesi meraklandıran, ülke ve Uluslararası toplumun büyük bir bölümünün alkışını alan adımlar attı.
          Â
Başbakan Erdoğan, boş yere bu kadar destek almadı. Resmi ve kemikleşmiş sisteme ters baktığı için desteklendi. Bundan dolayı, Uluslararası forumlarda ödüllendirildi.
          Â
Bakın, nereden nereye geldiğimize şöyle kısaca bir göz atalım.
Â
Her şey AB ile başladı
          Â
AKP’nin en beklenmedik  adımı, Avrupa Birliğine tam üyelik için gereken adımları büyük bir cesaretle atmasıydı. O zamana kadar kimselerin dokunamadığı kararlar aldı. Reformlar yaptı. Hatta, hatırlayacaksınız, kendi felsefesine uygun zina yasası taslağını bile, AB istemediğinden dolayı yırtıp attı.
          Â
AB’ye böylesine önemli bir yaklaşım sergileyen bir partinin şeriat yanlısı olamayacağı kanısı yaygınlaştı. Hem dışarıda, hem de içerdeki laik liberal ve demokratların büyük desteğini aldı.
          Â
Sonra ne oldu ?
          Â
Kurulu Düzenciler harekete geçtiler.
          Â
Türkiye’nin özel durumundan söz ettiler. Kopenhag kriterlerinin ülkeyi böleceğini söylediler.
          Â
Bayraktarlığını yapması gereken sosyal demokrat CHP ve milliyetçilerin kalesi durumundaki MHP Avrupa Birliğini düşman ilan etti.
          Â
Asker ayaklandı.
          Â
Bazı bilim adamları, hatta iş adamları tepki gösterdi.
          Â
AKP direndi, direndi ve sonunda teslim oldu. Bugünkü duruma bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Â
Kıbrıs'ta önce kükredi, sonra geriledi
          Â
Aynı durum Kıbrıs konusunda yaşandı.
          Â
Annan planı çerçevesinde, Kıbrıs’ta çözüm için şimdiye kadar hiçbir hükümetin göze alamadığı cesarette adımlar attı. Resmi söylemi değiştirdi. Statükocuları dehşete düşüren kararlar aldı. BM Genel Sekreterine boşlukları doldurmak gibi, hiç kimselerin beklemediği adımlar attı.
          Â
Tüm Kurulu Düzenciler ayaklandı.
          Â
Statükodan, resmi sistemden yana olanlar Erdoğan’ı cadı kazanına attılar. Sonradan öğrendik ki, bazı komutanlar darbe ile düşürmeyi dahi düşünmüşler.
          Â
Sonra bir de baktık, Erdoğan değişiverdi.
          Â
Kıbrıs’ı unuttu. Eskiye dönüldü.
          Â
Sisteme teslim oldu.
Â
Kürt sorununun sonunu getiremedi
Türkiye’nin en önemli sorununun da, AKP tarafından daha sağlıklı şekilde çözüleceği inancı vardı. Hele Başbakan’ın Diyarbakır konuşmasında, Kürt sorununu kabul etmesi, eskiden yapılan hatalara dikkat çekilmesi,ümitleri arttırıvermişti.Sistemin dışına çıkacak ve bazı anlayışları değiştirecekti.Erdoğan mutlaka bunun sonrasını getirecek ve önemli adımlar atılacaktı.
          Â
Aradan yıllar geçti ve bugün gelinilen noktada Erdoğan, askerlerden de sert konuşmalar yapan, adeta DTP’nin kapatılması için anayasa mahkemesine sinyal veren bir konuma girdi.
          Â
Yani, yine sisteme teslim oldu.
Â
Ermeniler'den özür son damlaydı...
          Â
Ermenilerden Özür Dileyelim hareketi ise, Erdoğan’ın artık sistemin bölünmez bir parçası durumuna girdiğinin son örneğini oluşturdu.
          Â
Cumhurbaşkanı Gül’ün Erivan’a gidişi ne kadar tarihi idiyse, Erdoğan’ın bu sivil toplum hareketine tepkisi de, AKP’nin genel yaklaşımının değişmediğinin belirgin bir işaretiydi.
          Â
Peki neden ?
          Â
Acaba Erdoğan sistemi değiştirmek istedi, ancak başa çıkamadığı, o bileği bükemediği için mi boyun eğmek zorunda kaldı ?
          Â
Yoksa, gerçek kişiliğine geri mi döndü ?
          Â
Veya resmi ideoloji veya sistemin çok doğru olduğunu görüp, değişti ve teslim mi oldu?
          Â
Ben ErdoÄŸan’ın hala birÅŸeyleri deÄŸiÅŸtirmek istediÄŸini ancak, kimi zaman oy kaygısı, kimi zaman Düzen Koruyucularıyla kavga etmemek için, kimi zaman da beceremediÄŸi veya içinden gelmediÄŸi, deÄŸiÅŸimi fazla benimsemediÄŸi,Âyeterli vizyonu olmadığından dolayı bu noktaya geldiÄŸine inanıyorum.
          Â
Ne yazık değil mi?
          Â
Ülke önemli bir fırsatı kaçırdı.
PaylaÅŸ