Paylaş
Kendini merkezin solunda gören tüm kesimlerin çok ilginç bir tutkusu vardır. Tutkuları, ne yapıp edip Deniz Baykal’ı liderlikten indirmek ve yerine yeni birini geçirmektir. Deniz Baykal, bu kesimin hedef tahtası durumuna sokulmuştur. CHP yeterince oy alamadıkça, bu kesim kızgınlığını Baykal’dan çıkarır. Ancak hiçbir zaman da başarılı olunmaz. Hele son tüzük değişiklikleri, kontrol Genel Merkezin eline geçti.
Son yerel seçim, genelde CHP’nin hiçte kötü bir sonuç almadığını gösteriyor. Hem kıyı şeridini ele geçirdi, hem de büyük şehirlerdeki varlığını arttırdı. Partililerin yüzleri gülüyor.
Buna rağmen, Baykal’ı değiştirme lobisi, kendilerine yeni bir aday buldu: Kemal Kılıçdaroğlu.
İstanbul Belediye Başkan adayının Topbaş’a karşı ortaya koyduğu kampanya ve aldığı yüzde 37’lik oy oranı dikkatleri çekti. Sadece oy değil, aynı zamanda genel duruşu, konuşma şekli ve “tevazu”i“namus” simgesi gibi görünen Kılıçdaroğlu , birden bire öylesine popüler oldu ki, Anti-Baykal lobisinin ağzının sularını akıtmaya başladı.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu, böyle bir mücadeleye girme niyetinde olmadığını çok açık seçik şekilde belirtmiş olsa dahi, hala ümitler tümüyle sönmüş değil.
2011’de genel seçimler var.
Yaklaşık iki yıl sonra, Türkiye yeniden sandığa gidecek. Hem de, yaralanmış bir AKP ’nin, özellikle önümüzdeki dönemde artması beklenen işsizlik ve ekonomik krizle daha da zorlanacağı bir ortamda yapılacak olan seçimde, CHP’nin şansı daha da artacaktır.
O zaman gelin kendi kendimize soralım:
CHP’de yeni bir Başkanlık krizi yarar mı getirir, yoksa partiye darbe mi vurur?
Deniz Baykal ile görüş ayrılığı içinde olabilirsiniz. Benim de benimsemediğim politikaları var. Ancak bu aşamada kalkıp, CHP’de bir liderlik mücadelesine girmek, partinin tüm enerjisini Kurultay kavgasıyla harcamanın, bu partiye ne kadar büyük bir kötülük olacağını herhalde tahmin edebilirsiniz.
İki yıl çok çabuk geçer. Böylesine kıymetli bir sürenin neredeyse yarısını boş bir liderlik yarışına ayırmak, Türkiye’ye de ihanet etmekle eş değerdedir.
Artık bırakın ve 2011 Genel Seçimine Baykal ile gidin. Kılıçdaroğlu daha genç bir insan. Zamanı geldiğinde zaten liderliğe yükselir.
Bugün CHP’liler için en akılcı davranış, elde edilen ivme ile Genel Seçimlere hazırlanmaktır.
* * *
AKP, İNİŞİ DURDURAMAZSA GENEL SEÇİMİ KAYBEDER
Ak Parti’nin yerel seçimlerden yüzde 38’lik bir oyla çıkması, başka bir deyişle 9 puanlık bir düşüş ile karşı karşıya kalması, Türkiye’nin bir bölümünde kaygı , bir diğer bölümünde ise, açık bir rahatlama yarattı.
Akp’liler kaygılı, diğerleri ise ümitli.
Ben Akp’nin zayıflamadığına, sadece halktan önemli bir uyarı aldığına inananlardanım. Bu parti, hem ekonomik krizin, hem de 6 yıllık iktidar olmanın getirdiği yıpranma sonucunda inişe geçmiş gibi görünüyor.
Tehlike de bu iki unsurdan kaynaklanıyor.
Ekonomik kriz sürecek. Hatta önümüzdeki aylarda daha da artacak. Genel beklenti, 2010’dan itibaren iyileşmenin başlayacağı şeklinde. Bu durumda, 2011 Genel seçimleri için çok geç kalınabilineceği apaçık ortada.
Özellikle, işsizlik rakamları korkutucudur. Daha da artması bekleniyor. Her bir işsiz, bir ailenin güçlük içine düşmesi ve faturayı iktidar partisine kesmesi anlamına gelir.
İşte iki yıl sonraki seçimlerde, Akp ’nin karşısındaki en büyük tehdit CHP veya MHP değil, ekonomik krizin yaratacağı işsizler olacaktır. Bu insanlara da “Krizin Amerikan kaynaklı olduğunu” istediğiniz kadar anlatmaya çalışın, başaramazsınız.
Dolayısıyla, Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki 2 yıl içinde son derece çarpıcı, son derece etkileyici politikalar izlemesi gerekecektir. Ancak bu şekilde kendini ve partisini kurtarabilir. Aksi halde, Erdoğan çok zorlanacak. Büyük olasılıkla da, Türkiye yeniden koalisyonlu bir döneme girecek.
Başbakan değişebilir mi ?
Eskisi gibi,gerilimli ve sert bir performans yerine, yumuşak ve anlayışlı bir Erdoğan gelebilir mi ?
Neden olmasın ?
Belki biraz zor, ancak yine de denemek zorunda.
Paylaş