Paylaş
Çeçenlerin mücadelesini sempatiyle izlerdim.
Hele 1990’larda, renkli liderDudayev’i ve çevresindekileri32.GÜN programına çıkartmıştım.
Hepimizin gözünde Çeçen’ler, gaddar Rus baskısına karşı direnen ve ne pahasına olursa olsun baş kaldırısını sürdüren insanlardı.
Bilmem, Dudayev’i hatırlarmısınız. Sadece yüreği ile mücadele ederdi. Bağımsızlık isteklerine Moskova’dan “Biz Çeçen bağımsızlığını tanımayız” diye yanıt gelince, verdiği yanıtı unutamam:
“O zaman biz de sizi tanımıyoruz !”
Cengaver insanlar, mert bir toplum tanımıştık. Aslında hala da öyleler.Çeçen kökenli Türk vatandaşları ile birlikte yaşıyoruz. Onlar, Çeçen olmanın ne anlama geldiğini bize öğrettiler.
Bu arada da Moskova gerçekten gaddarca davranıyor. Çeçenleri küçümsüyor, verdiği sözleri tutmuyordu. Özelliklebir yandan dağılmanın, öte yandan da ekonomik iflasın getirdiği büyük kargaşa işleri daha da bozuyordu. Ruslar hata üstüne hata işler oldular.
Hatırlayacaksınız, Avrasya feribotunun kaçırılmasını gerçekleştirenlere medya’da neredeyse kahraman muamelesi yapmıştık. HattaT.C.Devleti hapis cezası alanların bir süre sonra hapısaneden kaçmalarına dahi göz yummuştu.
Çeçen’ler sevdiğimiz direnişçilerdiler...
Ancak zaman içinde işler giderek değişmeye başladı. Bizim kahraman gibi gördüğümüz liderler kayboldu ve yerlerine yeni isimler çıktı.
Açıkçası işin rengi değişti.
Hele 1996’da Moskova ile imzalanan otomoni anlaşması sonrasında durum tümüyle kontrolden çıktı. Çeçen halkının romantikisyankar, özgürlük savaşçıları yerine farklı tipler geldi. Başka bir ideoloji, başka bir söylem ve başka bir mücadele söz konusu oldu.
Yeni gelenlerin orada bir din devleti kurmayı amaçladıkları, Wahhabilerin etkisiyle Dağıstan’a da el atmalarıyla ortaya çıktı. Artık bağımsızlık değil, din adına mücadele edilir oldu.
Baktık ki, (özellikle 1999’dan itibaren) Çeçen’ler ikiye bölünmeye başladılar. Çoğunluk, bu yeni gelenleri benimsemedi. Bunu çeşitli defa seçim ve referandumlarda kullandıkları oylarla da gösterdiler.
Son birkaç yıldır yaşananlar, artık Türk kamuoyundaki eski sempatilerin büyük oranda yok olmasına yol açtı.
Artık, işin rengi daha da değişti,
Çeçenler adına yapılan bu eylemleri artık bir direniş, hakkını arama, özgürlük mücadelesi diye adlandıramayız.
Irak’ta veya dünya’nın herhangi bir başka bölgesinde İslam adına kafa kesen, adam öldüren aşırı dincilerin aynı uygulamayı Çeçen’leradına gerçekleştirdiklerini görüyoruz.
Masum insanlar öldürülüyor.
Zavallı çocuklarparçalanıyor.
Uçaklar patlatılarak, bombalar yerleştirilerek, apartmanlar dinamitlenerek özgürlük savaşı yapılamaz.
Bugün Çeçen’ler adına bu cinayetleri işleyenlere kimse sempati duyamaz.
Ülkemizde hala bazı Çeçen dernekler, hatta bazı siyasi partiler gizlice bu terörü destekliyorlar.
Büyük hata ediyorlar. Bu şekilde devam edemeyeceklerini de gayet iyi biliyorlar.
Türkiye, bölücülüğün ne anlama geldiğini, bağımsızlık adına kan dökülürken masum insanların nasıl hayatlarını kaybettiklerini en iyi bilen ülkedir.
“Senin teröristin, benim için özgürlük savaşçısı” çifte standartı artık yok.
Kim ki masum insanları öldürür, o teröristtir.
İster Kürt, ister Çeçen, ister Yahudi veyaFilistinli olsun, isterseemir altındahareket eden asker... Artık devir değişti.
Bizim için Çeçen’ler yine mert ve cengaver insanlardır. En iyisine layıktırlar. Kazandıkları otonomiyi hayata geçirme hakları vardır.
Ancak bugün Çeçen adına terör yapanlara sempati duymamız söz konusu dahi olamaz.
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
Paylaş