Bizi övmeyen, bize karşıdır (!)

Sadece Genelkurmay Başkanlığı değil, Başbakanlık da aynı zihniyetle hareket ediyor. Devlet kurumlarına göre, onlara tapınacaksınız aksi halde düşmansınız

Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanlığı’nın gazetecileri değerlendiren raporu çok dikkatleri çekti, çok eleştiri aldı. Ben bu tip değerlendirmelere hiç bir zaman önem vermedim. Ancak ne yazıktır ki, bu zihniyet sadece askere özgü değil. Resmi kurumlarımızın bazılarında da bu yaklaşım var. Başbakanlığın basına yaklaşımı da aynı mantıkla sürdürülüyor. Askerler nasıl beğenmedikleri, kendi görüşlerini paylaşmayan gazetecilerin akreditasyonunu iptal edip veya askeri binalara giriş çıkışlarını yasaklayarak cezalandırıyorlarsa, Başbakanlık da, AK Parti karşıtı görülen gazetecileri gezilere davet etmeyerek cezalandırıyor.

 

Resmi görüşü benimsemek, belirli kurumlara tapınmak isteniyor. Bu, genel bir istek. Demokrasilerdekieleştirisel yaklaşım kabul edilmiyor. Mutlaka alkış isteniyor. Alkışlamadığınız zaman, hemen “sen düşmansın” damgası vuruluyor. Ardından da cezalandırma önlemleri geliyor.

Haberin Devamı

 

Bu mantık öylesine yanlış ki, sadece sahiplerine zarar veriyor.

 

ACARİSTANBUL’U MEZARLIĞA ÇEVİRMEYİN

 

Acaristanbul ile ilgili olarak her yazdığım yazının başında şu hatırlatmayı yapıyorum : Ne Acaristanbul, ne de Acar’ların herhangi bir başka inşaatıyla ilgim var. Ne benim, ne yakın veya uzak ailemden herhangi birinin ilgisi var.

 

Yine tekrarlamakta yarar var ki, yazacakların yanlış anlaşılmalara yol açmasın...

 

Acaristanbul’da kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilmiyorum. Dosya’yı incelemedim. Bildiğim tek şey, 142 villalık dev bir şantiyenin yıkılması isteniyor. Çevre Bakanı Pepe bastırıyor, Beykoz Belediyesi direniyor.

 

Daha önce de yazdım... Acaristanbul projesinde Acarlar suçlu olabilirler, yasa dışı inşaat yapmış da olabilirler. Ancak, şimdi kalkıp, 4’ü su basmanı seviyesinde 138’inin kalıbı dökülmüş villa’yı yıktırmak yeni bir çevre cinayetine yol açacaktır.

Haberin Devamı

 

Tekrarlayayım, Çevre Bakanı yüzde yüz haklı olsa dahi, açıkça yeni bir beton mezarlığının doğmasına neden olacaktır. Yıkılacak olan binalar bir beton yığını şeklinde orada kalacak, kimse kaldıramayacaktır.

 

Gelin, bunun yerine villa’lara ceza kesilsin. Acarlar, bölgeyi ormanlaştırmaklazorunlu kılınsın. Evler çamların arasına gömülsün. Ancak o bölgeyi bir taş yığınına çevirmeyelim.

 

Çevre Bakanına veBeykoz Belediye Encümenine, Beykozlular adına yalvarıyorum. Bir hatayı, bir başka hata ile felakete dönüştürmeyin.

 

KRAL ABDULLAH’I GIPTA İLE İZLEDİM...

 

Ürdün Kralı Abdullah, Çarşamba günü Amerikan Temsilciler Meclisi ve senatosunun ortak toplantısında konuştu.Hayranlıkla izledim.

 

Haberin Devamı

Bu tip konuşmaların kendine özgü bir dili vardır. Büyük mesajlar verilir, çarpıcı cümleler, farklı yaklaşımlar ve karşınızdakileri ayağa kalkıp aykışlamaya zorlayan sözlergerekir.

 

Kral Abdullan’ın konuşmasının temel mesajı “Orta Dogu’da barış istiyorsanız hemen harekete geçin. Bu iş Amerikasız olmaz” idi.

 

Konuşmasını kim yazdıysa, bir harika yaratmış. Kral’da vurgularıyla bu konuşmanın tam hakkını verdi ve ayakta alkışlandı.

 

Küçücük Ürdün’ün , küçük Kral’ı bir dev gibi büyüdü.

 

Gıpta ile seyrettim. Aklıma bizim liderlerimizin konuşmaları geldi ve üzüldüm.

 

TV’LER NEDEN BU KADAR BAYAĞI?

 

Jürili show programlarını izliyor musunuz?

 

Aman Allahım o ne polemiktir, o ne biçim bayağılıktır. İnsanlar sürekli kavga yaratmaya çalışıyorlar. Şanki kavga çıkması için paralı jürilik yapıyor gibi bir halleri var.

 

Haberin Devamı

Aralarından çok aklı başında olanlarda var tabii, ancak zavallılar ağızlarını açamıyorlar. Kim daha şirret ise, kim daha bağırarak konuşuyorsa o ön plana çıkıyor.

 

Üstelik, jüri olarak puan verdikleri gösteriden söz eden de çok az. Hele bazıları, jüri diyeseçildikleri konuyla tümüyle ilgisizler.

 

Bütün bu kepazeliği izledikten sonra insan hayıflanıyor. TV’leri yöneten insanlar belinli bir görüşte birleşemeyince, bayağılıkları engelleyemeyince, ortaya RTÜK çıkıyor ve sopasıyla TV’leri yönlendiriyor.

 

Ne acı değil mi?

 

ÇAĞA GİBİSİ YOK...

 

Barbaros Çağa, piyasanın önde gelen hukukçularından biridir. En çok kazanan hukukçular listesinin de tepelerindedir. Çağa’nın meslekdaşlarındanen önemli farkı, Türkiye’deki hukuk çalışmalarına verdiği destektir. Her yıl Çağa Hukuk Ödülü için yarışma açılır. Beş yıllık yarışmayı bu defa, 9 Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsündenYard. Doç. Dr. İlknur Serdar kazandı.

 

Haberin Devamı

Keşke, Çağa’dançok daha fazla para kazanan bazı hukukçularımız da onun kadar duyarlı olsalar.

 

Bu Ülke Topraklarının Kelebekleriyiz Biz…

 

Niko Anastiyadis, 22 yaşında, pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi… Rum kökenli birTürk vatandaşı.. İstanbul Şişli’de doğmuş, Türk okullarına gitmiş.. Halen de İstanbul’da yaşıyor ve Bilgi Üniversitesi’nde okuyor..

 

Genç okurum, bana gönderdiği mektubunda,özellikle dini ve etnik kökenli kavgalar hakkında, çok naif amaçok yerinde bir örnekle, yaşıtlarına bir mesaj vermek istemiş.. Ben de mektubunu aynen yayınlıyorum..

 

Niko Anastiyadis

Bu ülke toprağı bir ana kucağı gibi sıcak ve şefkatli kollarını her dinden ve etnik kökenden gelen milyonlarca insana açmıştır ve açmaya da devam edecektir. İnsanlık tarihi boyunca çekilen her türlü acı tek bir gelecek uğruna çekilmedi mi? Peki nasıl bir gelecek?İnsanların daha huzurlu, barış dolu, üretken, yapıcı sosyal dayanışmayı teşvik edici, yaşam standartlarının sürekli geliştiği ve insanların birbirlerinin inançlarına ve görüşlerine ne olursa olsun saygı duyduğu bir gelecek için tabiî ki… Ve gençler olarak bize de düşen görev insanlık tarihindeki her türlü yanlıştan ders alıp çocuklarımıza bizleri hep saygı ile anacakları bir ülke bırakmak değil midir? Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan bir genç olarak sayfanız aracılığıyla toplumsal bir mesaj vermek istiyorum.

 

 İnsanlık tarihiyle karşılaştırdığında bir insanın ömrü ancak bir kelebeğin ömrü kadardır. Bu gerçekten yola çıkarak söylemek istediğim şu ki, sadece ülkemizde değil dünya coğrafyasının her metrekaresinde insanların birbirlerine zarar vermesiyle sonuçlanan her mücadele, bir kelebeğin çiçeklerle dolu olan bu dünyayı 24 saatlik ömrü sırasında diğer kelebek türleri ile paylaşamayarak mücadele etmesine benzer. Hâlbuki Tanrı bu dünyayı yaratırken bütün kelebekleri düşünerek onlara yeterince çiçek sunmuştur zaten..Bize düşen görev işe çiçeklerin arasında bir kelebek gibi süzülerek yaşamın tadına varmaktır.Bu doğal güzelliğini tatmak varken yapay ihtirazla yaşamıtatmanın hiçbir gayesi yoktur.

 

Özetle tüm gençlerimize bir hayat felsefesi sunmak isterim. Bu öyle bir felsefe olmalı ki her birimizin iliklerine işlemeli, kalplerindeki en samimi duygu olmalı, yaşam tarzlarını şekillendirmeli ve acılar anlamında tarihi tekerrür ettirmemeli ya da ettirmesine izin verilmemelidir.

 

 “Yaşamın güzelliği kelebeklerin ve çiçeklerinin çok renkliliğinde gizlidir”

Mail:albatros@student.bilgi.edu.tr”

 

ÖMÜR GÖKSEL’DEN BİR HEDİYE…

 

Ömür Göksel, Türk Popüler Müziği’ne adını kazımış bir sanatçıdır.

 

Onun 43 yıllık müzik hayatı adeta bir dönemin arşividir.

 

Bir devir ona hayran olan genç kızlar şimdi belki de anne, ama onların kızları da kuşkusuz yine Ömür Göksel şarkılarıyla aşık olup, o şarkılarla uzaklara dalıp, iç çekiyorlar.

 

Elimdeki 4 Cd’den oluşan albümün adı; “Music for Lovers”.

 

Ömür Göksel’den aşıklarla adanan bir albüm çalışması…

 

İçinde My Way’den Quizas Quizas’a, New York New York’tan, I wish you love’a tam 50 şarkı var..

 

50 dünya, 50 renk, 50 aşk belki de…

 

Bırakın sizi, haftasonu alıp başka bir dünyaya götürsün bu şarkılar.

 

HEPİMİZ BJK’LIYIZ...

 

Geçen haftanın en şanslısı, yıldızı parlayana BJK idi. GS’ı yenerek, FB’yi takip etme şansına kavuştu.

 

Şimdi, özellikleGS’lıların gözü Beşiktaş’ın üstünde. “Bari yenildiğimize değsin” diyorlar.Beşiktaş’ın bundan sonraki performansı büyük dikkatle izlenecek.Özellikle bu haftaki Ankaragücü maçı çok önemli. Siyah Beyazlılar iyi bir oyun çıkarırlarsa, ümitler biraz daha artacak. Liderlik koşusundaki iddiası büyüyecek.

 

Tabii, bu arada GS’ın Trabzon maçı da önemli. Zira yeni bir mağlubiyet, sarı kırmızı takımı, bir daha geri gelmeyecek şekilde saf dışına itecek.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları