Paylaş
Dünya’nın her yanında insanlar aşağı yukarı aynı reflekslerle yaşıyorlar. Nereye giderseniz gidin, bizim gibi onlarında tarihi bir veya birkaç liderleri var... Onlar da spordan heyecanlanıyorlar. Kimi futbol, kimikriket, kimi beyzbol delisi oluyorlar.
Ancak çok az ülke, Arjantinliler gibi müzikleriyle yaşıyor. Hep söylenirdi de, böylesine hayatlarının bir parçası olduğuna inanamazdım.
Gidip gördüm ve hem büyülendim, hem de hayran kaldım.
Sabahı, gecesi veya gündüzü müzikle dolu bir ülke.Herhangi bir müzikten söz etmiyorum. Arjantinlinin hayatı tango... İlk başta, bunu turistik bir atraksiyonsandım. Ancak Buenos Aires’in sokaklarında dolaştıkça, kahvelerine girip çıktıkça, akşam yemeklerine ve showlarına gittikçe, tangonun Arjantinlinin günlükyaşamının bir parçası olduğunu anladım.
Pırıl pırıl güneşin altında, akasyalar, jakaranda veya birbirinden güzel çamağaçlarının gölgelediği caddelerde yürürken veya üstü açık otobüslerle dolaşırken kulağınıza sadece tango sesi geliyor.
Arjantinliler için tango, bizim için göbek havası ile hemen hemen aynı değerde. Bizde de nasıl coşunca göbek atar, eğlence yerlerinde göbek dansı seyretmeye bayılırsak, Arjantinliler de tango ile aynı lezzeti tadıyorlar. Adeta milli müzik olmuş.
TANGO DEDİĞİNİZ GENELEVLERİN MÜZİĞİ (!)
Burada öğrendim, bilmiyordum.
Meğer tango, 1880’lerde Buenos Aires’e yığılan İtalyan, Peru’lu, Uruguaylı “yabancı işçilerin” yarattıkları bir müzikmiş. Ülkedeki el emeği açığını kapatmak için, liman şehri olan Buenos Aires’e gelen işçilerintek eğlencesi genelevlermiş. Öylesine bir hücumolurmuş ki,genelev sahipleri en az 1-2 saat bekleyen müşterilerini eğlendirmek için orkestralar tutmuşlar.
Bu orkestralar ve her biri apayrı ülkelerden gelmiş olan işçiler, tango müziğini uydurarak yaratmışlar. Okuma yazma bilmediklerinden dolayı da, sürekli emprovize (içlerinden geldiği gibi çalmak)etmişler.Şarkılar da, hep günlük yaşamı anlatmış.
Dans ise, genelev kadınları ile onlarla 5-10 dakika beraberolmak için gelen müşteriler tarafından yaratılmış. Arjantin’deki profesyonel tangocuları seyredince, bu dansın nereden geldiği hemen anlaşılıyor. Müthiş seks kokan, iki insanın ayakta sevişmelerini gösteren figürlerle süslü harika bir dans. Bizim yaptığımız tangodan söz etmiyorum.Avrupa’daki tangonun çok cici ve çok sıkıcı bir koreografisi var.
Siz bir de gelin, Buenos Aires’deki tango showları izleyin. O zaman, seks unsurunun bir dansa ne kadar girebileceğini göreceksiniz.
Nitekim 1900’lerin başında tango yapmak kötü, hatta günahtı. Katolik kilisesi, genelevlerden kaynaklanan ve ayakta sevişmeyi resmeden tangoyu yasaklamıştı.
Herşey 1920’lerden itibaren değişir. Tango orkestraları kurulur, birbirinden ünlü şarkıcılar çıkar ve Avrupa, hatta Amerika’ya yayılan bu müzik karşısında Vatikan’da duramaz. Yasağı kaldırmak zorunda kalır.
Tango da değişir. Sadece gösterilerde eski seks kokusunu sürdürür, şık kulüpler, zengin balo salonlarının en gözde müziği konumuna girer...
BİR MEZARLIĞIN TURİSTİK CAZİBE MERKEZİ OLMASINI BEKLER MİYDİNİZ?
Dünyanın bir çok yerini dolaştım, birbirinden ilginç anıt veya tarihi merkez gördüm, ancak bir mezarlığın en önemli bir turistikcazibe merkezi olabileceğinihiş düşünmemiştim. Buenos Aires’te o da başıma geldi. Çok direndim, ancak sonunda kendimi Eva Peron’un mezarının yanı başında buluverdim.
Bizim ülkemizde örneği olmayan, Avrupa veya Amerika’da da pek görülmeyen cinsten. Küçük bir mezarlık ancak içindeki her mezar, adeta bir anıt. Ülkenin tüm eski politikacıları, en zenginleri, başkan veya genelkurmay başkanları aynı yere gömülmüş. Her biriayrı bir sanat eseri.Adeta mezarlıklar müzesi gibi bir yer. Dışarı çıkarken kendi kendime “iyi ki gelmişim” dedim.
Arjantinliler son derece sempatik, neşeli ve genelde içlerine kapanık bir toplum. Benim en çok dikkatimi çeken bir başka nokta da, Arjantin’de siyah insan görmedim.Oysa Amerika kıtasının el emeğini genelde Afrika’dan getirilen zenci köleler karşılamıştır. 500 yıl İspanyol işgali altında yaşayan Arjantin’e köle getirilmemiş. Nedenini sordum, “çok pahalıya mal olduğu için tercih edilmemiş” yanıtını aldım.
Tabii zenginlikleri yok. Büyük baş hayvanve tarım ihracatından gelir elde edebiliyorlar.
Çok zengin bir toplum olmamalarınarağmen, heyecanları ve hayata bakışlarıyla, zevkleri ve disiplinleriyle Güney Amerika’nın en ilginçülkesi konumundalar.
Demokrasileri de bizim gibi sık sık sekteye uğramış. Ancak onların askeri çok gaddar çıkmış. Geldi mi, gitmek bilmemiş. Şimdi, 25 yıldır elde ettikleri demokrasilerini, göz bebekleri gibi koruyorlar.
Buenos Aires’in bizler açısından en önemli sorunu nedir biliyor musunuz?
Türkiye’den çok uzakta olması.
Biraz daha kolaylıkla gidilebilir bir ülke olsa, eminim Türklerin istilasına uğrardı.
Ben çok keyif aldım. Kendine vakit ayırabilecek durumda olanlara da tavsiye ederim. İnsanbaşka ülkeleri, farklı kültürleri gördükçe o kadardaha çok zenginleşiyor.
Buenos Aires faslı burada bitiyor. YarınRio’ya geçeceğim. Bakalım iki ülke arasındaki fark neymiş?
Paylaş