PaylaÅŸ
Deniz Baykal’ın çarÅŸaflı bir kadına rozet takması ,Türkiye’deki en önemli cepheleÅŸme nedenlerinden biri sayılan çarÅŸaflı- açık tartışmasını bambaÅŸka bir ortama taşıdı. EÄŸer Baykal sonunda pes etmez ve baÅŸlattığını sandığımız bu yaklaşımı devam ettirirse, Türkiye’de büyük bir deÄŸiÅŸime imza atar.  Â
Bu ülkede yaşayan insanlarımızın önemli bir bölümü şu veya bu şekilde kapanmayı tercih ediyor. İsterseniz aile baskısı, isterseniz koca baskısı nedeniyle diyebilirsiniz. Ne olursa olsun kapanıyorlar.
Kapananları, bizim kesimin silahşorları, daha doğrusu laikçileri hemen damgalıyorlar: Bunlar laiklik karşıtlarıdır.
Durum böyle olunca da, cepheleÅŸme derinleÅŸiyor.Â
Cephelerden birini AKP ve ona yakın partiler, diğerini de CHP temsil ediyor.
AKP’nin bakışı ve yaklaşımı belli. Türbanı bir simge gibi kullanıyor. Kapanmak isteyenleri kucaklıyor. Onları çok iyi anlıyor ve karşılığını da oy olarak topluyor. Kapanan kesim dünyasını paylaşmasa, hatta yöneticilerini beğenmese dahi, ister istemez AKP’nin kucağına düşüyorlar. Her kapananın AKP’yi benimseyeceği veya AKP’yi tercih edeceğini ileri süremeyiz. Bu insanları AKP’ye iten unsurun arasında, laikçiler tarafından dışlanmaları da yatıyor.
Ne zaman bu insanları anlamaya çalıştık ki ?  Â
Hiçbir zaman.
Sadece dışladık. Kimimiz onları umacı hatta kara böcek diye adlandırdı.
Laik sistemin bir düşmanıymışlar gibi niteledik.
Kapanmayı kişisel bir tercih olarak kabullenenleri düşünmedik. Laikliğin mutlaka açık dolaşmak olmadığını düşünemedik.
Bizler böylesine katı bir tutum içindeyken, onların önemli bir bölümü de bizi din düşmanı olarak gördü. Bizlerin laiklikten neyi kastettiğimizi anlamak için çaba harcamadılar.
İşte böylesine bir sağırlar diyalogu içinde bugüne kadar geldik.
Laikçiler, CHP’ yi bir kale olarak gördüler. O kalenin içine türbanlıların girmesine göz yumdular, ancak çarşaflıların kaleyi zorlamaları herşeyi değiştiriverdi.
Deniz Baykal, tarihi bir adım atıyor. Eğer karşılaştığı baskılar karşısında pes etmez ve attığı adımları devam ettirebilirse, Türkiye’nin önünü açabilir. Başka bir söyleyişle çarşaflı kadınları dışlamaz ve kucaklarsa, bu ülkenin çarşaflı-çarşafsız diye bölünmesinin hızını azaltabileceği gibi, ileride uzlaşma dahi sağlayabilir.
Türbanlısı da çarşaflısı da CHP’de kendilerine bir yer bulabilirler. Kişisel tercihlerini sürdürebilirler ve gidecekleri tek yer olarak AKP’yi görmekten kurtulurlar.
En büyük ümidim, Baykal’ın adımlarını cesaretle atmasıdır. Türkiye’nin dinsizler ve kapalılar diye bölünmesini bu şekilde durdurmasıdır. Çarşaflıları içine alacak olan CHP, Türkiye’yi daha iyi anlayacaktır.
Gelin yepyeni bir başlangıç yapalım.
Eğer Baykal bunu başaramazsa, öylesine bir bölünmeye uğrayacağız ki, önünü almak imkansızlaşacak. Birbirimizi hiçbir zaman anlayamayacağız.
Eğer Baykal başaramazsa, AKP’yi iktidardan indirecek bir parti bulmak çok daha zorlaşacak.
Türkiye bu gidişle laikliğini yavaş yavaş kaybedecek.
İşte bütün bu gerekçelerle Baykal’ın başarılı olmasını istiyorum.
Bunun basit bir oy avcılığı olmadığı apaçık ortadadır.
Eğer bizler laikçilerin kalesi gibi gördüğümüz partiye, çarşaflıların girmemesi için savaşacaksak, bir süre sonra CHP’nin kapısına kilit vurmasak dahi, o dev kalenin içinde küçük bir gurup olarak yaşamamızı sürdürürüz.
Laikliği korumanın yolu kalenin duvarlarını daha da kalınlaştırmaktan değil, daha şeffaflaştırmaktan geçer. Bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi olmayan insanları anlamaktan geçer.
En büyük beklentim CHP’deki bu dev deÄŸiÅŸimi görebilmektir. O zaman önümüzdeki seçimlerde vereceÄŸim oyu helal edeceÄŸim. DoÄŸru bir ÅŸey yaptığıma inanacağım. Â
PaylaÅŸ