Başbuğ, gerçekleri görüyor; Biz görmüyor muyuz?

Genelkurmay Başkanı’nın TSK’da neler değiştirmek istediğini bazılarımız anladık. Bazılarımız ise şaşkın şaşkın baktı. Adeta” fazla uzun sürmez, eskiye dönülür” der gibi bir halleri vardı. Bu ülkede askerden daha asker kafalı siviller medya ve siyasette rol aldıkça ben fazla ümitlenmiyorum.

Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanı iki gün süreyle, bu ülkenin medyasını elinde tutan, yöneten ve uygulayıcı durumda olan yüze yakın Genel Yayın Yönetmeni, onların yardımcı ve temsilcileriyle bir araya geldi. Toplam 7 saat süreyle anlattı…anlattı...anlattı.

Nasıl bir TSK düşlediğini... Siyasete  yaklaşımının neler olacağını... toplumla diyalogu nasıl genişleteceğini, planlarını açıkladı.

Bir bölümümüz İlker Başbuğ’un ne demek istediğini çok iyi anladık.

Karşımızda, TSK’yı gerçek işine döndürmek isteyen, siyasetin dışında tutmaya çalışan, arkasını getiremeyeceği sözler söylememesi gerektiğine inanan, az konuşan ancak ilkelerine sahip çıkan bir TSK yaratmaya çalışan bir  komutan bulduk...

TSK’nın bir süredir gerçeklerden uzaklaştığının farkında olan ve bu önemli kurumu rayına oturtmaya çalışan bir Genelkurmay Başkanı bulduk.

Haberin Devamı

Gözlerimizin içine bakıp “...TSK üzerinden siyaset yapmayın... Şehitler üzerinden reyting ve tiraj almaya çalışmayın...” diyordu.

TSK’nın yakasını bırakmamızı istiyordu.

Karşımızda, eski alışılmış ve kemikleşmiş alışkanlıkları yıkmaya çalışan, daha da açılmaya hazır ve destek bekleyen bir  komutan vardı.

Amerika Birleşik Devletleriyle  barışık... Rusya ile sürtüşmek istemeyen... AB’ye tam üyeliğin, Atatürk ilkelerine ulaşmanın en önemli aracı olduğuna inandığını açıkça söyleyen bir komutan... 

Bu komutan’ın AKP ile kavga etme niyetinde olmadığı, özellikle dış politika konusunda  ise bir sorunu bulunmadığı hemen anlaşılıyordu. 

Ancak aynı komutan’ın, laiklik, Üniter-Ulus Devlet konularındaki kesin tutumu da, her yanıtında ortaya çıkıyordu. 

“Ben, bu ordunun Başkomutanıyım. Her sözüm TSK adına sarfedilir. Sadece ben veya yetki verdiğim kişi konuşabilir” diyor. 

Önüne mikrofon verilen her komutanın  konuşma alışkanlığı döneminin kapandığına dikkat çekiyor. 

Konuşmalarının tümünü izlediğiniz zaman, kafasının berrak, ne istediğini bilen bir komutan ortaya çıkıyor. En sert eleştirileri dahi  sükunetle karşılayan bir portre çiziyor. 

Org. Başbuğ’un bazı yaklaşımlarına (Kuzey Irak’a yaklaşımı, akreditasyon sorunu)  katılmadım.  Açıkça da söyledim. Hele, SKY Türk  Genel Yayın Yönetmeni Serdar Akinan’ın “Siz bizi yönlendirmeye  çalışıyorsunuz. Bu yaklaşım artık işlemiyor” şeklindeki son derece ters çıkan eleştirisini dahi büyük rahatlıkla karşıladı. “Eleştirin, fikir verin, tartışalım” diye yanıtladı. ? 

Haberin Devamı

Bu toplantılara katılan bir diğer bölüm meslektaşım daha vardı ki, ilker Başbuğ’u adeta hayret bakışları arasında izledi. 

Vurdu mu inleten ve ses getiren Genelkurmay Başkanlarını özlemiş oldukları besbelliydi. Bence, Org. Başbuğ’un ne demek istediğini, ne yapmak istediğini  anlayamadılar. Sanki “Bırakın  konuşsun. Bir gün gelir, bütün bu sükseli  laflardan vazgeçer, bize döner” der gibiydiler. Dışarıda da, onlar gibi düşünen, askerden daha asker sivillerin bulunduğunu da biliyorum. 

İlker Başbuğ  “ Bana Paşa demeyin. İster Genelkurmay Başkanı, ister İlker Başbuğ veya Org. Başbuğ diye çağırın” derken, farklı birşeyler anlatmaya çalışıyordu.

Bakalım “ince ayar” tutacak mı? 

Haberin Devamı

                                   *                                             *                                  *

YENİ İLETİŞİM POLİTİKASI NASIL İŞLER? 

Genelkurmay Başkanlığı, çok uzun yıllardan beri sürekli şekilde şikayet edilen, ancak bir türlü düzeltilemeyen bir hastalığa el attı. 

Medya ile ilişkiler yeniden düzenleniyor. 

Eskiden, asker ile iletişim yoktu. İletişim dairesine telefon ederdiniz ve şanslıysanız birkaç gün sonra yanıt alabilirdiniz. Sözcü diye bir müessese yoktu. Genelkurmay Başkanları sözcülük yapmaktan hoşlanırlardı. 

Şimdi, batılı ülkelerde uygulanan sistem başlatılacak. 

Genelkurmay Başkanlığının artık bir sözcüsü olacak. Sözcü konuşacak. 24 saat süreyle, gazeteciler soru  sorabilecek ve yanıt alacaklar. 

Haberin Devamı

Bu mekanizma gerçekten işler mi? 

İşler tabii... Ancak birkaç vazgeçilmez koşulu var... 

-          Sözcü olarak atanan kişiye yetki verilir  ve görevini yapmasına imkan sağlanırsa...

-          Gazetecilerin sorularına birkaç gün sonra değil, hemen yanıt verilirse...

-          Verilen bilgiler “şaşırtmaya”  yönelik değil, doğruyu ve gerçekleri yansıtırsa... 

Belki hemen beklenen elde edilemeyecek. Hatalar ve yetersizliklerle karşılaşılacak. 

Hiç önemli değil. 

Bu yönde ilk adımın atılması dahi yeterlidir. 

Yazarın Tüm Yazıları