PaylaÅŸ
Artık açık şekilde anlaşıldı. Bizler, Başbakan'ın hedefi durumuna geldik. 6 yıl süreyle, içine sindiremese dahi bize tahammül etmiş, ancak "artık yetti" noktasına girildiğine karar vermiş.
Bence bazılarının dediÄŸi gibi, aniden sinirlendiÄŸiÂve sigortası attığı için deÄŸil. Bu konuÅŸmalar iyi hesaplanmış bir stratejinin uygulamaya konmasıdır. Karşımızda, haksızlıklara uÄŸramış, kendini tutamayan bir BaÅŸbakan deÄŸil, son iki yılda atılan bazı manÅŸetlerin, yapılan haber ve yorumların hesabını soran, faturasını önümüze koyan ve yerel seçimler baÅŸta olmak üzere, temel bir siyaset stratejisi uygulayan bir BaÅŸbakan var.Â
***
Başbakan'ın son iki haftadır yaptığı konuşmalardaki sözlerin, vücut dilinin ve vurgulamaların bende bıraktığı izlenimler bunlar...
Kendine adeta bir düşman yaratmaÂçabası var. Sanki AKP haksız yere dışlanıyor sesini duyuramıyor ve BaÅŸbakan da bu cepheye iÅŸaret edip "Ä°ÅŸte bizi yok etmek isteyenler bunlar" diyor. GeçmiÅŸte de böylesi bir seçim stratejisinin baÅŸarısını test etme olanağı buldu. Bu ‘düşmanlar’ -27 Nisan muhtırası dolayısıyla- asker, CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde tavır alan yargı ve hükümetin tasarruflarına meydan okuyan YÖK’tü. Åžimdi sıra medyayı yeniden dizayn etme çabasının son merhalesine gelmiÅŸ görünüyor.
Medya, Başbakanlar ve iktidarların hiç sevmedikleri bir kurumdur. Çıkarları sürekli şekilde çakışır. Onlar hep alkışlanmak isterken medya hep eleştirir. Dünyanın her yerinden de durum aynıdır. Ancak, herhalde dünyanın çok az yerinde, bir Başbakan bir medya patronuyla böylesine bir siyasi kavgaya girer.
***
Erdoğan'ın konuşmalarını izlerken farkına vardım: Aydın Doğan'a yüklenirken büyük keyif alıyor. Partililerin davul zurnalı destek tezahüratları arasında, hiç değinmiyor ancak, aslında 2007-2008 dönemindeki bazı haberlerin, TV programlarının ve yorumların intikamını alıyor.
Bu konuşma AKP'lilerin hoşuna gidiyor, zira Başbakan çaktırmadan bel altı vuruyor.
"Benim aleyhimdeler çünkü onların menfaat hortumlarını kestim..." diyor.
Kendi kamuoyunun gözünde, Genel Yayın Yönetmenleri’ni ve yazarlarını bir masanın etrafına toplayan ve görev dağıtımı yapan, "Sen şu manşeti at, sen de şu yorumu seslendir. AKP'yi ve şu bakanlarını hırpalayın..." diyen bir Aydın Doğan imajı yaratmak istiyor.
Bence amaç, Doğan medyasının prestijini sarsmak, kamu oyundaki güvenilirliğini törpülemek ve mümkün olduğunca gazetelerin tirajlarını, TV'lerin de reytingini olumsuz yönde etkilemek. Sonunda da grubun eleştiri dozunu ve temposunu ne kadar olursa olsun düşürmek.
Başbakan'ın amacı gerçekten bu ise, ben tam aksini düşünüyorum. Bu yaklaşım Doğan Medya Grubu’nu daha kenetlemekte ve AKP'ye daha keskin bir muhalefet cephesi haline getirmektedir.
***
Unutmayalım demokrasilerde, muhalif medya daima kazanır. YandaÅŸ medya ise daima kaybeder veya marjinal kalır. Sayın BaÅŸbakan’a hatırlatalım: Tarih tek parti dönemindeki CHP’nin Ulus gazetesini deÄŸil, AkÅŸam Gazetesini hatırlar.. Keza DP dönemindeki iktidarÂgazetesiÂZafer’i deÄŸil, bu defa muhalefetin Ulus’unu hatırlıyoruz. Örnekleri günümüze kadar çoÄŸaltabiliriz.
Åžimdi kendi kendimize ÅŸu soruyu sorabiliriz:
Â
BAŞBAKAN’IN HİÇ Mİ DOĞRU DEDİĞİ BİRŞEY YOK?
"Peki Başbakan'ın söyledikleri arasında hiç mi doğru bir unsur yok?"
Evet var. Ancak ne yazık ki Başbakan, Doğan Grubu'nu yok etmek veya sindirmek stratejisine kendini öyle kaptırdı ki, bu konuya (medyadaki haber duyarlığı ve cevap hakkı hoyratlığı) yeterince yer vermedi.
Başbakan haklı...
Haberleri yeterince incelemiyoruz.
Karşı görüşlere yeterince yer vermiyoruz.
Zaman zaman yorumlu haber yapıyoruz, yorumlu başlık atıyoruz.
İnançlar ve ideolojiler, haberlerimizdeki dengeyi, yorumlardaki tarafsızlığı bozuyor.
Söz hakkını, gerektiği gibi yerine getirmiyoruz.
Yanlışımızı gerektiği gibi düzeltmiyoruz.
BaÅŸbakan bu hataların faturasını sadece Aydın DoÄŸan medyasına kesti iÅŸte haksızlığı da burada ortaya çıkıyor. Zira bu durum bize özgü deÄŸil. Ne yazıkÂki, tüm gazete ve TV’lere  yönelik bir hastalıktır.
"Yandaş" diye adlandırılan medya sanki çok namuslu, çok titiz davranıyormuş da, Doğan Medyası sırf AKP'yi vurmak için ve Aydın Doğan'ın emirleriyle böyle yapıyormuş gibi bir mantık söz konusu olamaz. Aynı hastalıklı ruh halini bu kez farklı bir tezahürle bu medyada da görebiliriz.
Üstelik bu hastalıkta, ne Aydın Doğan, ne de bir başka patronun rolü vardır. Onların bu tür gelişmelerden haberleri dahi olmaz. Sonra, ileride şikayetler gelince sorup öğrenirler.
Bizler, fiilen elinde kalem olan, manşet atan, TV'de yorum yapan, başlık çıkaranlar sorumluyuz.
Sonuç olarak, Sn. BaÅŸbakan’a medyanın hancı siyasetçilerin ise yolcu olduÄŸunu hatırlatmak isterim. Yakın tarih böylesi örneklerle dolu. Özal’ın Erol Simavi ile mektuplu kavgasını, Tansu Çiller’in farklı tarihlerde DoÄŸan Grubu ve Dinç Bilgin ile yine Mesut Yılmaz’ın Dinç Bilgin ile yaptıkları kavgalar tarihteki yerini aldı. Bu kavgaların aktörleri olan siyasetçiler hatta medya patronları bile deÄŸiÅŸti ama o medya kuruluÅŸları hala saygın ve itibarlı yerlerini koruyor. Ãœstelik hepsi de Sn. BaÅŸbakan’ın siyasi geçmiÅŸinden çok daha eski bir kurumsal kültüre sahip.Â
PaylaÅŸ