Paylaş
Geçen gün, Avrupa Parlamentosunun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten ile buluştuk. Her zaman olduğu gibi, yıllık raporunu ve bu rapora dayandırdığı karar tasarısını tamamlamak için gelmişti.
Ria, son derece tarafsız, Türkiye’nin tam üyeliğine inanan ve yazdığı raporun gerçekçi olmasını isteyen bir parlamenterdir. Geçen yılki raporunu hatırlayanlar bana hak vereceklerdir.
Türkiye hakkındaki karar tasarısı da önümüzdeki haftalarda, Avrupa Parlamentosu genel kurulunda oylanacak. AB Komisyonu raporu ile birlikte ele alındığı zaman, 2008 yılının bir bilançosu ve 2009 yılından beklentiler ortaya çıkar.
Ria, çeşitli başkentlerde de duyduğum kuşku ve kaygıları yansıtıyor. Benimle konuşmasında da kaygılarını paylaştı.
Kaygıların başında da, AKP hükümetinin reformlar konusundaki duyarsızlığı geliyor.
Hep aynı sorular soruluyor: “AKP neden durdu?”
Hatta zaman zaman “Acaba AKP, Türkiye’yi tam üyeliğe taşımaktan vaz mı geçti?” sorusu da ekleniyor. Önümüzdeki aylarda bu soruların daha da artacağını şimdiden beklemeliyiz.
Avrupa Parlamentosunun yakında tartışıp, gerekirse bazı değişiklikler yaptıktan sonra oylayacağı karar tasarısında da hep aynı tespit var. Siyasi partilerin ve toplumun giderek kutuplaştığı, bölünmenin derinleştiği ve bunun sonucu reform sürecinin durakladığı üzerinde duruluyor.
Özetle, Avrupa’nın AKP’ye duyduğu eski sempatiyi giderek kaybetmeye başladığını söyleyebilirim. Tabii bu gelişmede, AKP’nin liberallerle yollarını ayırması da çok önemli bir rol oynuyor.
DIŞ POLİTİKA’DA ÇOK ALKIŞ ALIYORUZ
Ria’nın hazırladığı karar tasarısının en olumlu yanı, dış politika alanındaki adımlar.
Ortadoğu’daki barışçı girişimler, İsrail-Filistin diyaloguna katkımız Suriye-İsrail görüşmelerini kolaylaştırmamız, İran ile batı arasındaki diyalogu cesaretlendirmemiz ve tabii Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan’a gidişi...
Türkiye’nin Avrupa’ya bu açıdan kazandıracağı çok şeyin bulunduğu giderek daha fazla anlaşılıyor.
DTP VE PKK’DA AVRUPAYI KAYBEDİYOR
Avrupa Parlamentosunun bir zamanlar bizi çok rahatsız eden, DTP ve PKK konularındaki tutumu giderek değişiyor. Belki hala PKK’yı “özgürlük savaşçısı” gibi gören ve destekleyenler vardır, ancak büyük çoğunluk, Ankara’dan yana tutum alıyor.
Ria’nın tutumu da böyle. Örneğin, DTP’nin terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyması isteniyor ve karar tasarılarına da sokuluyor.
PKK’nın artık, hiç değilse resmi kararlarda Avrupa Parlamentosu desteğini kaybettiğini söyleyebiliriz. Eskisi gibi, İnsan Hakları veya Fikir Özgürlüğü ile PKK yan yana getirilmiyor. Aksine, sert şekilde kınanıyor. Türkiye’nin teröre karşı mücadelesi destekleniyor. Ve bence en önemlisi PKK “derhal ve koşulsuz ateş-kes ilan etmeye ve de uygulamaya” davet ediliyor.
Avrupa Parlamentosunun diğer önemli işareti, Irak ve özellikle de Kuzey Irak yönetimine yönelik.
Kuzey Irak yönetiminin, kendi topraklarından kaynaklanan PKK saldırılarına izin vermemesi isteniyor.
Türkiye’den de, hem Barzani yönetimiyle diyalogu yaygınlaştırması ve PKK’ya yönelik hava harekatları sırasında halkın vurulmaması, insan haklarına saygı gösterilmesi talep ediliyor.
Tümüne bakacak olursak, Avrupa Parlamentosundaki genel hava, bazı yönlerden Türkiye lehine, ancak 2009’da nelerle karşılaşacağımız açısından bakılırsa, kuşku ve kaygılarla dolu.
YEREL SEÇİM SON DURAK
Hem Türkiye’deki gözlemciler, hem de Avrupa’dan bu ilişkileri izleyenler için önümüzde bir yerel seçim var.
Türkiye-AB ilişkileri, mart ayındaki yerel seçimlerden sonra ya hareketlenecek veya bu ilişkiler, 2009 sonunda tam anlamıyla batağa saplanacak. Türkiye’nin tam üyelik projesi toptan rafa kalkacak.
İşte bu açıdan, yerel seçimleri AKP’nin reformları erteleme gerekçelerinin en sonuncusu olarak görüyorum. Sonrasında AKP hala ipe un seriyorsa, bu partinin AB’den vazgeçtiği anlamına gelir.
OBAMA KABİNESİ ÜMİT VERİYOR, ANCAK...
Kabine açıklandı.
Dışişleri Bakanlığına Hillary Clinton’ın atanması, bizim açımızdan son derece hayırlı bir gelişme. Türkiye’yi tanıyan, sempati duyan ve bölgedeki rolünü en iyi bilen isimlerden biri.
Diğer önemli isim James Jones.
Eski NATO Kuvvetleri komutanı. Şimdi geldiği görev (Ulusal Güvenlik Danışmanlığı) Türkiye konusunda çok ağırlıklı.
Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un iyi arkadaşı olması da, atlantik ötesiyle diyalogu kolaylaştıracaktır.
Gates’in Savunma bakanlığında tutulması, ekonomiye Timothy Geithner’i atanması da yine Ankara’nın lehine puanlar...
Ancak, bir noktayı unutmayalım. O da, Obama’nın bambaşka bir başkan olacağıdır.
Ermeni sorunu başta olmak üzere, Ankara’nın her istediğini yerine getireceğini sanmamalıyız.
Obama sürprizlerin adamıdır. Bu nedenle, Ankara’nın hesaplarını iyi yapması ve farklı politikalar üretmesi gerekir...
Paylaş