Paylaş
Bu yazıyı, Bolu valisi Halil İbrahim Akpınar’ın geçenlerde yaptığı konuşmasını dinledikten ve bu konuşmaya Başbakan yardımcısı Arınç’ın olumlu tepkisini gördükten sonra yazmaya karar vermiştim. Ancak ardından öyle gelişmeler yaşandı ki, durum daha da gerildi. Aslında başlık şöyle bitecekti “....biraz işin ucu kaçmıyor mu?” Bu cümle ne demek istediğini çok açıkça gösteriyor. Yine de, meramımı biraz daha ayrıntılı şekilde anlatmaya çalışacağım.
Benim yazılarımı, kitaplarımı okuyanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkındaki eleştirilerimi çok iyi bilirler.
TSK’nın, bu ülkenin en önemli ve en güvenilir bir kurumu olduğuna inanırım. Yerine bir başka yerdengüvenlik gücü getiremeyeceğimize göre, bu kurumun üstüne titrenmesi gerektiğini tekrarlarım. Ayrıca, eğitimi, disiplin ve ciddiyetiyle, ülkenin nice kurumundan daha iyi işlediğinin tanıklığını da yapmışımdır.
Bütün bunların yanısıra, yakın tarihimizde bu kurumu siyasete bulaştıran komutanları ve sivil kesimleri de sürekli eleştirmişimdir.
TSK’yı politikanın içine itenler, bunu vatanı korumak-kollamak amacıyla, yasal yetkilerini kullanarak, demokrasiyi rayına oturtmak için yaptıklarına inanmışlardır.
==================
TSK’YI YAKIN TARİHİMİZDEKİ
TUTUMLARI SİYASETE
MÜDAHELELERİNDEN
DOLAYI ÇOK ELEŞTİRDİM.
ANCAK SORUMLULUĞUN
BİR BÖLÜMÜNÜN “HAYIR”
DİYEMEYEN SİVİL İKTİDARLARA
AİT OLDUĞUNU DA GÖRDÜM
==================
Bu yaklaşıma da hep karşı tutum aldım.
TSK, yakın tarihimizde bu ülkenin temel politikalarını etkilemiş, çoğunda siyasi iktidarların üstünde rol almış ve bir çok sorunun çözümünde engelleyici veya geciktirici bir yaklaşım benimsemiştir.
Bu noktaya gelinmesinde, tüm sorumluluğu askere de yüklemiyorum. Emekli Korgeneral Atilla Kıyat gibi bendesiviller ve özellikle sivil iktidarlarınTSK’nın hiçbir yaklaşımına “Hayır” dememeleri, hatta adeta çanakaçmalarından dolayı bugünkükonuma gelindiğine inanıyorum.
Yakıntarihimize damgasını vuran TSK’nın yaklaşımlarına alışılmış gibiydi, ancak birkaç olay herşeyi değiştirdi.
Önce, soğuk savaşbitti. Sovyetler Birliğidağıldı. Tüm uluslararası dengeler ve değerler değişti. İnsan Hakları, özgürlükler ön plana çıktı.Demokrasi, Türkiye dahil uluslararası temel yönetim sistemi oldu.
Diğer önemli değişim de, 2002’deAk Parti’nin (AKP) iktidara gelmesiyle yaşandı. O günden bu yana, TSK ile AKP arasındaki gerilim bitmedi. Kolay kolay da bitmeyeceğe benziyor.
==================
TSK ELEŞTİRİLEBİLİR
VE ELEŞTİRİLMELİDİR DE.
ANCAK BU ELEŞTİRİLER
HAKARET NOKTASINA
GELİRSEYARAR GETİRMEZ.
AKSİNE PATLAMALARA
DAHİ YOL AÇABİLİR.
==================
Bugün gelinilen sürece bakınca, şöyle bir manzara ile karşı karşıyayız:
- TSK Komuta kademesi çok şeyin değiştiğini, artık eski alışkanlıkların sürdürülemeyeceğinigörmeye başlamış komutanlar tarafından yönetiliyor.
- Belki değişim istendiği kadar hızla gerçekleşmiyor, ancak artık bambaşka dengeler kuruluyor.
- Bu değişimler yaşanırken Ergenekon davası, Belge olayı ve son Askeri yargılama yasası TSK üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Buarada, sivil kesimin bir bölümünden şimdiye kadar hiç görülmemiş bir sertlikte, adeta aşağılamaya varan bir kampanya sürüyor.
- Daha da önemlisi, şimdi devleti temsil eden valiler (Bolu valisi Halil İbrahim Akpınar’ınson konuşmasındaki gibi) dahidolaylı şekilde Askeri yerden yere vurabiliyor ve tutumlarından dolayı iktidar yetkililerinden övgü alabiliyorlar. İktidar partisine üye veya yakın çevreler de çok hoyratça davranıyorlar.
Dikkat edecek olursanız, “eleştirilerden” söz etmiyorum. Siyasiler veya gazeteler TSK’yı eleştirebilirler, zaten eleştiriyorlar da.
Benim dikkat çekmek istediğim başka birşey.
TSK’yı köşeye sıkıştırmak, üstüne üstüne gitmek, açıkçaaşağılama artık öyle bir noktaya doğru gelmeyebaşladı ki, tehlike sınırları zorlanır oldu.
Beklenmedik, bir patlama yaşayabiliriz.
Genelkurmay’ın kolayca kontrol altına alamayacağı gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz.
Başka ülkelerde de bu tip olaylaryaşandı. Her birinin faturası ağır oldu.
Eleştirmekten vazgeçelim demiyorum. Eskisi gibi, “Yaşa Paşam, ne emredersen o olsun” diyelim de demiyorum.
Askeri denetleyelim, siyasete karışmasına karşı çıkalım, seçilmiş iktidarların önüne geçmesini engelleyelim... Bunu sadece, hakaret etmeden, aşağılamadan dövmeden yapalım.
Muhalefet, iktidarla askeriçatıştırmaya kalkışmasın... Medya, olmadık komplo teorileri ve yalan yanlış suçlamalarla kampanya açmasın... TSK da artık kendini toparlasın ve genel yaklaşımını değiştirecek bir sürece girsin. Asıl işini yapsın. Sandıktan çıkan iradeyi kabul etsin. Ülkenin laik-demokratik sistemini, bıraksın, siviller korusun.
Aksi halde, beklenmedik bir anda, fena bir yol kazası yaşayabiliriz.
Paylaş