Paylaş
Bu seçimlerin bence en önemli yanı, Güneydoğu bölgesinden gelen sandık sonuçlarıdır. Bu sonuç, Kürt sorununu başka bir yöne kaydırdı.
Önce gelin, 2007 genel seçimleriyle bugünkü oy dağılımına bakalım.
Hatırlayacaksınız, AKP 2007 genel seçimlerinde çok şaşırtıcı bir gelişme yaşamış ve DTP yüzde 4.9 oyla bölgede önemli bir zemin kaybı yaşamıştı. AKP birden bire bölgenin yeni aktörü konumuna girmişti.
Bu, öylesine önemliydi ki, AKP’nin yerel seçimlerde bastırdığı taktirde, DTP’yi bölgedenatabileceği varsayımını gündeme getirdi. AKP’nin kendine güveni arttı. Günaydoğu seçmeniKürtlük adına değil, hizmet getirene destek veriyordu.
Bu inanç, AKP’yi 2009 yerel seçimlerinde heyecanlandırdı. Eğer böyle bir açılım gerçekleşirse, terör örgütübüyük bir prestij kaybınauğratılabilirdi. Başbakan, kolları sıvadı ve son derece iddialı bir kampanya gerçekleştirdi. Kürt kökenli vatandaşların üstüne gitmeye başladı.
AKP, Güneydoğu'da kendi politikasına yenildi
“Eğer hizmet istiyorsanız, gelin bize oy verin. Eğer kimlik istiyorsanız o zaman başkasına oy verin” dedi. Hatta “Ya sev, ya terket” anlamına gelen konuşmalar da yaptı.
Amaç, Kürt seçmene havuç göstermek, DTP’nin doğru dürüst belediye hizmeti getiremediğini anlatmak ve “Bana oy verin, ben de size hizmet vereyim” mesajını vermekti.
Sadece bu mesajlarla da yetinmedi ve bölgeye kömür, çamaşır makinası gibi çok cazip hediyeler gönderildi. “Ben sizi zengin ederim” diye göz kırptı.
Dahası da var...
TRT-6 Kürtçe yayını ile Kürtlerin kimlik beklentilerini, Nevruz’da Kürtçe cümle kullanarak da ana dil beklentilerini tatmin etmeye çalıştı.
Çoğumuz, AKP’nin Kürt sorununa daha yakın olduğuna, eğer çözebilecek bir lider varsa, Erdoğan’ın bunu yapabileceğine inanmıştık. Böyle bir izlenim doğmuştu.
Ancak, AKP Kürt kökenli vatandaşlarımızayaranamadı. Bunun bir nedeni, gerektiği kadar somut adımlar atamaması, yani Kürt vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayamaması ise, diğer nedenleri de Kürtlere özgü algılamalardı.
- Kürtler, Erdoğan’ın yarattığı beklenti ortamının arkasının gelmemesine tepki duydular.Söyleyen konuşan, ancak bir türlü arkasını getirmeyen bir Başbakan ile karşı karşıya oldukları sonucuna vardılar.
- Avrupa Birliği konusunda hızlı adım atılmaması, projenin rafa kaldırılması da, bu inancı güçlendirdi.
- AKP’nin Diyarbakır, Tunceli gibi DTP’nin kalesi konumundaki yerleri ele geçirme girişimi Kürtleri ve PKK’yı korkuttu. Böyle bir riski kabul edemezlerdi. İçlerine kapandılar, adeta AKP’ye karşı kenetlendiler.
- Hükümetin Kuzey Irak Kürdistan bölgesel yönetimine karşı özellikle geçen yılki sert tutumu da bölgede ters tepti.
- Nihayet, diğer önemli bir unsur, yine geçen yılki askeri harekatlar, Kuzey Irak’taki PKK hedeflerinin bombalanması ve bölgedeki gösterilerde polisin son derece sert müdaheleler yapması.
Kürtlerin mesajı son derece net
Bütün bu nedenlerin yanı sıra DTP’nin yıl boyu sürdürdüğüpsikolojikkampanya da çok başarılıydı.
“Kendini Kürt hisseden, bize oy verir. AKP’ye değil. AKP’yi seçerseniz Kürtlüğünüz elden gider” yaklaşımı çok etkili oldu.
Buna bir de, PKK’nın kadrolarına ve sempatizanlarını harekete geçirmesi eklenince, bölge halkı bilinçli bir tutum aldı. Seçim sonuçları Kürt kimliğini ön plana çıkardı.
DTP, oy oranını yüzde 4.9’dan yüzde 5.6’yayükseltirken,3 yeni il ve birçok ilçeyi AKP’den geri aldı. Toplu halde kontrol altındaki56 belediye sayısını 98’e çıkardı. Daha da önemlisi, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir oyların yüzde 65’ini elde ederek bir rekor kırdı.
Verilen mesajlar çok netti:
Bu üç mesaj, Ankara’da ciddiye alınmazsa yazık olur.
DTP'yi sistem dışına itmeyelim
Bu seçim sonuçlarını soğukkanlı şekilde değerlendirdiğimiz zaman, ilk atılacak adımın, DTP’nin sistemin içine alınması, gereği ortaya çıkıyor.
Artık, DTP’li millevekillerinin elini sıkmamak, katıldıkları programlara katılmamak, resmi protokolde bulunmalarına rağmen davet etmemek gibi tutumlardan vazgeçmek gerekiyor.
DTP’yi dışlamak yerine, tam aksine bu partiyi kucaklamak ve Kürt sorununu çözmek için atılacak adımlarda muhatap kabul etmek, artık kaçınılmazdır.
Paylaş