Ankara, giderek Irak Kürtleriyle yakınlaşıyor

Hala Kuzey Irak‘a “Kürdistan” demiyoruz. Dememeliyiz. Zira “Büyük Kürdistan” ideali Türkiye topraklarının doğu ve güneydoğusunu da kapsıyor. Ama Irak’ın kuzeyinde yaşayanların Kürt olduğu gerçeğini de görmezden gelmemeliyiz. Bugüne kadar Türkiye’nin kırmızı çizgileri ve korkuları Kuzey Irak’la ilişkileri belirledi. Ancak Kuzey Irak yönetimiyle yakınlaştıkça korkular da azalıyor.

Haberin Devamı

Garip bir toplumuz vesselam.

Düşündüğümüz, kafamızdan geçenleri açıkça söylediğimiz zaman, bunların başka kafalara da geçeceğini ve birgün karşımıza gerçek olarak çıkacağını sanırız.    

Bunun en açık örneği KÜRT kelimesinin kullanımında karşımıza çıkar.    

Yıllar boyunca KÜRT kelimesini kullanmamaya çalıştık.    

Sanki KÜRT dersek, bazılarının kürtlüklerini akıllarına geleceğinden korktuk. Kendine  Kürt diyenlerin, biz o kelimeyi kullanmasak, herkese unutturmaya çalışsak dahi, kürtlüklerinden vazgeçmeyeceklerini düşünemedik. Nitekim, onca yıla  rağmen, bugün bir baktık ki, kimse kürtlüğünü unutmadığı gibi, meğer bizi uyutmuşlar. Unutmuş gibi yapmışlar.     

Şu sıralarda da, hemen hemen aynı durum KÜRDİSTAN kelimesi için geçerli.    

Haberin Devamı

Dilimiz bir türlü bu kelimeyi telaffuz etmeye varmıyor. Bu tanım coğrafi olarak kullanılsa da Osmanlı İmparatorluğu döneminde o coğrafya bu isimle anılmış olsa da biz o kelimeyle mesafemizi koruyoruz.     

İçimizde gizli bir korku var. Sanki bu kelimeyi kullanırsak, ilerde bizim ülkemizin bir bölümünde de Kürdistanın kuruluverir diye kaygılarınıyoruz. Önemli bir bölümümüz için  bu haklı  bir korkudur. Bundan dolayı da sürekli şekilde Kuzey Irak deriz. Bu yaklaşımımıza bir de elbise giydirir ve “Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzu ve Kürtlerin bağımsızlık istemelerine karşı çıktığımızı göstermek için böyle adlandırıyoruz” deriz.    

Buna karşılık, Irak anayasasında açıkça “Irak Kürdistan Özerk Bölgesi” yazılıdır. Benzer bir tanım İran için de geçerlidir. Yani Iraklıların ve İranlıların böyle bir kompleksleri yok. Biz ise kuşkumuzu  atamadık. Silahların konuştuğu yerde aklıselim susar. Türk toplumu içindeki direnişin kökeninde de bu saik yatar.  Ancak  Barzani ile ilişkilerimiz geliştikçe, bu kaygıdan  kurtulmamız kolaylaşacaktır. 

Erbil'e Başkonsolosluk açmak bölücülük değildir

Herşeyin başında, Kuzey Irak yönetimini adam yerine koymak, tanımak gerekiyor. Tanımaktan kastettiğim, resmi bir devlet tanıması değil. Zira Kürdistan bağımsız bir devlet değil.  Varlıklarını kabul etmek, görmezden gelmemekten söz ediyorum.    

Haberin Devamı

Türkiye geçen yıllara oranla, Irak Kürtleriyle ilişkilerini büyük oranda geliştirdi. Eskisi gibi düşmanca bir söylem veya yaklaşım yok. Tam aksine, ufak mesajlar yollanıyor. Sembolik adımlar atılıyor. Irak Kürtlerinin “gerçek” oldukları giderek daha fazla kabul ediliyor. Bir zamanlar bu bölgede Türk Lirasının kullanılması önerisi dikkate alınsa, Türkiye “aşiret” diye küçümsedikleriyle ilişkilerini derinleştirip “Büyük abi” olgunluğu ve dirayetini sergilese tarihi bir fırsat da kaçmamış olyurdu. 

Şimdi bu yönde adımlar atılıyor. Daha da önemlisi , MGK dahi Kuzey Irak ile ekonomik ilişkilerin arttırılması yönünde kararı verdi. Bu bir “ilk” oldu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin de eski katı tutumunu değiştirdiğini gösteren bir işaret sayılıyor. 

Haberin Devamı

Yani doğru olan yapılıyor.    

Eğer bu adımlar devam eder ve Barzani’den de karşılık bulursa, son büyük adım Erbil’de Başkonsolosluk açmak olur.                

Şimdilik, Irak’ın başka yerlerine başkonsolos gönderiliyor, oysa bizim için çok daha önemli olan Kuzey Irak  uzaktan izleniyor.    

Barzani’yi daha fazla yanımıza çekmemizin en önemli adımı bu olur.    

Kürtler de, bu bölgede uzun vadeli düşündükleri zaman, kendilerine el uzatabilecek tek komşu ülkenin Türkiye olduğunu biliyorlar. İşte bakın, bağdat’taki merkezi hükümet güçlendikçe, araplarla kürtler arasındaki ilişkiler yavaş yavaş gerilme işaretleri vermeye başladı bile.

Barzani, Arap ve Amerikalılardan şikayetçi    

Haberin Devamı

Son seçimlerin ardından yaşananlar, Kürtlerin eskisi gibi istediklerini elde edemeyeceklerini,  rahatça hareket edemeyeceklerinin sinyalleriyle dolu. Amerika da Kürtlere eskisi gibi çiçek dağıtmıyor. Barzani’nin her istediği yerine getirilmiyor.Hele Amerikan kuvvetlerinin 2010’da tümüyle ülkeden ayrılmasıyla birlikte Kürtlerin rahatları daha da bozulacak gibi görünüyor.

İşte böyle bir ortamda Türkiye’nin rolü daha da önemsenecek.    

Türkiye, hem kendi Kürtlerini, hem de bölgedeki Kürtlerin hamisi olabildiği oranda güçlenecek ve PKK terörüne karşı daha etkili mücadele edebilecektir. Bunu görebildiğimiz ve gereğini yerine getirebildiğimiz oranda yıldızımız parlayacaktır. Dış güçler o zaman PKK’ya göz kırpmaktan vaz geçecektir.Yeter ki biz gerçekleri görebilelim ve korkmadan adım atalım.

Yazarın Tüm Yazıları