Paylaş
Cumartesi günü Zürih’te tarıhı bir imza atıldı.
Bunun ne kadar önemli ve ne kadar tarihi olduğunu emin olun şu anda yeterince algılayamıyoruz. Günlük tartışmalar içinde kendimizi kaybediyoruz. “Canım bakalım işleyecek mi, yarın göreceğiz. Ermeniler reddedecek ve süreç duracak.” Kısır iç politika tartışmaları arasında kendimizi kaybediyoruz.
Oysa çok yanılıyoruz.
Bırakın aradan bir süre geçsin, bakın o zaman ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlayacağız.
İlerde, bu tören sırasında atılan imzaya, “Altın İmza “ denecek.
İki dışişleri Bakanının el sıkışırken ki resimleri hatırlanacak.
Kimse, konuşma metniyle ilgili anlaşmazlığı hatırlamayacaktır bile...Ne varsa o resimde var. Hele Ermeni dışişleri bakanının asık suratı ve Davutoğulu’nun memnuniyetini ortaya koyan, gülücük dolu suratı hatırlanacak.
Bu protokol, iki ülke arasında bir İÇTİHAT oluşturdu. Bundan böyle Ermeniler istedikleri gibi at koşturamayacaklar. Türk tarafı, uzun yıllardır ihmal ettiği ve geri planda kaldığı bir yarışta, ilk defa eşit bir noktaya geldi.
Ermenilerin alıştıkları bir oyun bozuldu.
Kurallar değişti.
Nasıl 2004’te Annan Planı kabul edildi ve Türkiye omuzlarındaki son derece ağır bir yükten kurtuldu, bugün aynı durumla karşı karşıyayız.
Türkiye Ermeni sorununda ilk defa, Ermeni diasporası ile eşit mücadele edebileceği bir noktaya geldi.
Bu protokol ile birlikte, Paul Ricoeur’ün dediği gibi “Adil bir hafıza” arayışında son derece hayati bir adım atmış oldu. Adil hafıza, Türkiye’nin yıllardır arayıp bulamadığı birşeydi...
DİASPORA, BÜYÜK BİR KAYBA UĞRADI...
Ermeni Diasporası, (Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler) uzun yıllardır, Türkiye üzerinde son derece önemli bir baskı mekanizması kurmuştu.Erivan‘dan (Ermenistan’ın Başkenti) çok daha sert bir tutum benimsemişler, daha iyi organize ve daha zengin olduklarından dolayı, Ankara’nın uyuşukluğundan da yararlanarak, Türkiye’yi Uluslararası alanda çok hırpalamışlardı.
ASALA terör örgütünü finanse edip, Uluslararası kamu oyuna Soykırım iddialarını tanıttılar. Ermeni sorununu gün ışığına çıkardılar. Ne yazık ki, terör yönetmleri kullanıp, 42 Türk diplomatını öldürerek seslerini duyurdular.
Sadece Uluslararası alanda değil, Türk kamu oyunda dahi, ilk defa Ermeni sorununun tartışılmasına yol açtılar.
Bu kadarla da kalmadılar.
Yüzü aşkın ülkenin parlamentosunu, Türklerin soykırım uyguladığını ve mutlaka cezalandırılması gerektiğine inandırdılar. Gösteriler yaptılar, konferanslar düzenlediler, belgeseller, kitaplar yayınladılar. Son derece başarılı bir kampanya ile Türkiyeyi ve Türkleri adeta Uluslararası darağacına götürdüler.
Asmak üzereydiler.
Çok az kalmıştı ki, Cumartesi günü protokol ile ilgili“Altın İmza” atıldı.
Diaspora ilk defa kaybetti.
ANKARA, ERİVAN’I KORUYUP KOLLAMALIDIR...
Bu noktaya gelinmesinde Erivan, özellikle de Cumhurbaşkanı Sarkisyan büyük sorumluluk altına girdi. Bir başka deyişle, Erivan Diaspora’ya rağmen hayati önemde bir adım attı.
Ankara şimdi kalkıp zafer kazanmış havalara girer ve gereksiz bir başarı edebiyatını başlatırsa, kazandığı tüm puanları kaybeder. Zira unutmamamız gerekir ki, imzalanan bu protokolün uygulanması çok uzun yıllar alacaktır. Çok güç olacak ve son derece ince bir diplomasi gerektirecektir.
Diasporayı azdıracak, Ermeni hükümetini küçük düşürecek tutumlardan ve resmi demeçlerden kaçınmalıyız.
Aynı şekilde, Azeri kardeşlerimizi kışkırtacak veya abartılı bir tutuma zorlayacak adımlardan da kaçınmalıyız.
Son derece güç bir döneme giriyoruz.
Ne olursa olsun, kim ne derse desin, Türkiye son derece doğru bir adım atmıştır.
Paylaş