Paylaş
Bu seçim sonuçlarını değerlendirirken, önce kampanyanın nasıl geçtiğine ve beklentilere dikkat edelim.
Türk toplumu bu seçimi bir yerel seçim değil, bir genel seçim gibi algıladı. Daha doğrusu koşullar, işin rengini değiştirdi ve tüm gözler genel oy dağılımına yöneldi.
Kampanya’nın başını Başbakan Erdoğan çekti. İnanılmaz bir enerjiyle, tek başına bir partinin tüm yükünü omuzlarına almıştı. 66 İl dolaştı. Muhalefeti ve Doğan Gurubunu hedef aldı. Meydanlarda sürekli olarak bu iki hedefe saldırdı. Her gittiği yerde öylesine ateşli konuşmalar yaptı, gerilimi öylesine yükseltti ki, sonunda bu kampanya, adeta Erdoğan’ın bir referandumuna dönüştü. Erdoğan, demeçleriyle kendine güvenen ve bu defaki seçimlerden ya yüzde 47’lerde veya yüzde 50’ye yakın bir düzeyde oy alacağını söyleyen bir Başbakandı. Doğrusunu söylemek gerekirse, AKP ’ninönemli bir oy kaybına uğrayacağı da beklenmiyordu.
Teknik açıdan da, AKP bütün muhalefeti sınıfta bırakacak bir performans sergiledi. İktidarın tüm olanaklarını da kullandı. Hem devletin verdiği olanaklar, hem de belediyelerin ellerindeki olanakları seferber etti. Seçim öncesinde hediyeler dağıtılmasından, devlete ait vasıtaların kullanılmasına kadar hep önde gitti.
Bütün bu verilerin karşısında, AKP’nin aldığı yüzde 39’luk oy oranını nasıl değerlendirmeliyiz?
Bence, AKP bu seçimleri kaybetmedi.
Yüzde 39’luk bir oy oranı bir parti için son derece önemlidir. Türk toplumu, sırtını AKP ’ye dönmediğini göstermiştir. Hem de ekonomik kriz sonucunda, yüzbinlerce insanın işini kaybetmesine rağmen yüzde 39’u bulmak son derece önemlidir.
Kabul, bundan önceki yüzde 47’lik bir oy oranının yüzde 39’a inmesi dikkate değer bir erimeyi gösterir, ancak henüz AKP’nin ipinin çekilmediğini söylemeliyiz. Bazı önemli belediyelerde kayıplar yaşanmasına rağmen, yine de İstanbul ve Ankara kalelerinin düşmemesi de ,altının çizilmesi gereken bir noktadır.
Bu oy kaybının nedenleri belli mi?
Peki, AKP ’ye sırt dönülmediyse, bu oy oranı ne anlama geliyor ?
Bence Türk toplumu başta Başbakan olmak üzere, AKP ’ye bir uyarıda bulundu. Bu konudaki en güzel sloganı, Zaman Gazetesi yazarıHüseyin Gülerce CNN TÜRK ’teki söyleşisinde “Türk halkı AKP’ye ONE MİNUTE dedi “ diyerek özetledi. Siz buna “Çekimser bir Sarı Kart” da diyebilirsiniz.
Ne derseniz deyin, ortada bir memnuniyetsizlik var.
Memnuniyetsizliğin başında mutlaka “Teğet geçmeyen ekonomik kriz” olduğu gibi, Başbakan’ın genel yaklaşımı da var.
Başbakan toplumu çok gerdi.
Haklı veya haksız şekilde sert bir tutum takındı.
Davos tipi konuşmalarının sayısını arttırdı. Bir ara her meydan mitingi yeni bir kavga unsuruna dönüştürülür olmuştu.
Bence insanlar bundan çok yoruldular.
Başbakan yine olgun bir konuşma yaptı...
Türk halkı kavga istemiyor.
İnsanlar iş bulmak, para kazanmak ve rahat yaşamak istiyor.
AKP’nin ilk başlardaki büyüsü nedense artık kayboldu.
Başbakan, seçim sonrasında yine son derece olgun bir balkon konuşması yaptı. 2007 Genel seçimi sonrasındaki konuşmasını mutlaka hatırlıyorsunuzdur, bu defa da durumun çok doğru bir analizini yaptı.
Toplumun vermek istediği mesajların iyice analiz edileceğini ve gereken derslerin çıkarılacağını söyledi.
Biz Başbakan’ın, 2007’deki gibi söylediklerini sonradan unutmamasını diliyoruz. Genel seçim sonrasında da herkesi kucaklayacağını söylemişti, ancak bunun yerine gerilimi arttırmıştı.
Eğer Başbakan bu sonuçları gerçekten iyi okursa, AKP’nin iki yıl sonraki genel seçimlerdeki olası bir mağlubiyetini engelleyebilir.Aksi halde, önümüzdeki dönem artması beklenen ekonomik krizin getireceği tahribat ve yeni gerilimler, AKP ye çok daha ağır bir yenilgi getirebilir ki, bu defa iktidarı dahi kaybetme noktasına gelebilir.
Özetlersek, ne muhalefet zafer çığlıkları atıp, AKP’nin sonunun geldiğini ilan etmeli, ne de iktidar partisi eski hoyrat tutumunu devam ettirebileceğini sanmalı.
Paylaş