PaylaÅŸ
 Dünkü yazımda, hem siyasi yelpazeye dahil partilerden, hem de DTP'denÂbu kriz konusunda neler beklediÄŸimizi yazmıştım. DTP'nin, bu açılımı deskteklemek adına, direnmeyip mahkemeye ifade vermesi gerektiÄŸine deÄŸinmiÅŸtim.
Bugün, madalyonun öbür yanına, yani siyasi yelpazeye dahil diğer partilerin tutumlarına bakmak istiyorum.
Önce, 6 DTP milletvekilinin polis zoruyla, 1994'te olduğu gibi mahkemeye götürülüşünü ve bu olayın nasıl yankı bulacağını bir düşünelim.
Sürüklenerek mahkemeye götürülecek olan bu milletvekilleri, GüneydoÄŸu halkının oylarıyla seçilmiÅŸ kiÅŸilerdir. Bu defa, 1994'tenÂçok daha yaygın ve yoÄŸun bir tepki beklenmeli. Hele bu fırsatı kaçırmak istemeyecek olan PKK ve radikal tüm güçler bölgeyi ayaÄŸa kaldıracaklardır.
Böyle bir ortamda, Kürt açılımından söz edilebilir mi?
Hayır...
Hiç değilse bir süre için çalışmalar duracaktır.
AKP, SORUMLULUÄžUNU OMUZLAMALIDIR
 Ben, ne MHP ne de CHP'den, bu krizi yatıştıracak adımlarını atmalarını beklemiyorum. Onlar, Kürt Açılımına karşı olanların oylarını toplamak için herşeye itiraz ediyorlar.
Geriye sadece AKP kalıyor.
Aslında sorumluluk AKP'nin omuzlarındadır.
TBMM'nin alt komisyonunu toplar ve hiç deÄŸilseÂDTP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını destekleyen bir karar alır. MahkemeyiÂbaÄŸlayıcı olmasa dahi, bu bir tutum gösterir.
 Ayrıca, AKP dokunulmazlıklar konusunda yargının yorumuna güvenmediğinden dolayı, bugüne kadar ki tüm baskılara direnmiştir. Dokunulmazlık zırhının korunmasını, hangi suçtan olursa olsun, hatta hırsız veya katilin dahi korunması gerektiğini savunan bir partidir.
 Şimdi, tümüyle siyasi bir yargı yorumuylaÂdokunulmazlıkları kaldırılmak istenen DTP'lileri yanlız bırakrılarsa, kendileriyle çeliÅŸirler.
 Nihayet, eğer AKP, gerçekten Kürt Açılımını istiyorsa ve devam ettirme niyetindeyse, DTP'lileri korur. Kürt Açılımında samimiyetlerini ancak bu şekilde ortaya koyabilirler.
 Bu tutum sembolik bir jesttir.ÂHükümetin de inandırıcılığınıÂartırır.
Bu adım somut bir sonuç getirmese dahi, atmosferi yumuşatacak ve o zaman DTP'den mahkemeye gidip, ifade verme jestini bekleme hakkımız daha da artar...
SEDAT, BÄ°ZE GÃœZEL BÄ°R MÄ°LLÄ°YET YAPTI...
 Sedat Ergin, 4 yıl süreyle Milliyet'in Genel Yayın YönetmenliÄŸini yaptı ve bu hafta görevini, Vatan'ın Genel Yayın Yönetmeni Tayfun DevecioÄŸlu'na bıraktı veÂHürriyet gazetesine köşe yazarı oldu.
Bu değişimin nedenlerini bilemiyorum. Ancak benim bildiğim şey, Sedat Ergin'in bu süre içinde Milliyet'i eski kimliğine kavuşturmuş olmasıydı.
Ben, gazetecilik yaÅŸamıma Milliyet'te baÅŸlamışÂve bu gazeteye özel bir sevgi ve yakınlığı olan bir kiÅŸiyim.ÂBu nedenle, Sedat Ergin'in gazetede yaptıkları, eski kimliÄŸini ve saygınlığını yeniden kazandırmasını en iyi deÄŸerlendirilebileceklerÂarasındayım.
Demokrasi yaklaşımı, titizliÄŸi veÂdnüya'ya açık tutumuyla Sedat Ergin, Milliyet'e uzun bir aradan sonra bir ilaç gibi geldi ve Türk basınının en deÄŸerli logosunu yeniden ateÅŸledi. En son arÅŸivini internete taşıması, vizyonunun en önemli örneklerinden biridir.
Milliyet'in eski bir mensubu ve sürekli okuru olarak Sedat Ergin'e katkılarından dolayı teşekkür etmek istedim.
DIŞİŞLERİ, TV ÇEKİMİNE KARIŞAMAZ
 NTV'nin iki gazetecisinin, Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ'da çekim yapması, inanılmaz gelişmelere yol açtı.
 Sorun, Azerbaycan'ın bu gazetecilerin çalışmalarını protesto etmesiyle patladı. Bakü'nün bu duyarlığı üzerine, Türk DışiÅŸleri BakanlığıÂson derece garip bir açıklama yayanıladı ve "... Basın mensuplarımızın bu tutumu Türkiye'nin politikasıyla baÄŸdaÅŸmamaktadır ve hiç bir ÅŸekilde yasal deÄŸildir" dedi.
 Hoppala...
Türk gazetecilerin suçu, işgal altındaki topraklarda çekim yapmalarıymış.
 Anlayamadım.
 Acaba gazetecilerin nerede çekimÂyapacakları ne zamandan beri, dışiÅŸlerinden onay gerektiriyor? Ankara, AzeriÂdostlarımızın biraz abarttılı duyarlıklarını yatıştırmak için böyle bir açıklama yapmış olsa dahi, son derece gereksiz ve haksız.
 Dışişleri kendi işine bakmalı. Gazetecilerin neyi nasıl yapacağına, nereye gidip, nereye gidemeyeceğine karışmamalı. Zira komik duruma düşüyorlar.
PaylaÅŸ