Paylaş
AK partinin kamu oyunun bir bölümüyleilişkilerinde garip bir gerginlik var.Haftalardır mini krizler yaşıyoruz.
Van savcısının iddianamesi, hükümet ile Genelkurmay arasında kısa süreli dahi olsa gerilim yarattı.Fazla uzun sürmedi, ancak yine de iz bıraktı.
Ardından, Merkez Bankası Başkanlığına yapılacak atama sorunu gündeme geldi. Bu atamanın hazırlanması ve yönetilmesi beceriksizliklerle doluydu. Ancak asıl sorun, Bankanın başına getirilecek ismin kişiliğinden kaynaklandı. Hükümetin, hem kolaylıkla sözünü geçirebileceği, hem de muhafazakarlığiyle AK partiye yakın hissettiği bir insan aradığı izlenimini arttırdı.Belki niyetleri farklıydı, ancak genel algılama, AK partinin yeni bir ekonomik felsefeyle hareket etmeye hazırlandığı kanısını yaygınlaştırdı.
Bu arada, bekleyen ekonomik reformların gecikmesi ve alınan son ekonomik kararlar hakkında IMF’ in gösterdiği sert tepki, soruların daha da yaygınlaşmasına neden oldu.Yabancı basında çıkan yazılar ve daha önemlisi, yabancı
Bu aşamada henüz bir kriz söz konusu değil. Ancak, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, orta vadede işlerin olumsuza dönüşebileceğinin ilk işaretleri var.
Şu sıralarda en çok sorulan sorular şunlar :
- AK Parti ile laik kesimler arasındaki sürtüşme artacak mı ?
- Siyasi istikrarın sonuna mı geliniyor ?
- Ekonomide politikalar değişme aşamasına mı girdi? Seçim öncesinde kemerler açılıp, IMF politikaları ikinci plana mı itilecek ?
AK Partinin bütün sorulara yanıtı kesin bir HAYIR. Buna rağmen kimselere inandıramıyor. İç ve Dış kamu oyundaki kuşkular o kadar derin ki, en ufak bir dalgalanmada hemen kaşlar kalkıveriyor.
KUŞKULARI ACABA NE DEĞİŞTİREBİLİR ?
AK Partinin kafasındaki gündemi bilemiyoruz. Ancak, gerçekten politikalarında bir değişiklik yoksa ve bugüne kadarki yaklaşımını sürdürmekte kararlıysa, Türk ve yabancı kamu oyunu ikna edebilmenin tek yolu, ağırlığını Avrupa Birliğine vermesi olur. AB ilişkileri şu sıralarda adeta unutulmuş gibidir. Yaprak kıpırdamıyor. Durgunluk içinde, eski heyecanlar da unutulmuş gibi. Hükümetin ilgisi yokmuş gibi bir izlenim var. Oysa, AB’ye sözü verilen reformların bir bölümü hazırlanmış ve TBMM’ de beklemektedir. Yapılacak tek şey, süreci hızlandırmak, ilgiyi yeniden canlandırmaktır.
Böyle bir adımın atılması, Uluslararasıfinans çevrelerini ve IMF’i rahatlatacaktır. Aynı şekilde, ülke içindeki laik kesimlerdeki kuşku ve kaygıların da yatışmasına yol açacaktır. AK Partinin bürokrasiye kimi atadığı, Merkez Bankasına nasıl bakacağı daönemini büyük ölçüde kaybedecektir.
Başbakan hiçbirini yapmaz ve inatlaşarak, sadece kendi istediği yönde yürürse, o zaman orta vadeli mini krizlere kendimizi hazırlamalıyız.
BU KİTABI MUTLAKA OKUMALISINIZ…
Kürt sorunuyla ilgili olarak yıllardan beri son derece değerli kitaplar yazıldı. Her biri olaya farklı açılardan baktı. Deneyimleri sıraladı ve çözümler üzerinde durdu. Ancak, son olarak piyasaya çıkan bir kitap var ki, Kürt sorunuyla yeniden tanışmak isteyenlerin, Kürt sorununun tüm boyutlarını merak edenlerin mutlaka okumaları ger mutlaka okumaları gerekiyor.
Yazarı Mustafa Akyol.
Doğan Kitap tarafından çıkarılan “ KÜRT SORUNUNU YENİDEN DÜŞÜNMEK” adlı eserden söz ediyorum.
Bu sorunla yıllardan beri meşgul olurum.
Çok kitap okudum. Kürt, Türk ve yabancı kaynakları araştırdım.
Hiçbirinde, Mustafa Akyol’un kitabı kadar komple , sağlıklı bir dökümle karşılaşmadım.
Akyol resmi politikaların yanlışlarını anlatırken ne kadar tarafsız davranıyorsa, bazı Kürt kesimlerin bağnazlıklarını anlatırken de aynı oranda tarafsız, bilimsel ve sağlam verilere dayanıyor.
Kitabında , Kürtleri tarihi süreçten geçirerek bugüne kadar getiren Akyol, soğuk bilimsel bir bakışla ortaya çıkmıyor. Bir sosyolog, daha da ötesinde bir psikolog gibi davranıyor.Özellikle hem Türk, hem de Kürtlerin nerelerde hatalar yaptıklarını , hangi olayların bugünü etkilediğini, son derece net , açık ve en önemlisi çok anlaşılır, rahat okunur bir dilde kaleme almış.
Osmanlılar dönemindenİstiklal savaşına, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yol kazalarından bugünkü kargaşaya kadar, bu sorunu kimlerin, hangi anlayışların, hangi politikaların ve hangi Uluslararası gelişmelerin etkilediği anlatılıyor.
Daha da önemlisi, Akyol, kitabını sadece saptamalarla bitirmiyor. Çözüm önerileri de geliştiriyor.
Paylaş