Paylaş
2009’da en ağır biçimde zarara uğrayan ve kaybedenlerinin başında hiç kuşkusuz, işsiz kalan vatandaşlarımız geliyor.
Bilmeyen, işsizliğin ne anlama geldiğini anlayamaz.
Evine ekmek götüremeyen, çocuğunun okul ihtiyaçlarını karşılayamayan bir babayı düşünebiliyor musunuz? Herhalde bundan daha küçültücü bir başka konum yoktur.
2009 işte bu açıdan en acılı yıllardan biri olarak anılacak.
Diğer kaybedenler, işsiz vatandaş kadar şanssız değiller. Zira kaybetmiş olsalar dahi, hala işleri var ve ailelerini ayakta tutabiliyorlar.
ULUSALCI CEPHE’NİN ETKİSİ ÇOK AZALDI
· ULUSALCI cephe de kaybedenlerin başında geliyor. Şimdiye kadar, ülkenin yönetimine kesin şekilde egemen olan bu kesim, etkinliğini büyük oranda yitirdi. Laikliği kendi duyarlıklarıyla savunan ve koruyup kollayan bu kesim, etkinliğini 2007 seçimlerinden itibaren aşamalı şekilde eritirken, 2009’da özellikle Ergenekon davasıyla en güç sürece girdi. Başlarda kamuoyu, Ergenekon’a daha mesafeli bakarken, 2009’daki iddianameler ve ortaya çıkarılan yeni verilerle bu izlenim bir oranda değişti. Hala tam anlamıyla benimsenmiş bir dava olmamasına rağmen, etkileri son derece kesin oldu. Bu yıl içinde, kendinilaik-ulusalcı diye niteleyen veya laik- ulusalcı sistemi kollayıp koruyan çevreler (Asker-Yargı- Üniversite-Medya) bu davanın da etkisiyle güçlerinin büyük bölümünü kaybettiler. Hele 2011 genel seçimlerinde AKP yine iktidar olursa, ümitlerini tümüyle kaybedecekler.
KURBAN EDİLEN AHMET TÜRK OLDU
· DTP kaybetti, ancak bence asıl kaybeden, artık kan dökülmesini istemeyen ve PKK terörün bitmesi için çaba harcayanlar, ümitlenenler oldu. DTP, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, biraz kendi hatasından, ancak daha büyük oranda konjonktürün kurbanı oldu. PKK belki kazanmış gibi görünüyorsa da, bence onlar da kaybedenlerin arasında. Yavaş yavaş zemin kaybettiğinin ve Kandil’de fazla dayanamayacağını bilen örgüt, Açılım sürecini yavaşlattı, ancak orta ve uzun vadede kaybedeceğini de açıkça gördü.
· MEDYA, geriden kalan yılın en ağır kaybedenlerinin arasında. Şimdiye kadar hiçbir dönemde böylesine bir durumla karşı karşıya kalınmamıştı. İktidar partisi her ne kadar, Doğan Medya’ya kesilen vergi cezasının hiçbir siyasi yönü olmadığını söylerse söylesin, Başbakan’ın günlerce seçim meydanlarında ilan ettiği boykot çağırıları ve açık eleştirilerinden böylesine korkunç bir cezanın gelmesi, olayın hiçte bürokratik bir adım olduğu izlenimini yaratmadı. Başbakan inandırıcı olmadı. Sonuçta, ülkenin en geniş medya gurubu muhalefet tonunu indirdiği gibi, diğer medya gurupları da, bir çizgiyi geçtikleri taktirde başlarına nelerin gelebileceğini gördüklerinden dolayı adımlarını çok daha dikkatli atar oldular.
AB GÜNDEMİMİZDEN ÇIKTI...
· AVRUPA BİRLİĞİ de, kaybedenler listesinin başında. 2009’a büyük ümitlerle girilmişti, ancak ardından yaşananlar, Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik gidişini büyük ölçüde engelledi. Müzakereler adeta donduruldu. Bu noktaya gelinmesinde sadece Brüksel’in suçu olmayabilir. Ankara’nın da işine geldiğinden dolayı, gereken adımlar atılmadı. Sonuç ortada. İlişkiler dondu.
PERES, ÇARMIHA GERİLDİ...
· İSRAİL de kaybetti. Başbakan’ın tarihe geçen One Minute çıkışı ve ardından İsrail ile ilişkileri germe pahasına, Gazze’de yaşananlardan dolayı İsrail hükümetlerini ısrarla eleştirmesi 2009’a damgasını vuran gelişmelerin arasında sayılmalı. Türkiye’nin genel olarak dış ilişkilerinin kabuk değiştirdiği bu dönemde, İsrail ile ilişkilerin kesilmesi değil, ancak İsrail’in sert şekilde dikkatinin çekilmesi ve “artık bu tutumdan vazgeçin” mesajının verilmesi, Türkiye’ye bazı çevrelerde büyük prestij kazandırdı, bazı Batı çevrelerinde de, Türkiye’nin yön değiştirmeye başladığı izlenimi yarattı. Bu sürecin başlangıcı sayılanDavos toplantısı sırasında İsrail Cumhurbaşkanı Peres, son günlerin çok moda deyimiyle, Erdoğan tarafından adeta çarmıha gerildi.
SONUÇ. DÜNYA DÖNÜYOR, ESKİYİ UNUTALIM, ÖNÜMÜZE BAKALIM
Geçtiğimiz yıllara bakarsak, 2009’dan çok daha önemli dönemler yaşadık. Şimdi geriye dönüp bakarsanız, her şey geride kaldı. Zaten hayatın güzel yanı da bu... Yaşıyorsunuz, sonra geriye dönüp baktığınızda, yaşadıklarınızın o kadar da önemli olmadığını, daha doğrusu ileri yıllarda önemlerini kaybettiklerini görürüz.
2009’u da bitirdik.
Şimdi gelin, 2010’un falına bakalım.
Yarınki yazımda falcılık yapacağım.
Paylaş