PaylaÅŸ
Ancak, beklentiyi karşılayacak adım atılmayınca, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) harekete geçti. Henüz kamu oyuna yansımadı ancak TOBB, Çarşamba günü hazırladıkları bildiriyi, daha doğrusu öneriler listesini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ilettiler.
Benim konuştuğum bir işadamı, ‘Uzun süredir hükümetten somut adım atmasını, dünyanın dört bir yanındaki ülkeler gibi önlemler almasını bekliyorduk. Olmayınca, yönetim kurulu ve oda başkanlarıyla bir araya gelip öneriler hazırladık’ diye anlattı.
Edindiğim kadarıyla Başbakan’a iletilen öneriler listesi basına yansıtılmadı. İçeriği gizli tutuluyor. Ancak, benim aldığım bilgiye göre TOBB, iş dünyası adına hükümetten şu konularda acil, hiç beklemeden adım atmasını talep ediyor:
1. Mevduata yönelik garanti kapsamı hızla genişletilmeli, bütün mevduat sigorta içine alınmalı.
2. IMF ile hiç beklenmeden, Türkiye’ye de yakışır bir anlaşma imzalanmalı.
3. Bankaların çeşitli zorunlulukları ve karşılıkları var. Böyle bir ortamda bunların anlamı yok. Bankaların karşılıklarında indirime gidilmeli.
4. Hükümet, üreticilere ve ihracatçılara kaynak aktarmalı, bunun için kaynak oluşturmalı. Benim edindiğim bilgiye göre, TOBB, burada kamu altyapı yatırımlarına ayrılan bir bölümün fonun, üretici ve ihracatçıyı desteklemeye aktarılmasını talep ediyor. Yani ‘double yol’ yerine, üreticinin desteklenmesini talep ediyor.
Öneriler listesinin ana hatları böyle… belki 1 ya da 2 madde daha vardır, onları öğrenemedim. Ancak, öneri paketi doğrudan Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından iletildi. Şimdi bütün TOBB yönetimi, odalar ve borsalar ile iş dünyası gelecek yanıtı bekliyor.
BAKKAL SAYISI HIZLA AZALIYOR KALANLAR DA BÜFELEŞİYOR
Hafta sonları gazete siparişi verdiğimiz bakkaldan, destek olmak amacıyla içecek de alıyoruz. Her sipariş öncesinde, ‘Şişe Cola Zero var mı?’ diye ısrarla soruyorum. O da aynı ısrarla ‘Yok abi’ yanıtını veriyor. İyi bir satıcı, müşteriyi dinleyen bir bakkal, gelen Coca Cola kamyonundan bir kasa da şişe alır, müşterinin talebini yerine getirir. Ancak, bizim bakkal öyle yapmıyor, elindekinin satılmasını beklemeyi tercih ediyor.
Sadece bizim bakkal değil. Çok sayıda bakkal yaşanan değişimin çok farkında değil. Bir bölümü farkında, ancak bir şey yapmadan, değişimin kendine hasar vermesini bekliyor. Çok sayıda hiper ve süper marketin yanına BİM ve Şok’lar eklenmişti. Şimdi A 101 mağazaları geldi. Bunların tamamı bakkallar için büyük bir tehdit.
Kahraman Bakkal’ın gücü Â
Aslında rakamlar her şeyi ortaya koyuyor. Türkiye’deki bakkal sayısı hızlı bir erozyon içinde… Son 10 yılda bakkal sayısı 155 bin düzeyinden, 2008 yılı ilk 6 ayı itibariyle 113 bine gerilemiş durumda. Belki yıl sonuna kadar bu rakam 110 bin düzeyine düşecek.
Oysa aynı dönemde 2 bin 135 adet olan hiper, süper ve zincir market sayısı 8 bin 252’ye ulaştı. Yani neredeyse 4 katına yaklaşmış.
Rakamlar çok önemli… Ancak, bence esas gelişme rakamların arkasında yaşanıyor. Elimdeki rakamlar ve son haberler, bakkallarda satılan ürün sayısının giderek düştüğü yönünde… Perakende cephesini, dolayısıyla bakkallardaki gelişmeleri yakından izleyen Unilever’in CEO’su İzzet Karaca’nın deyimiyle, ‘Bakkallar giderek büfeleşiyorlar.’ Şöyle devam ediyor izzet Karaca:
‘Türkiye’de bakkal sayısı azalmaya devam ediyor. Sattıkları ürün portföyü de devrim denebielcek düzeyde değişime uğruyor. Bakkallar artık cirolarının yüzde 90’ının üzerindeki bölümünü sigara, içki, gazete, içecek, bisküvi, ekmek, çikolata ve yazın da dondurmadan yapıyorlar. Yani bir yerde büfeleşmeye doğru gidiyorlar. 2 bini aşan noktasıyla BİM ve diğer indirim mağazaları da bakkallara ciddi rakip olmaya başladı.’
Sigara satan dükkanlara doğru
Ä°zzet Karaca’nın sözünü ettiÄŸi geliÅŸmeyi rakamlar da ortaya koyuyor. Gerçi bendeki rakamlar 2006 yılı sonuna ait. Ancak, bir fikir vermesi açısından paylaÅŸmak istiyorum. Bu veriye göre, Türkiye’deki bakkallar, cirolarının yüzde 49.9’unu sigaradan saÄŸlıyor. Ardından yaklaşık yüzde 20 ile içecek, bira ve alkollü içecekler geliyor. Yani yüzde 70’i, büfelerde de satılan ürünlerden geliyor. Oysa bir süper markette tablo tamamen farklı… Sigaranın payı yüzde 6.6, alkollü ve alkolsüz içecek yüzde 11 düzeyinde seyrediyor.Â
Kim ne derse desin bu iki gelişme, yani kapanma ve büfeleşme, çok önemlidir. Önlem almak bakkallar kadar, onların derneklerine ve hükümete de düşüyor.
HATAY VE UŞAK’TA İŞLER NEDEN İYİ?
Geçen hafta içinde İzmir’deydim. Citibank’la birlikte düzenlediğimiz toplantıda Deniz Gökçe konuştu, işadamı ve yöneticilerin sorularını yanıtladı. Sorulardan ve beraberinde gelen yorumlardan ciddi sıkıntı olduğu öne çıkıyordu. Hatta Zorlu Holding’in patronu Kemal Zorlu şöyle konuşmuştu:
 ‘Kriz Türkiye’yi teğet geçecek diyorlar. Ne teğeti? Piyasaya bakıyorum, Türkiye’nin merkezini delip geçiyor. Krediler kapandı ya da yüksek oranlardan yenileniyor. Akreditiflerde bile sorun yaşıyoruz. Reel sektör dışarıdan göründüğü gibi değil. Herkes binasını boyuyor, güzel gösteriyor. Oysa binanın içi eriyor.’
Benzer yakınmaları başka illerden de dinlemiş, aktarmıştım. Ancak, dün TUGİK Başkanı Hazım Sesli ile konuşunca, farklı bir gerçeği de öğrenmiş oldum. Uşak kökenli sanayici olan Hazım Sesli, hafta sonu toplantı için Hatay’a gitmiş. ‘Gördüğüm kadarıyla Hatay’da bir sorun yoktu. İş dünyası durumlarından memnun görünüyorlardı’ diye aktarıyor.
Sesli, bu gelişmenin arkasında ise sınır ticareti olduğunu belirtiyor. Ona göre, Irak ve Suriye gibi illere yönelik ticaret yapan iller sorun yaşamıyor. Çünkü, o ülkelerde zaten yerleşmiş bir finans sistemi yok. O nedenle dünyada yaşanan sıkıntılardan bu ülkeler pek etkilenmiyor.
Benzer bir gelişme Türkiye’nin ‘battaniye’ merkezi olan Uşak’ta yaşanıyor. Hazım Sesli, ‘Battaniye üretiminde büyüme devam ediyor. Çünkü, bu ürünün en büyük müşterisi Irak… Bu ülkedeki talep dünyada olup bitenden pek etkilenmiyor’ diyor.
En azından bunca il arasından Hatay ve Uşak’ta işlerin yolunda gitmesi iyi haber. Biraz moraliniz düzelsin diye yazdım.
Ä°Åž DÃœNYASI ACÄ°L EYLEM BEKLÄ°YOR
Â
Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye Finans Kurumu’nun genel müdürü Yunus Nacar ile krizi konuşuyorduk. ‘Krizi artık yönetmemiz mümkün değil’ dedi ve ardından da ekledi: ‘Bizim krizi yönlendirmemiz gerekiyor. Krizin önüne hızla set çekmeli ve evin sele kapılmasını önlemeliyiz’
Pazartesi sabahı Çin’in açıkladığı ‘kriz paketi’nden sonra açıklanan sanayi üretim rakamlarını görünce, Yunus Bey’in değerlendirmeleri aklıma geldi. Türkiye, yönetme bir yana, yönlendirme konusunda da geç kalıyor.
Uzun süredir bütün önde gelen hükümetlerin aldıkları önlemleri izliyorum. G20 kapsamına giren bütün ülkelerde ciddi önlemler paketleri açıklanıyor. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Güney Kore, Rusya, ispanya, son olarak da Çin müthiş bir paket açıkladı.
Türkiye’de ise ‘teğet geçer’ ve ‘inşallah’ dışında somut önlemler açıklanmadı. Bakın sanayi üretimi eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.5 oranında geriledi. Bu, 32 ayın en büyük düşüşü anlamına geliyor. Belki 3’üncü çeyrekte ekonomi daralmış olacak.
Konuştuğum işadamı ve yöneticiler gidişten endişeli… iki konuda hızlı adım bekliyorlar. Birincisi, IMF ile anlaşma yapılacağının açıklanması… Bunun, faizlerde de bir düşüşe neden olabileceğini tahmin ediyorlar. İkincisi ise bir destek ya da kriz paketinin açıklanması… en azından iş dünyasına ve vatandaşa güven verecek, ‘teğet geçer’ edebiyatı dışında bir mesajın verilmesi gerekiyor.
PaylaÅŸ