PaylaÅŸ
Aslında rakamlara bakarsanız, hiç de haksız değiller. Innovest adlı araştırma kuruluşu, 2009 yılında 96 milyar dolarlık sorunlu kredi olacağını tahmin ediyor. Bu, 1 trilyon dolara yakın kredi kartı alacağı olan ABD için hakikaten büyük bir oran.
Benzer bir sorun Türkiye’de de var. Geçen hafta büyük bir bankanın genel müdüründen dinledim. ‘En büyük sorunumuz kredi kartı alacakları’ diyor. Kredi kartında ‘batık oranının’ yüzde 8’leri geçtiÄŸini, bunun uzun süredir görülmeyen bir düzey olduÄŸunun altını çiziyor.Â
4 önemi gelişmeye dikkat
Adını açıklamak istemediğim genel müdür özetle şu konulara dikkat çekti:
1. Kredi kartında batık oranı yüzde 8’leri çoktan geçti. Bu hiç görmeye alışık olmadığımız bir oran… Gerçekten bizi ürkütüyor.
2. Batık oranında, yüzde 5-6 gibi oranlar kabul edilebilir düzeylerdir. Ancak, yüzde 8 ve üstü asla kabul edilemez.
3. Ne yazık ki tablo, batık düzeyinin yüzde 10’lara doğru gittiğini gösteriyor.
4. Şu anda yapacağımız tek şey var, o da kredi kartı limitini kapatmak. Zaten bu tip kullanıcıların önemli bölümü de limitini sonuna kadar kullanıp, kapatılmasını bekliyor.
Yılın ikinci yarısında yüzde 10’u geçer
Bu gerçekleri benimle paylaşan genel müdürün gerçekten çok endişeli olduğunun altını çizmeliyim. Çünkü, büyük bir kredi kartı portföyünü yönetiyor, bütün gelişmeleri anında izliyor, gidişatın ne kadar kötü olduğunu bizden önce öğreniyor. O nedenle tabloyu herkesin dikkatle izlemesinde, önlem alınması gerekiyorsa, hızla alınmasında yarar var.
Banka yöneticileri dikkat çekiyor. Ama aslında hiç bankacıları beklemeye gerek yok. Merkez Bankası’nın verileri her şeyi ortaya koyuyor. Tabloyu dikkatle izleyin.Kredi kartındaki ‘batık oranı’, şimdiye kadar hiç ulaşmadığı düzeyleri yakalamış. Son 10 yılda görülen en yüksek rakam, 2001 yılında yüzde 8.2 idi. Şimdi Nisan ayında yüzde 8.4 görülmüş.
Sanıyorum, işsizlik, KOBİ’lerdeki sorun ve ücret alamayanların da etkisiyle, karttaki batak yılın ikinci yarısında yüzde 10’ları geçecek. Bu, sadece bankalar için değil, katlanmış faizleriyle birlikte ağır borç yükü altına girecek binlerce vatandaş için de kötü haber olacak.
MUHTAR KENT’İN BAŞARISININ SIRRI
Muhtar Kent’i Türkiye’deki çok sayıda yönetici hayranlık ve takdirle izliyor. Önce üst düzey yönetici, ardından dünya devi Coca Cola’ya CEO, sonra da bu pozisyonla birlikte başkanlığı da üstlendi. Böylece, dünyanın en güçlü Türk yöneticisi unvanını da elde etmiş oldu.
Muhtar Kent’in bu başarıya ulaşmasında, iyi eğitimi, yöneticilik becerileri, deneyiminin önemi büyük… Ancak, kendi ifadesiyle, hayatındaki bazı insanlar da bu başarıyla büyük katkı yapmışlar.
‘Teşekkürü Bir Borç Bilirim’ adlı kitabımda, Muhtar Kent’e, ‘başarıya giden yolda kimlere teşekkür’ edersiniz diye sormuştum.
Kent’in teşekkür listesi
Muhtar Kent, ‘şimdi teşekkür edecek olsam’ diye başladığı sözlerini, ‘pek çok isim sayabilirim’ şeklinde sürdürmüştü. Ancak, ilk sıraya, babasını koymuştu: ‘Yıllarca diplomat olarak Türkiye’ye hizmet eden ve bizleri yetiştiren rahmetli babam kuşkusuz en önemli ilham kaynağım oldu.’
Aile dışında bir de iş dünyasında etkilendiği, ‘teşekkür edeceği’ yöneticiler vardı. Onları da şöyle açıklıyordu:
‘İş hayatında ise Coca-Cola’nın efsane isimleri var, Robert Woodruff gibi, Robert Goizueta gibi, Don Keough gibi. Şu anda şirketimizin CEO’su olan Neville Isdell benim 20 yılı aşkın süredir çok iyi bir dostum. Bunun yanında kendisi hem insanlığıyla hem de liderlik ve yönetim anlayışıyla benim çok uyum sağladığım, beraber çalışmaktan çok keyif aldığım ve çok şeyler öğrendiğim önemli bir lider. Aynı şeyleri Türk iş hayatında eşsiz bir konumu olan ve yıllarca birlikte çalıştığımız sevgili dostum Tuncay Özilhan için de söyleyebilirim. Tüm bu isimlerin belli meziyetlerinden bir sentez yapabildiysem ne mutlu bana.’
KONUT ALMAK İÇİN DOĞRU ZAMAN MI?
Ne zaman ‘konut almak için doğru zaman mı?’ sorusu ile karşılaşsam, kendi deneyimimi paylaşıyorum.
2001 krizinin etkilerinin devam ettiği bir dönemde, 2004 yılında şimdiki evimizi almıştım. O dönemde konut kredisi faizleri yüksek, doların yönü ise belirsizdi.
Fikrini sorduğum bankacı ve uzmanlar, ‘Biraz daha beklersen, konut kredisi faizleri düşer’ önerisinde bulunuyorlardı. Dolar kredisini ise pek önermiyorlardı.
Ancak, ben 2004 yılında kredi kullanarak evimizi aldım. Öngörüm şöyleydi: Ekonomideki iyileşmeyle birlikte konut fiyatları artacak, faizler düşecek, dolar gerileyecek. Kredi faizlerinin düşmesini beklersem, bu evi aynı fiyata alamayabilirim.
Nitekim öyle oldu. Konut kredisi faizleri düştü, dolar geriledi. Ancak, benim aldığım ev, 1.5 yıl sonra neredeyse 2 katı fiyatına ulaştı.
Â
Eğer önerileri dinleyip bekleseydim, o evi almak için daha uzun yıllar beklerdim. Şimdi dönüp aldığım kredi faizine, dolar kuruna ve ödediklerime bakıyorum. Doğru zamanda aldığım için kazançlıyım.
Bunları niye yazdım?
Geçen haftaki yazımda belirtmiştim. Son dönemde ‘konut almak için doğru zaman mı?’ sorusunu çok duyuyorum. İşin doğrusu büyük ölçekli alımlar için öneride bulunmak, özellikle böyle ortamlarda zordur.
Ancak, bir fikir vermesi açısından kendi deneyimimi paylaşmayı doğru buldum. Bundan çıkarılacak mesaj ise şunlardır:
1. Konuta ihtiyacınız var ve fiyatlar çok elverişli ise değerlendirmekte yarar var.
2. Her zaman bütün koşulların en iyisini, bir arada bulmak zordur. Kredi faizi düştüğünde, konutun bedeli yükselecektir.
3. Oturmak için değil, yatırım amaçlı satın alma yapacaksanız, benim önerim geçerli olmayabilir. Çünkü, her zaman daha düşük fırsat çıkabilir.
Â
Â
Â
Â
PaylaÅŸ