PaylaÅŸ
Standby Anlaşması yapan ülke sayısı sadece 15 ile sınırlı… Gördüğüm kadarıyla başvuran ve anlaşma aşamasında olan Türkiye dışında başka ülke de yok. Belarus, Macaristan, Ukrayna, İzlanda gibi Avrupa ülkelerinin yanında birkaç Afrika ve Güney Amerika ülkesi var. Bunların ortalama anlaşma süresi 2 yıl, kredi tutarı ise 33.4 milyar dolara yakın.
Bir de yoksullar varÂÂ
IMF’nin anlaşmaları arasında Standby’ın yanında ‘Yoksulluk ve büyüme’, ‘Çok borçlu ülkelere yardım’ ve ‘Çok taraflı yardım inisiyatifi’ gibi yapılar da yer alıyor. Bu anlaşmalar daha çok yoksul Afrika, Asya ve Amerika’daki ülkeleri kapsıyor. Bir anlaşmada 28, diğerinde 34 sonuncusunda ise 25 ülke var. Ancak, bazı ülkelerin 2 ya da 3 anlaşmada da yer aldığını düşünürsek, toplam sayı 42’ye ulaşıyor. 15 standby’cı ülke de eklenince ‘IMF’le Çalışanlar Kulubü’nün üye sayısı 57’ye ulaşıyor.
KRİZ, HER ŞİRKETİ FARKLI ETKİLİYOR
Yaşanan ekonomik krizin her sektöre, her şirkete yansıması farklı oluyor. Tek tip bir etkiden söz etmek mümkün değil. Geçenlerde düzenlediğimiz bir CEO toplantısında, editör arkadaşlarımdan, bu doğrultuda bir anket yapmalarını rica etmiştim. Gelen görüşleri analiz ettiğimde ortaya tahmin ettiğim gibi bir tablo çıktı. Ben genel ruh halini 6 başlıkta topladım. Sanıyorum iş dünyasını bir ölçüde yansıtmaya yetiyordur:
  Â
1. Alternatif arayışındakiler: Örneğin, Collezione’nin sahibi Ekrem Akyiğit, döviz kurlarının düzeyi nedeniyle, giyim üretimine giriyor. Bu nedenle bin kişi çalıştıracağı yeni üretim tesisini devreye alma sürecini hızlandırdığını söylüyor.
Orka Grubu’nun patronu Süleyman Orakçıoğlu, alternatif satış kanalı oluşturmaya çalışıyor. Bunun için 30 giyim markasını internet üzerinden satacakları bir portal kurmuş. Hedef sayıyı 100’e çıkarmak.
2. Yurtdışına odaklananlar: Bilsar’ın patronu Selman Bilal, ihracatta odaklanacaklarına dikkat çekiyor ve ekliyor: ‘Artık 10 günde mal yükleyebiliyoruz. Hızlı ve esnek üretim kapasitemiz var. Çin’den Türkiye’ye yönelme öne çıkıyor. Biz de bundan yararlanacağız.’
Yüksel İnşaat’ın genel müdürü Emin Sazak da odağını Türkiye dışına çevirenlerden… Hedefinde Körfez’de projeler almak var.
3. Sınırlı iyimserler: Yeni Karamürsel Mağazaları’nın genel müdürü Jaklin Güner, ‘Planlarımızda değişiklik yapmadık. Ertelenen mağazaları açacağız. İnancımız altıncı aydan sonra olumlu bir duygu oluşabilir’ sözleriyle, buna dikkat çekiyor.
T Systems Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu, ‘2009’un ilk yarısını rahat geçirecek sayıda elimizde iş var. Çok zorlanacağımızı zannetmiyorum’ düşüncesinde. Yaşar Holding Başkan Vekili İdil Yiğitbaşı da benzer görüşte: ‘2009l için çok endişeli değilim. Zor bir yıl olacak ama beklendiği kadar karamsar bir tablo görmüyorum.’
4. Umudu yüksek olanlar: ‘İyimser değil ama temkinliyim’ diyen Esas Holding Başkan Yardımcısı Emine Kamışlı, ‘Sıkıntılı bir 9 ay geçecek ama bu kriz edebiyatını bırakalım’ görüşünde… Hızlı olanların kazanacağını söylüyor.
Unilever CEO’su İzzet Karaca, ‘İkinci yarın için daha ümitliyim. Okulların açılmasından sonra tüketimde toparlanma olacak’ diyor.
5. Günü bırakıp, geleceğe bakanlar: Koç Otomotiv Grubu Başkanı Turgay Durak, bugüne değil, geleceği yaratmaya odaklı: ‘Sürekli daralma olmayacağını öngörüp işletme maliyetlerinden tasarruf etmeyi planlıyoruz. Yeni ürün geliştirme yatırımına devam edeceğiz. Bugünü yaşamak zorundayız ama gelecek için de hazır olmalıyız.’
6. Fırsat ve strateji arayanlar: Dost Enerji CEO’su Muzaffer Akpınar, ‘Gelecek yaratma ve fırsat yakalama yılı’ olarak görüyor. Enerjide ciddi fırsatların yakalanabileceğine dikkat çekiyor:
Ağaoğlu İnşaat’ın patronu Ali Ağaoğlu ise strateji değişikliği düşünüyor. Artık ‘daha ekonomik ve ucuz’ konutlara yöneleceklerinin altını çiziyor.
FED’İN GRAFİĞİNDEN İYİ HABER VAR
Bazen haftanın 5 günü de toplantılarım, görüşmelerin oluyor. İşadamı ya da yöneticilerle bir araya gelmelerde ilk konuşulan ‘Kriz ne zaman biter’ sorusu oluyor. Herkes ‘milyar dolarlık’ bu sorunun yanıtının peşinde…
Daha önce de paylaşmıştım. Kriz Amerika’da çıktı. Kaynak orası ve büyük olasılıkla da oradaki sıkıntıların sona ermesiyle birlikte canlanma başlayacak. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın Capital’e verdiği söyleşide belirttiği gibi, ‘ABD’de hasar tespiti yapılıp, sorunlar ortadan kaldırılmadan’ bu iş çözülecek gibi değil. Bu sorunun çözülmesiyle birlikte büyük güven krizi de aşılmış olacak.
Buna rağmen çeşitli tahminler, analizler de yapılmıyor değil. Nouriel Roubini ve Martin Feldstein gibi ‘kötümser’ ekonomistlerin tahminlerini paylaşmıştım. 2009 sonu ve 2010 başına dikkat çekmişlerdi.
Yarım asırdır haklı çıkıyor
Şimdi ise Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) yaptığı bir çalışmadan öne çıkan önemli bir bulguyu paylaşmak istiyorum. Aslında yeni bir çalışma değil. New York FED’in analizi, Amerika’da ‘durgunluğa giriş’ ve ‘canlanma’ dönemlerine işaret ediyor. Veriler 50-60 yıl öncesine kadar gidiyor. Ancak, ben 2000 yılından sonrasını aldım. Bu grafiği şöyle okumak lazım: 1999 ve 2000’de, grafik dip düzeylerde seyrediyor. Ardından 2001 yılında zirve yapıyor. Yani ‘durgunluk olasılığı’ yükseliyor. 2008 yılı ve 2009 yıllarında yine zirve görüyorsunuz.
Esas can alıcı nokta şu: Nisan 2008’de yüzde 35-40 düzeyine çıkan FED’in grafiği 2009 sonunda yeniden dip yapma olasılığının işaretini veriyor. 2010’da ise 0.82’ye geriliyor.
Diyebilirsiniz ki, bu çok mu önemli? FED uzmanlarına göre önemli. Çünkü, 1960’dan bu yana olasılık tahmini hep doğru çıkmış. Umarım bu kez de öyle olur.
PaylaÅŸ