Paylaş
Bu arada herkesin ilgisini, yeni perakende işine, yani Marks&Spencer’a (M&S) genel müdür atama öyküsü çekti. Hüsnü Özyeğin, 10 yıl öncesindeki bu gelişmeyi şöyle aktardı:
‘Bir gün Oya Şener’i odama çağırdım. O zaman Finansbank’ın merkez şube müdürü idi. ‘Seni M&S’a genel müdür yapacağım’ dedim. Benim yüzüme öyle bir baktı ki, sanki onu bankadan kovuyorum. Teklifimden memnun olmadığı belliydi.
O zaman Oya’ya, ‘Sen burada şube müdürüsün. Orada genel müdür olacaksın, işi büyüteceğiz. Büyümeyi sen yöneteceksin’ dedim. İkna ettim, genel müdürlüğü kabul etti.’
Hayat değiştiren teklif
Bu teklifi kabul etmesiyle Oya Şener’in hayatı değişti. Önce genel müdür oldu, ardından Fiba Perakende Grup Başkanlığı’nı üstlendi. Bunun yanı sıra Rusya ve Ukrayna’da 66 mağazadan oluşan mağazalar zincirini yönetiyor.’
Oya Şener’den boşalan genel müdürlüğe de yine bir genç yöneticiyi Hüsnü Özyeğin atadı. Gap’in genel müdürü de bünyeden çıktı. Tıpkı Rusya, Ukrayna ve Romanya’daki operasyonları yönetenler gibi…
Bunları niye yazıyorum? Hüsnü Özyeğin’i hep başarılı ve girişimci ruha sahip bir işadamı olarak tanıdık. Ancak, son söyleşimizde ve açılış konuşmasında anlattıklarından şuna da ikna oldum: ‘Hüsnü Özyeğin, Türkiye’nin en iyi lider yetiştiren işadamlarından biridir.’
30 bin kişiye iş
Kendi rakamlarıyla tabloyu ortaya koymak istiyorum. Son 12 yılda Türkiye ve ülke dışında tam 30 bin kişiyi işe almış. Bunlardan 22 bini Finansbank, 8 bini ise diğer sektörler için… 22 bin kişiden 11 bini Finansbank’ta çalışmaya devam ediyor.
Bu gerçekten çok önemli bir rakam… Üstelik bu 30 bin kişiden bir bölümü üst düzey pozisyonlara tırmanmış, genel müdürlük ve başkanlık gibi koltuklara oturmuş. Bazıları başka şirket ve bankalara geçmiş.
Şimdiye kadar biz hep Procter&Gamble, Unilever gibi yabancı devleri ‘kariyer okulu’ ya da ‘lider yetiştiren şirketler’ gibi değerlendirdik. Bence, bu listenin içine Hüsnü Özyeğin’i de tek başına almak gerekiyor.
ÖZEL OKUL FİYATLARI TÜRKİYE’DE PAHALI MI?
Hafta içinde yurtdışından Türkiye’de bir şirketin genel müdür yardımcılığına atanan bir yönetici ile sohbet ediyordum. Uzun süren İsviçre hayatından sonra Türkiye’ye taşınmış, çocuklarını da getirmiş.
İlk sorunları da çocuklara okul bulmak olmuş. Çünkü, İsviçre’de çocuklarını gönderdikleri okula ödedikleri bedelin neredeyse 5 katı bedelle karşı karşıya gelmişler. Çocuklarıyla da yakından ilgilenen bir anne olan yönetici, ‘Bizi en çok Türkiye’de okul fiyatları şaşırttı. Gerçekten iyi okullarda fiyatlar müthiş yüksek’ diye yakındı.
Masada okul çağında çocukları olan başka yöneticiler de vardı. Gördüm ki herkes aynı dertten şikayetçi… Çıplak fiyatların yanında yemek, servis ve kitapla katlanan bedeller, ücretleri çok iyi olan yöneticileri bile bir hayli zorluyor.
Nasıl zorlamasın ki? İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki özel okul fiyatları 15 bin TL’den başlayıp, 44 bin TL’ye kadar ulaşıyor. Ortalama fiyatlar ise 20 bin TL civarında seyrediyor. Buna 3 bin TL yemek, 2 bin TL servis bedeli de eklenince, ciddi bir fatura ortaya çıkıyor.
Zam büyük sıkıntı yaratıyor
Belki bazı okul yöneticileri itiraz edebilir. ‘Bu fiyatlar her okul için geçerli değil. Anadolu’da 4 bin TL’ye de özel okul var’ diyebilirler. Yüksek fiyatların 100 büyük okul için geçerli olduğuna dikkat çekebilirler. Ama bu itiraz, gerçekleri pek değiştirmiyor.
Böyle bir tabloya rağmen özel okul sahipleri hala şikayetçi… Son rakamlara göre sayıları 2 bin 631’e, öğrenci toplamı da 423 bine ulaşan özel okulların bazıları yeni döneme zam yaparak giriyorlar.
Ama krizin olduğu, fiyatların düştüğü dönemde özel okulların hangi gerekçelerle zam yaptıkları da pek anlaşılamıyor. Sonuçta pek çok yönetici ve çalışanın ücretinin aynı kaldığı dönemde zam talebinde bulunmak, müşteri odaklı bir yaklaşım değil.
Paylaş