Paylaş
‘Altın yükseliyor ama bu yükseliş beni çok şaşırtıyor. Daha fazla yükseleceğini sanmıyorum.’
Tyson böyle değerlendire yapıyor ama her gün televizyona çıkan yerli yorumcular ile basına yansıyan yabancı uzmanlardan çok farklı düşünenler de var. Onlar ise ‘2000 dolar/ons’ üstüne işaret ediyorlar.
Yakından izleyenler hatırlayacaktır. Bir ara altına takı ve mücevher amaçlı talepte daralma olmuş ve altın fiyatları gerilemişti. O zamanlar düşüşün devamının geleceği tahmin ediliyordu ki, AB borç sorunu ve ABD’nin not indirimi imdada yetişti. Bir süredir de yatırım ve spekülatif amaçlı altının fiyatı yükseliyor.
Twitter’da yazılan mesajları izliyorum. Vatandaş, takı amaçlı aldıkları çeyrek ve yarım altının yükselişinden epey dertliler. 180 TL’ye ulaşmış olan çeyrek, altının geldiği yeri açıkça ortaya koyuyor.
AB ve ABD’yi izleyin
Şimdiye kadar, özellikle son birkaç hafta dışında altın alıp, kara geçenler için sorun yok. İstedikleri an satıp, karlarını realize edebilirler. Bence sorun, 1900 dolar/ons düzeyinden ya da işte 180 TL düzeyinden çeyrek yatırımı yapanlarda… Fiyatlar nereye gelecek ki, alım-satım farkını da çıkarınca bir kar elde edebilsinler…
Altının geleceğini doğal olarak mücevher amaçlı alım değil, spekülatif amaçlı olanlar belirleyecek. Böyle bakınca da AB borç sorunu ile ABD’nin durumu önemli… Eğer sorun artarak devam edecek diye düşünüyorsanız, altın yürüyüşünü sürdürebilir.
Geçmiş hareketler önemli
Para piyasalarında teknik analiz önemlidir. Teknik analize de güç veren, enstrümanın geçmiş hareketleridir. O nedenle borsa, döviz ya da altın. Mutlaka geçmiş yıllardaki yükseliş ya da düşüşlere, bunların kaç gün sürdüğüne, yükselişten sonraki düşüşlerin hızına bakılması gerektiğini düşünürüm.
Bu kadar altın konuşulduğu bir dönemde, 1975 sonrası altının yükseliş dönemlerine ilişkin bir tabloyu paylaşmak istiyorum.
Tabloyu görüyorsunuz… 13 Kasım 2008 tarihinde başlayan son yükseliş tam 1008 gündür sürüyor. 3 yıla yakın bir süre olduğunun altını çiziyorum.
Çok uzun bir süre ama altın çok daha uzun süre yükseliş trendinde kalmış. Ancak, bu ayı da yükselişle tamamlarsa, altın en uzun süreli yükseliş trendi rekorunu kırmış olacak. Bakalım ne olacak?
Üç ekonomiye birer harf
Reklam dünyasının önde gelen isimlerinden WPP’nin başkanı Martin Sorrell, zaman zaman dünya ekonomisinin gidişiyle ilgili analizler yapar.
Hafta sonu yine bir analizini okudum. İçinden geçtiğimiz ekonomik durumun, aslında her coğrafya ya da ekonomiyi aynı şekilde etkilemediğini ortaya koyması açısından oldukça ilginç bir değerlendirme yapmış. Şöyle diyor Sorrell;
‘Geçmişte dünya ekonomisinin LUV şeklinde büyüyeceğini söylemiştim. Bu hala geçerli... L şekli Avrupa, U şekli Amerika ve V şeklini ise gelişmekte olan ülkeler için öngörüyorum.’
Özetle gelişmekte olan ülkelerin krizden çıktığını, Avrupa’nın daha zamana ihtiyacının olduğunu, U şekli ile simgelediği ABD’nin ise atlatacağını söylüyor.
Son krizin etkilerini görmeye vakit var. Ancak, gelişmekte olan ülkeler epey bir zamandır krizin sıkıntılarını atmış, hızlı büyüme sürecine girmişlerdi. ABD’nin sorunu ise biraz daha uzun sürmüş, o nedenle U şekline dönüşmüş, ama sonunda büyüme sürecine girmişti. AB’nin durumu ise ortada.
Sorrell, tabloyu böyle ortaya koyduktan sonra yatırımlar için, global şirketlere gelişmekte olan ülkeleri öneriyor.
He said his “LUV” analysis of the world economies (an L shaped recovery for Europe, U shaped for the US and V shaped for the emerging markets) was “just about intact
Lider olunan işten çıkmak!
Geçen hafta şirketler dünyasında en çok konuşulan konulardan biri de Hewlett Packard’ın (HP) aldığı karar idi. PC işini ayırıp, yazılıma ve hizmetlere odaklanmayı hedeflediğini açıklayan HP, büyük olasılıkla PC işini satacak.
Daha önce, 2005 yılında IBM benzeri bir strateji izlemiş ve PC işini Çinli Lenovo’ya satmıştı. IBM’in o tarihte yüzde 5.5 düzeyinde Pazar payı vardı ve dünya çapında sektörde 3’üncü sırada yer alıyordu.
Yüzde 17.6 payı lider
Ancak, bu kez farklı bir tablo var: HP, yüzde 17.6 gibi önemli bir Pazar payına sahip ve sektörün liderliğini elinde tutuyor. Üstelik, son 5 yılda dramatik bir düşüş de yaşamış değil. Tersine, örneğin 2010’un ilk altı ayına göre hafif bir artış bile sağlamış.
Özetle HP’nin aldığı karar her açıdan önemli ve büyük riskler içeriyor. Bir lider, çok ani bir gelişme olmadığı halde, en yakın rakibiyle arasında 5 puan varken, sektörden çıkabilmeyle sonuçlanacak adım atıyor.
Borsalar pek sevmeseler bile, rekabetin arttığı ve kar marjının daraldığı bir alandan çekilme, uzun vadede olumlu sonuç verecektir.
IBM başarılı olmuştu
Bunun ilk örneğini IBM vermişti. IBM’in 2005 yılından bu yana elde ettiği gelişmelere bakın… O yıllarda hantallaşan ve piyasa değeri kaybeden IBM, yeniden karlı günlerine döndü ve piyasa değerini artırdı. 2008 yılının Ekim ayında 83 dolar olan hisse değeri bedeli, 2011 yılında 180 dolara kadar ulaştı.
HP’nin yeni CEO’su Leo Apotheker’in aldığı büyük bir risktir. Ancak, Adrian Slowotzky’nin “Upside” kitabında yazdığı gibi, “geçiş riskini” iyi yönetenler, bir sonraki aşamaya daha başarılı bir şekilde atlıyor ve ömürlerine ömür katabiliyorlar. Özellikle de teknoloji ve iş modellerinin hızlı değiştiği bilişim sektöründe…
Paylaş