Gavur kentler gavur Çayyolu

SİYASETİN gerildiği, biz gazetecilerin yorulduğu yerel seçimlerin ardından, televizyonların ana haber bültenlerini izledim. Türkiye’nin dört bir yanından, seçim manzaraları..

İzmir ve İzmir’de alınan seçim sonucu, gündemin ilk sıralarındaydı..

Televizyon kanallarından birisinde, seçimin ardından vatandaşların sokaklara taşan kutlamaları yer aldı uzun uzun.. İki delikanlı, kameraların karşısına geçmiş haykırıyorlardı:

"Hani bize ’Gavur İzmir’ diyorlardı ya, işte ’Gavur İzmir’. Ya denize dökeriz, ya sandığa gömeriz."

İzmir’in düşmana ilk kurşunu sıkan Gazeteci Hasan Tahsin’in kenti olduğunu unutanlar, ’Gavur İzmir’ yalanını, öfkeleri ile bugün Türkiye’nin her yerine teşmil etmeye çalışıyor..

’Gavur Antalya’ derlerse, hiç şaşırmam..

Haberleri izlerken aklıma, Çankaya’nın sosyo-sosyetik tahtını sarsan Çayyolu bölgesi geldi. İzmir, CHP’nin aldığı yüzde 53 oy ile ’sözde gavurluğunu’ bir kez daha ispatlamıştı ama, Çayyolu bölgesinde CHP’nin aldığı oy bu seçimde, yüzde 80’e yaklaştı. AKP’nin oyu ise yüzde 5’in altında kaldı.

Hatırlarsınız..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmiş dönemde yakın çevresi ile Ankara üzerine yaptığı sohbetlerde, Çayyolu bölgesine hayranlığını dile getirmiş, Türkiye’nin her yerinde böyle bir kentleşmenin hayali içinde olduğunu kurmayları ile paylaşmıştı.

Başbakan’ın altyapısı, üstyapısı ve insan dokusu ile Çayyolu’na duyduğu bu hayranlık, geçmişte birçok defa gazete haberlerine de taşınmıştı.

Bu seçimde ortaya çıkan tabloya göre, Başbakan’ın hayran olduğu bölgede, Başbakan’a hayran olan hemen hiç kimse yok gibi..

Üstelik AKP’nin bakan olsun, milletvekili olsun, bürokrat olsun üst düzey mensuplarının önemli bir kısmı da bu bölgede yaşıyor.

Belki de yüzde 5’lik oy, onları temsil ediyor..

Çayyolu’nun kentsel gelişimi ile demografik yapısı, özel ve bilimsel olarak incelenmeli..

Kimbilir..

Hem Melih Gökçek’in, hem AKP’nin oylarını aşağı çeken hataların ipuçları, Başbakan ile Çayyolu arasında ortaya çıkan ’hayranlık çelişkisi’nde gizlidir belki..

İster misiniz şimdi de, ’Gavur Çayyolu’ diyerek kendileri ile bir kez daha çelişsinler..

İster misiniz, ilçe olmayı Pursaklar’dan çok çok önce hak eden Çayyolu’nu, toptan köy ilan etsinler..?

İntikam siyasetin mayasına girince, herşeyi beklemek mümkün..

Gecikmiş bir yanıt

GEÇTİĞİMİZ ay, Ankara’nın bir-iki yıl öncesine kadar çok önemli işler yapan bir sivil toplum platformunun bugün geldiği üzücü nokta hakkında kişisel eleştirilerimi paylaşmıştım. Geçmişte sergiledikleri duruştan önemli ölçüde uzaklaşmalarının, yaşadıkları bölgeye verdiği zararı göreceklerini, kendilerine çeki düzen vereceklerini ümit etmiştim.

Ancak beklediğim gibi olmadı. Eleştirilmeyi hazmedemeyip, hakarete varan açıklamalar yapmayı, çocuk gibi ’şikayet heyetleri’ kurup, zembereği bir anda boşanmış oyuncak araba misali kapı kapı rastgele gezinmeyi tercih ettiler.

Seçim sürecinde bu konuda birşeyler yazmayı doğru bulmadığım için sustum.. Cevap hakkımı, seçim sonrasına bıraktım.

Bu platformun, amacından nasıl böyle uzaklaşabildiği ile ilgili kafamda birçok soru işareti var. Örneğin, yıllarca bir yastığa baş koymuş karı-kocanın, yan yana iki mahallede aynı amacı, hatta başındaki mahalle isimleri dışında aynı ismi taşıyan ayrı ayrı iki dernek kurup başkanlık yapmaları nasıl açıklanabilir diye düşündüm..

Acaba birisinin evi o mahallede, diğerinin evi yanındaki mahalledeydi de, biz mi duymadık..?

İnsanların sivil toplum örgütlerini, idealleri uğruna hizmet edecekleri gönüllü kuruluşlar olarak değil de, yönetme ve bir takım başka egolarını tatmin alanları olarak gördükleri noktada, gazeteci olarak eleştiri getirmenin görev olduğuna inanıyorum.

Hele hele bu insanların, pasta börek yapmak, altın günü düzenlemek dışında bir uzmanlıkları, tahsilleri, geçmişlerinde ’liderlik vasfını’ çağrıştıran en küçük bir öyküleri bile bulunmuyorsa, herkesin durup bir kez daha düşünmesi gerekiyor.

Birilerinin de, Dorothy, Rose, Blanche ve Sophia’nın sadece hayali birer dizi kahramanı olduğunu herkese hatırlatması..

Konusu toplum olan her iş, ciddiyet ister. Lakırtı kavafı olmanın, hiç gereği yok..

Kaçak Angora İmparatorluğu

ANKARA Hürriyet’in düzenlediği Genç Nota Liseler Arası Müzik Yarışması nedeniyle, bir süredir yarışmaya katılan okulları geziyorum.

O okullardan bir tanesi de, Beysukent’te bulunan Angora Sitesi’nin içinde..

Hani Seyfi Saltoğlu’nun hem önünden geçen, hem içine giren her caddeye kendi adını verdiği o meşhur site..

Hani kaçak olduğu, hukuksuz olduğu, defalarca yazılmasına rağmen çok önemli adamlar oturduğu için, siyasetin ’üç maymun’u oynadığı site..

İşte bu siteye girmek istediğinizde, tepenize özel güvenlik görevlileri çullanıyor.

Sitenin bütün cadde ve sokaklarının asfaltı, Ankaralı’nın ödediği vergiler ile belediye tarafından yapılmış.

Sitenin bütün cadde ve sokakları, Ankaralı’nın ödediği vergiler ile devlet tarafından aydınlatılıyor.

Sitenin içinde, Ankaralı’nın ödediği vergiler ile yapılmış bir lise var.

Sitenin içinde, Ankaralı’nın ödediği vergiler ile EGO’nun otobüsleri sefer yapıyor.

Aynı sitenin içinde, ’bağımsızlık hakkı’na sahip iki ayrı site daha var.

Aslında işin özeti şu:

O site öyle uyanık davranmış ki, sokaklarını, alanlarını, aydınlatmasını resmi olarak devlete devredip, harcamalarını devletin sırtına yıkmış.. Ama iş devletin hizmet götürdüğü mahalle olmaya gelince, birileri temizlik şirketi kurmuş, güvenlik şirketi kurmuş, hatta emlakçı açmış ve "Burası devletin mahallesi değil, benim imparatorluğum" demiş sanki..

Angora Sitesi’nin başkanı Ertekin Durutürk’ü aradım. Telefonuma çıksaydı, Kızılay’da gezen adama pasaport sormaktan farkı olmayan bu uygulamanın hangi kanuna, hangi yetkiye dayandığı soracaktım. Ama, telefonuma çıkmadı..

Belli ki verecek yanıtı yoktu..

Ve bir sorum daha olacaktı..

Yoksa Ankara’nın göbeğinde ayrı bir devlet, bir imparatorluk kurdunuz da, haberimiz mi olmadı..

Üstelik ruhsatsız, kaçak bir imparatorluk..
Yazarın Tüm Yazıları