BUNDAN böyle Perşembe günleri bu köşede, kent ekonomisinin yaşamımıza doğrudan düşen izlerini yakalamaya çalışacağız.
Ankara’nın sanayisi, ticareti, esnafı, yöneten kurumları ve yönetilen paraya dair haberleri, değerlendirmeleri aktaracağız. ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ diyen ünlü Alman sözünü, Ankara ekonomisi açısından düşünüp, ayrıntıda gizli kalmış konuları bulmak için çaba sarf edeceğiz. Sizin de bu konularda çalışmalarınız, ekonomik ve ticari faaliyetleriniz, düşünceleriniz varsa paylaşmanız için (Lsegmen@hurriyet.com.tr) adresine gönderebilirsiniz.
Delik deşik yolların bir de maliyeti var
KIŞ kara yüzünü gösterdi gösterecek.. Kar yağışı bastırdığında, bizler trafikle mücalede edeceğiz, belediye ekipleri tuz atarak yolları açmak için karla mücalede edecek.. Belediyelerden haber bültenleri yağıyor, ‘kışa hazırız’ diye.. Pek çoğumuz kar yağışının kenti esir aldığı gecenin sabahında, evlerimizden adım atar atmaz kendimizi yerde bulacağız.. Yıllardır, delik-deşik sokaklarımızın, caddelerimizin bir ‘müteahhit kollaması’ olduğunu düşünürdüm. Müteahhitler beşinci sınıf asfalt dökmeliydi ki, yılda 5 kez yeniden dökebilsinler ve bol bol para kazanabilsinler.. Bunun, adına sadece Türkiye’de ‘ticaret’ denilen bir sistem olduğunu düşünürdüm.. Geçtiğimiz bahar aylarında, Kanada’da yaşayan arkadaşım Serperi Sevgür ile Ankara sokaklarında seyrederken, arabamın devasa çukurlara her girdiğinde verdiğim tepkiye, beklemediğim bir karşılık aldım. Serperi, “Bu ne ki.. Sen bir de Kanada’yı gör, yollar bin beter..” diyerek yaşadığı ülkeden yakındı. Bir an duraladım.. Sonra Serperi uzun uzun anlattı. Türkiye’den çok daha sert kış mevsimlerini geçiren Kanada’da da bunun tek çaresi yolları tuzlamakmış.. Bu nedenle yollar devasa çukurlarla dolu olurmuş.. Bir kez daha düşündüm.. Ankara’da kış aylarında tuzlama nedeniyle delik deşik olan yollar ile kar ve tuza gerek kalmadan delinen, çöken yollar birbirinden ayrılıyor. Ben hala ‘müteahhit kollaması’na inanıyorum ve Ankara’nın asfaltlana asfaltlana ‘bitirilemeyen’ kent olduğuna inanıyorum.. Çünkü bizim ortada tuz yokken çöken sokaklarımız, caddelerimiz var. Keşke, Ankara’nın son 20 yılda asfalta yatırdığı toplam parayı öğrenme şansımız olsaydı.. Paramıza basılan tuz ile tanışma fırsatımız olurdu..
Ankara çiçeklerle daha güzel ama bilmemiz gerekenler var
ANKARA Çiçekçiler Odası, bildim bileli hastane ziyaretlerindeki çiçek yasağı ile ile ilgili çalışmalar yapar.. Aklına her geldiğinde soluğu Anıtkabir’de alıp Özel Defter’e ‘şikayet manzumeleri’ yazan dernekler gibi, çiçekçiler de bu yasağın gazı ile olsa gerek, her yıl 10 Kasım’da hastanalerde satılamayan çiçeklerle Anıtkabir’i süsler. Anıtkabir’in gerekirse yılın 365 günü çiçeklere bezenmesine itirazım yok.. Bir meslek odasının, üyelerinin ticari faaliyetlerini geliştirmek için yaptığı çalışmalara da itiraz edemem, sonuçta bu odaların asli vazifesi.. İtirazım Ankara Çiçekçiler Odası’nın çiçeğe ve ‘çiçek kültürü’ne kafa yormak yerine, özel günlerde ve zor günlerde çiçek satışlarını arttırmak üzerine yoğunlaşmış olması.. Geçtiğimiz günlerde, çiçekçilerin bu mücadelesine Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın verdiği desteği ve bu yasağın kalktığını Ankara Hürriyet’in sayfalarında okudunuz.. Artık üniversite hastaneleri dışında, hasta ziyaretlerinde çiçek yasağı olmayacak.. Desteklenecek bir gelişme.. Ama keşke Çiçekçiler Odası, Ankara’da her yıl park, bahçe ve refüjlere kaç çiçek ekiliyor, ekilen yüzbinlerce çiçek kaç tane çiçekçiye kazandırıyor, Ankara’da çiçek üreten kaç sera var, kısaca ‘çiçeğin ekonomisi’ Ankara’ya ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor, bunlara yoğunlaşabilse.. Özellikle yerel yönetimlerin çiçek konusundaki ticari çalışmalarına dair gerçekçi ekonomik analizler ortaya koyabilse.. Ben bir çiçek aldığımda bana en fazla 20 liraya maloluyor.. Merakım kenti kuşatan çicek ve bitkilerin, kent bütçesine kaça malolduğu ve pastayı kimlerin paylaştığı..
EKONOT
TURMAKS İnşaat, Akyurt’ta kurduğu fabrika ile atık plastikten rögar kapağı üretimine geçti. Temel amaç, demir rögar kapaklarının sıkça çalınıyor olmasının önüne geçmek. Geçtiğimiz yıllarda Erdem Holding bünyesindeki Kompozit Kimya’da da benzer bir üretimin gerçekleştirildiğini hatırlıyorum. İnşaat ve altyapı alanlarında yeni ve ileri teknoloji ürünlerin kullanılması, dünyanın her yerinde tercih edilen bir gelişme göstergesidir. Ancak bir not düşmek gerekiyor. Rögar kapaklarının kalite ve teknolojisi ne olursa olsun, belediyelerimize o kapakları doğru dürüst yerleştirecek bir işcilik ve becerinin de kazandırılması gerekiyor.