Paylaş
Türkiye'deki müzik enflasyonunun içinde yeni ve iyi bir şeyler bulmak zor. Hatta imkansız. Ama yine de arada bir de olsa iyi şeyler çıkması insanın içine umut veriyor. Bazen belki tek bir şarkı bazen hem şarkı hem de iyi bir ses keşfedebiliyorsunuz... Şarkı da önemli ses de... Nida isimli genç bir yetenek konusunda bunları düşündüm. ‘‘Evimizin Gelini’’ isimli bir şarkıyla çıktı... Çok kuvvetli olmasa da dikkatimi çekmişti, ama peşine düşecek kadar da değildi... Ama sonra ‘‘Ardahan’’ isimli şarkısını dinledim, daha doğrusu ‘‘izledim’’ ve de çok beğendim. İşte dedim tüm tartışmalara, ne ne kadar türkü, ne ne kadar pop, ne ne kadar arabesk... Görünen işten tüm bunların cevabı verilmiş oldu. Çok güzel bir türkü olan ‘‘Ardahan’’ın yorumlanması ve düzenlenmesi bu ülkenin tüm seslerini ve renklerini barındırıyor. Güçlü enstrümantasyon sade bir biçimde değerlendirilmiş, lezzetler aşırıya kaçmadan titizce işlenmiş ve ortaya güzel bir yapım çıkmış. Üstelik tüm bunlara Nida'nın iyi yorumu ve güçlü sesi de eklenip son derece ‘‘basit’’ ve güzel bir de klip çekilince fark etmemek mümkün olamamış. Nida'nın genelde kendi bestelerinden oluşan albümünü önümüzdeki günlerde daha titiz bir biçimde ele alacağım. ‘‘Vurmasaydın’’ isimli şarkı da dikkatimi çekiyor, ama önce bu yeni yeteneği mercek altına alıp sizlere yakın bir zamanda daha iyi tanıtmaya çalışacağım. Çünkü galiba bu çocuk buna değer.
Gökhan’a sevgilerimizle
‘‘Bu sabah yine her sabah gibi sıkıldım İstanbul'dan... Moralim bozuk ceryan kesik, hele bir de sen yoksun yok çok yazık...’’
Bu satırları gerçekten de sıkıldığım bir sabahta dinledim ve şarkıyı, yazanı, melodisini ne kadar özlediğimizi hissettim. Grup Vitamin'in henüz piyasaya çıkan yeni albümü ‘‘İyi Günler Türkiye’’yi tümüyle sevdiğimi söyleyebilirim. Topluluk, türünün tek ve hala en iyi örneği olduğunu kanıtlıyor bu çalışmada. Üstelik ‘‘hepsi’’ yine bir arada... Çünkü albümün bir başka önemli özelliği, çalışmanın sevgili Gökhan Semiz'in aramızdan ayrılmasından kısa bir süre sonra tamamlanmış olması. Topluluk tam da şirketle anlaşma yoluna gittiği günlerde o feci kaza olmuş. Grubun diğer iki üyesi Emrah Anul ve Selçuk Aksoy ise ancak şimdi albümü yayınlama gücünü bulmuşlar kendilerinde ve bence iyi de etmişler. Çünkü şarkıların hemen hepsinde Gökhan Semiz'in imzası bulunuyor... ‘‘Müzikli-mizah’’ diye de adlandırabileceğimiz bu çalışmanın en sevdiğim yanı ise işin mizahi yönünün müziğin kalitesini ezip geçmemesi. Tam tersine bu çalışmada çok iyi bir müzikten söz edebiliriz... Altyapılarını kalitesi göz dolduruyor... Şarkılar neşeleleriyle dinleyenleri bazen kırıp geçiriyor, bazen hüzünlenderiyor, bazen de düşündürüyor. En sevdiğim olan ‘‘İstanbul'da’’ şarkısının dışında ‘‘Cep Telefonu’’, ‘‘Ah be Güzelim’’ (sevmediğim şarkılara göndermeler olduğu için), ‘‘Panther Lamia'yı’’ ve ‘‘Sen Sevgisiz'i’’ beğendim... Emrah Anul ve Selçuk Aksoy'un şarkıları sergileme konusundaki tavırlarını da... Albümü içi tükenmişlere, biraz neşelenmek, biraz eğlenmek isteyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.
Albüm kapağında yazılan ve Gökhan'a ithaf edilen sözler ise bu yazının bir özeti olsa gerek.
‘‘Ah be Gökhan, ah be güzelim; geç oldu, ama güzel oldu. Önemli olan birlikte olmak değil mi bir ömür boyu? Rahat ol, yola devam ediyoruz. Seni seviyoruz. Bu kaseti gökyüzüne fırlatıyoruz... İyi günler Gökhan, iyi günler Türkiye!
Birlikte eğlenmeyen insanlar, birlikte bir gelecek kuramazlar...
Paylaş