Paylaş
Yorucu, uzun, sıkıcı bir hafta sonu geçirdim... Yüce meclis tatile girmişti. Yazacak tek bir satır yazım, yapacak tek bir yorumum yoktu.
Ankara boştu. İstanbul'a gittim.
Orası hem boştu, hem bir hoştu.
Deniz Baykal toplu nikâh kıymaya gitmiş, durdurak bilmeden Hacı Bektaş-ı Veli şenliklerinde boy göstermişti. Partisinin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği savunma yüzünden, Necmettin Erbakan, üzgün ve süzgündü. ‘‘Erbakan'ın söyledikleri partiyi bağlamaz!'' lâfı zoruna gitmişti zahir...
Hafta sonu gazetelerinde, fıldır fıldır dönen gözlerim, Tansu Çiller'i aradı. Umre'ye hazırlanıyordu. Heyecan vermedi. Zâten gidemedi. 100-150 kişilik bir kalabalığa, önce mahalle kahvesinde, sonra komşu kebapçıda vaaz verdi.
Bülent Ecevit'le Mesut Yılmaz'ın Hacıbektaş ilçemize ziyaretleri bir gün gecikmeyle gerçekleşti. O zaman heyecanlanır gibi oldum.
Miting meydanına ‘‘bombalı araba'' ihbarı yapılmış...
Aşk, ihtiras, heyecan, avantür, şehvet... Türk filmi sanki...
Olayın gazı anında kaçtı.
Vali konuştu: ‘‘Yok böyle şey...''
* * *
Eve döndüm. Ulusal gündemi değiştirecek şeyin ne olabileceğini düşünmeye koyuldum.
Tarkan olabilir. ‘‘Hem kadınım, hem erkek!'' demiş...
Soruyu soran muhabir şaşırmış... Baltayı taşa vurmuş... Sormuş...
‘‘Homoseksüel misin?''
Eveleme geveleme, dil üstünde gezdirmece...
‘‘İkircikli duygular içindeyim... Androjen duygular içindeyim...''
İçimden geleni yazmak istedim... Vazgeçtim... Batıdan medet uman Erbakan'la, doğuya sığınan Çiller, bu benzetmeden hoşlanmayabilirler.
* * *
Gündemi ‘‘İstanbul'a göre'' nasıl değiştirelim?
Zeynep Uludağ kızımızın, bacısının eski sözlüsü, şimdi başkasıyla evli olan T.P. isimli bir delikanlıyla kendi evinde ve ‘‘zina'' suçlamasıyla basılması, gündemi değiştirir mi?
Değiştirmez! Olsa olsa, geçici ve güncel heyecan verir.
Erkeklere küçük bir ‘‘bilgi notu'' verelim...
‘‘Zina'' yapacaksan, kendi evinde yap!
Kız tarafının evinde yapma!
‘‘Meskene tecavüz'' suçu da başına yıkılır.
* * *
Türkiye'nin gündemi ne? Bilemiyorum.
Tarkan'ın homoseksüel olup olmadığı, Kumkapı sâkini Zeynep'in zina yapıp yapmadığı, Çiller'in ‘‘TÜSİAD kalmadı, MÜSİAD verelim!'' demesi hiç ilgimi çekmiyor.
Peki, ne yapalım?
Sermaye piyasasına mı kayalım?
Sevgili Tuncay Artun'un, ölmeden az evvel, 8 yıllık eğitime 32 trilyonluk destek vermesinin sebebini mi gündeme getirelim?
Bir haftadır İstanbul'dayım.... Dönüyorum...
Boşalmış Ankara'nın siyaseti, dopdolu İstanbul'un gündemini beşonyüzbin kere doldurur.
‘‘İstanbul''u fethetmem aslâ mümkün değil...
Bursa'nın 600 nüfuslu Ulubat köyünden Hasan kardeşimiz orayı aldıydı zâten... 544 sene önce...
Bu yazı, İstanbul'u ‘‘Türkiye'' zannedenlere ithafımdır.
* * *
Gündemi tekrar değiştirmek için bu kadar uğraşmaya değer mi be kardeşim?
Paylaş