Paylaş
RAHMETLİ şairimiz Fuzûli'ye devletten maaş bağlanmıştı. Sanata, sanatçıya saygının gereğiydi. Ama, maaşı ödeyecek muhasebecinin, veznedarın maaş düzeyi çok düşüktü. Kuyruklar oluşuyor, saatlerce sıra bekleniyordu. ‘‘Bugün git, yarın gel’’ muamelesi görmekten bıkan Fuzûli, şiir yazmaktan vazgeçti, ‘‘Şikáyetname’’ yazdı. Allah'ın selámını beğenmeyip ‘‘kul rüşveti’’ isteyenlere veryansın etti. Rüşvet bizde çok eskidir.
Alıştık bir kere... Alınmışsa alınmış, verilmişse verilmiştir.
* * *
‘‘Rüşvet’’ ilginç bir olgudur, dünyanın her yerinde vardır. Kimisi bir çift güzel söze, kimisi bir duble viskiye, kimisi İsviçre bankalarında özel hesaba tav olur. Kimisi kanaatkárdır, çay-çorba parasına yetinir. Kimisi açgözlüdür, aldıkça daha da fazlasını ister.
* * *
‘‘Rüşvet’’ konusuyla yakından ilgilenecek hiç bir ‘‘makam’’ hırsım ve imkánım olmadığı için, konunun dışında kaldım.
Ama, gazete haberlerini okudukça, banka hesabım ağlayıp sızlanıyor, haftalık alışveriş sonrasında elim eşimin cüzdanına giderken titriyor.
Durum değerlendirmesi yapıyorum, şaşkına dönüyorum. Tesbitlere geçelim.
* * *
1 ‘‘Memurun maaşı az, eve biraz fazla ekmek götürmesi gerek, alsın garibim, helál olsun!’’ diye düşünürdüm. Son gelişmeleri izledikçe, sorup soruşturarak derinine indikçe, ilginç bir doğru orantı çıktı karşıma...
Bürokratın makamı ve maaşı arttıkça, alınan rüşvetin miktarı da o ölçekte artıyor.
Peki, bu niye böyle?
Akademisyen dostlarım, İlhan Tekeli ve Gencay Şaylan, çeyrek yüzyıl kadar evvel, TODAİE'nin yayınladığı Amme İdaresi Dergisi'nde (Cilt 7, Sayı 3, Eylül 1974), ‘‘Rüşvet Kuramı’’ başlıklı bir makale yayınlamışlardı.
Daha sonra kitapçık olarak çıkmış, üç yabancı dile çevrilmişti. Bilimsel literatürde ‘‘rüşvet’’ konusuna bu kadar ayrıntıyla giren ilk araştırmaydı. Problemi özümlüyor, özetliyordu.
2 ‘‘Devlet harcamalarında bürokrasinin takdir ve karar hakkı ne kadar geniş olursa, rüşvet de o kadar yaygın ve fazla olur...’’
* * *
Türkiye'de ‘‘devletçilik’’ var. 1932 yılından beri var. Dünya kapitalizminin çöktüğü 1929 yılından beri var.
Solculuk değil, kapitalizmi kurtaran Keynesci'liğin uzantısıdır. En büyük tehlike olan işsizlik sorununu çözmenin yoludur.
Ama, suyunu, cılkını çıkarttık. İki eliyle bir fabrika kuramayan özel sektöre ‘‘peçetecilik’’ yaptırdık devlete... Devir değişti. Devletin ekonomide kalmasına ‘‘devletçilik’’, ekonomiden çıkmasına ‘‘özelleştirme’’ diyoruz.
Ama, hepsi devlet eliyle...
* * *
Ben iktisattan anlamam, ama, bilenlere saygım var.
Rüşvetin ekonomi politiğini Korkut Boratav'dan dinlediydim.
3 ‘‘Devlet elbette her işe, her şeye yetişemez... Ama, 'devletçilik' adı altında, devletin yapması gereken parasal işleri, yatırımları, özel sektör taşeronlarına havale ederseniz, onları devlet adına denetleyen bürokratlar da piyasa ekonomisine girer. Nekaa ekmek, okaa köfte...’’
* * *
Bürokrasideki ‘‘rüşvet’’ probleminin çözümü ne? İki seçenek var.
Kimine göre, ‘‘Ahlák kalmadı efendim, ikisini sallandırdın mı bu iş biter...’’
Kimine göre, ya tam devletleştirin, ya tam özelleştirin, bu iş bitsin...
Seç seç al!
Paylaş