Paylaş
Sever de, döver de! (2)
Köktenfenerli olarak, izin ve sabrınıza sığınarak, ‘‘otokritik’’ (özeleştiri) yapabilir miyim? Marazayı daha çok niye Fenerbahçe seyircisi çıkarıyor?
Aslında, bu sorunun içinde, özeleştiri kadar, eleştiri de var.
Fenerbahçe, oyuncusu, yöneticisi, seyircisiyle, Türkiye'nin aynasıdır. Bak Fenerbahçe'ye, gör memleketin hálini...
* * *
Eskiden bizim kulüplerin yönetimleri farklıydı. Başa geçenler, futbol topunu görseler Diyarbakır karpuzu zannederlerdi, ama, büyük çoğunluğu, siyasi parti yöneticileriydi, meclis başkanlarıydı, kurt politikacılardı, bürokratlardı, servetlerini içlerine sindirmiş zenginlerdi.
Yani, ağır-oturaklı insanlardı. Yükselen burjuvaziyi temsil ediyorlardı.
Peki, ya seyirci-taraftar kitlesi? O ayrı mesele...
* * *
Vaktiyle şöyle yazmıştım...
‘‘Yeşilköy, Büyükdere ve Tarabya nasıl azınlık burjuvazisinin sayfiyesi olarak gelişmişse, Kadıköy de yerli burjuvazinin sayfiye yeri olmuştu. Azınlıklarla ortak yabancı sermayeye karşı ayakta durmaya çalışan yerli burjuvazinin bu tatil yerinde, 1907 yılında, o sınıfın insanlarınca kuruldu Fenerbahçe... Tribünleri de, komşu Üsküdar'ın insanları doldurdu...’’
Niye Üsküdar da başka yer değil? Onun yorumunu şöyle yapmıştım.
‘‘Üsküdar'ın o tarihteki özelliği, esnaf, memur ve kayıkçıdan oluşan geleneksel nüfus yapısının iç göçlerle hızla yenilenmesi, işsiz kalabalıkları barındıran gecekonduların giderek mesken çoğunluğunu ele geçirmesiydi. 1908 demokratik devrimi sonrasında, sayıca çok az olan burjuvazi, hem miting meydanları, hem tribünlerdeki vurucu yedek kuvvetini bu şehirli işsiz kalabalıklardan oluşturdu. Tıpkı, 1789 yılında, Fransa'da iktidara el koyan burjuvazinin yaptığı gibi...’’
* * *
Tarih boyunca hep aynı kalmadı bu yönetim-tribün ittifakı... Kalmadı. Kalamazdı. Burjuvazi iktidara alışıp servetini içine sindirdikçe, yönetim-saha-tribün ittifakı parçalandı. Lumpen taifesi onlardan koptu.
Onlar da lumpen taifesinden yüksünür, korkar oldu. Dışladı.
* * *
Futbol sahalarımız teröre gebedir.
Bir kere, futbol bahanedir. Lumpen taifesi, sırf ‘‘düzene karşı boşalmak’’ için, bağırıp çağırmaya, küfretmeye, şişe atmaya gider maça...
İkincisi, savaş alanı gibi parsellidir tribünler... Bağırıp küfrederek, cinsel içerikli tezahürat yaparak kurt dökülemeyince, düşman orduları siperlerinden çıkar, taş, sopa, çakı, odun, kalas gibi aksesuvarlarla birbirlerine girmek için fırsat kollarlar...
Üçüncüsü, kolluk kuvvetleri mensupları da takım tutar. Kontrol etmedikleri, edemedikleri terör, tribünlerden dışarıya, sokaklara, kontrolsuz bölgelere yayılır.
Sonunda olan olur. Fenerbahçe'nin idmanını, yine ‘‘Fenerbahçeli’’, taşlarla, sopalarla, bıçaklarla basar.
* * *
Hooligan takımını lumpen taifesinden ayıran da bu zaten...
‘‘Hooligan’’ kendi adamına sahip çıkar. Düşman gördüğünü ezer, çiğner. Ama, kendisini, kendi insanını sever.
‘‘Lumpen’’ değişiktir, eline geçeni, tuttuğunu götürür. Sınıfsal ezikliğini, yokluğunu tatmin etmek için...
* * *
Fenerbahçeli'yim... Sonuna kadar... Ama, seyirciyi kullanarak, spor sahalarına şiddet-terör salanlara iki bilgi notum var.
1 İlk ve tek bağlılığı başıboşluğa, şiddete olan ‘‘lumpenproleter’’ taifesi, onları kullanmaya özenen ‘‘lumpenburjuvazi’’ takımından hayır görmedi. Hemencecik birbirlerini sattılar.
2 Dostunu bil, düşmanını bil... Üç kuruşluk kişisel menfaatin için lumpen taifesini sokağa salarsan, onlar geri döner, ilk seni ısırır.
Paylaş