Paylaş
EYLÜL ayının bitmesine yirmi gün kaldı, 30 Eylül'ü 1 Ekim'e bağlayan geceyarısını iple çekiyorum. ‘‘Eylül ayı’’, yakın tarihimizin en sıkıntılı, en problemli ayıdır.
6-7 bu aydadır.
CHP kurultayları (ne hikmetse) buraya denk düşer.
Askeri ayranlar bu sıralarda kabarır.
Cezaevlerindeki toplu katliamlar ay bitimine tesadüf eder.
Vesaire vesaire vesaire...
* * *
Yakub Cemil'in hatıra defteri, ailesiyle yazışmaları geçti elime...
Seksen dört sene önce, yarınki bu vakitler, öldürüldüydü.
İsim yabancı gelmedi.
Ansiklopediye baktım.
YAKUB CEMİL (ö. 11 Eylül 1916, İstanbul), İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin militan üyesi, Osmanlı askeri... 1901'de Mekteb-i Harbiye'yi (bugün Kara Harp Okulu) bitirdi. Bir süre Rumeli'de görev yaptı. II. Meşrutiyet'in ilanından (1908) sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti için çalıştı. Trablusgarp Savaşı'na (1911-1912) katıldı. 23 Ocak 1913'te, İttihat ve Terakki Fırkası'nın iktidara doğrudan el koymasıyla sonuçlanan Bábıáli Baskını'na katıldı. Bu olay sırasında Harbiye Nazırı Názım Paşa'yı öldürdü. Daha sonra İttihat ve Terakki'nin oluşturduğu Teşkilat-ı Mahsusa'ya (şimdiki MİT) girdi. Birinci Dünya Savaşı'nda bu örgütün Kafkas Cephesi'ndeki gönüllü birliğine komuta etti. Ama disiplinsiz davranışları nedeniyle önce Bitlis'e, ardından Bağdat'a sürüldü. Daha sonra Enver Paşa'ya karşı suikast hazırladığı gerekçesiyle ölüme mahkûm edildi.
* * *
Yarın, yani 11 Eylül 2000, Yakub Cemil'in kurşuna dizilişinin seksen dördüncü yıldönümü...
Öbür gün, yani 12 Eylül 2000, değerli ressam ve devlet adamlarımızdan Ahmet Kenan Evren'in duruma vaziyet edişinin yirminci yıldönümü...
Nedense, Yakub Cemil'e takıldı aklım...
Ailesiyle yazışmalarını, biyografisini, bir bakıma Türkiye tarihini, tek solukta okuyup özetledim.
* * *
Yakup Cemil 1880 yılında İstanbul Yenibahçe'de dünyaya geldi. Baba tarafı Karamürsel-Akçat bölgesinden Feyzioğulları'ndandır. 1901 yılında Mekteb-i Harbiye'den mezun oldu. Mezuniyetiyle birlikte Mülazım rütbesiyle Rumeli'ye gönderildi. Bu bölgede 1908 Meşrutiyeti ilan edilmeden evvel İttihat ve Terakki'ye girdi. Genç subaylar arasındaki cesareti, yurtseverliği ve daha ilk girdiği Sırp eşkiyaların takiplerindeki başarısı atak yönünü ön plana çıkardı. Hayatı boyunca İttihat ve Terakki'nin Hürriyet-Müsavat-Kardeşlik ilkelerine bağlı kaldı. Özgürlüğüne düşkün, mazlumların yanındaydı. Haksızlıklara gelemezdi.
Karakteri böyle olunca, en olmadık işlere atıldı. Gammazların ve saray mensuplarının en çok korktukları ‘‘İttihatçı Fedai’’lerin başına geçti. 15 Ekim 1911'de Teşkilat-ı Mahsusa görevlisi olarak Ömer Naci, Sapancalı Hakkı, Silahçı Tahsin gibi arkadaşlarıyla Trablusgarp'ta, Derne'de, Bingazi'de İtalyan'lara karşı savaştı.
Derken, hayatının dönüm noktası geldi.
23 Ocak 1913'teki ‘‘Babıali Baskını’’ sırasında Enver Paşa'nın karşısına dikilen Harbiye Nazırı Nazım Paşa'yı vurup öldürdü.
Bu olay İttihat ve Terakki'ye iktidar yollarını, kapılarını açtı.
Nazım Paşa'yı vurduktan sonra toplantı hálindeki öbür nazırları da temizlemeyi önerdi Yakub Cemil...
‘‘İkisi üçüyle hazır başlamışken bir-ikisini daha hálledeyim!’’ dedi.
Enver engelledi.
‘‘Bu kadarı yeter!’’ dedi.
* * *
Eylül ayı gün saymakla geçmez...
Yarın 11 Eylül... Öbür gün 12 Eylül...
Yakub Cemil'le devam edeceğim... Salıya...
Paylaş