Paylaş
Elli yıla yakın zamandır devam eden ‘‘Amerikan Askeri Yardımı’’ on gün kadar önce kesildi. Atla deve değildi verdikleri...
Topu topu 150 milyon dolar... 30 trilyon kadar Türk parası...
Sekiz yıllık eğitim için yapılan gönüllü bağışların yarısı bile değil...
Ama, Genelkurmay'ın açıklaması ilginçti.
‘‘Mesele para değil, psikolojik...’’
Pek anlam veremedim bu açıklamaya...
Hafızama güvendim...
* * *
İlk silah ambargosu Osmanlı-İtalyan savaşında (1912-1913) geldi. Rahmetli Prof. Dr. Oral Sander'le yazdığımız ‘‘Türk-Amerikan Silah Ticaretinin İlk Yüzyılı’’ (Çağdaş Yayınları, 1976) kitabında dediydik.
‘‘İtalya'yla savaşımız sırasında, tüfek kundağı almak için, Amerikalı silah tacirlerine başvurdu Osmanlı hükümeti... ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu Dairesi, 1907 Lahey Sözleşmesi'nin 7'nci maddesine dayanarak, kundak satışını İtalya'ya karşı ‘kötü ve düşmanca' bir davranış olarak değerlendirdi, bizi kundakladı, satışı durdurdu...’’
Hem savaşı kaybettik, hem Trablus’u, hem Bingazi'yi...
* * *
İkinci ambargo Kurtuluş Savaşı'nda geldi.
Oral'la beraber Amerikan belgelerini okumuştuk.
‘‘Winchester silah şirketinin 28 Mayıs 1921 tarihli mektubundan, Anadolu hükümetinin Amerikan silah yapımcılarına başvurarak, 300 bin adet mavzer tüfeği ve 600 bin fişek için fiyat istediği anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu Dairesi, ‘yeni Türk hükümeti' deyiminin açık olmadığını, ancak Ankara'daki ‘milliyetçi hükümet' kastediliyorsa, bu silahların dolaylı olarak Rus Bolşevik'lerine gideceğini düşünmektedir...’’
Diplomatik yazışmanın 27 Haziran 1921 tarihli devamı var.
‘‘Yunanlı'larla Kemalist'ler arasındaki savaşın halen sürmesi nedeniyle, silah satışına izin verilmemiştir!’’
* * *
Silah ambargolarımızın hem üçüncüsü, hem dördüncüsü Kıbrıs yüzündendi.
‘‘Johnson Mektubu’’nu hatırlarsınız. Haziran 1964'te, Teksas'lı sığır tüccarı L.B. Johnson, o güne kadar kafasındaki kırk tilkiyle yetinen İnönü'ye şöyle demişti: ‘‘Bizden aldığınız silahları Kıbrıs'ta kullanamazsınız... Kullanamazsınız, çünkü, 1947'de imzalanan ilk Türk-Amerikan ikili anlaşmasına ve 1947 Truman Doktrini'ne göre, ABD'den alınan silahlar ortak savunma amaçları dışında kullanılamaz...’’
Peki, 1975 yılı Şubat'ındaki ambargoya ne demeli?
Kıbrıs'a Amerikan silahlarıyla çıktığımız için, ‘‘Size yağmurlu günde su, savaşlı günlerde tank yok...’’ demişti Amerikan senatosu...
İsmet Paşa zarif adamdı, devlet adamıydı. Bir önceki ambargoda, ‘‘Dünya yeniden kurulur, Türkiye bu dünyada yerini alır!’’ diye alttan almıştı.
İkinci Kıbrıs ambargosunun hükümeti daha kaba-saba olduğu için, ‘‘Alın o silahlarınızı, bir yerinize sokun!’’ demek istedi.
Daha korkak olduğu için, ambargo koyanların osuruğuna ‘‘lebbeyk’’ dedi.
* * *
1992... Gündemde yine silah ambargosu vardı. Beşincisi...
Türkiye'ye (ve Osmanlı'ya) sattığı silahların, itelediği gemilerin (Goben ve Breslau) parasıyla, önce ‘‘Drang nach Osten’’ (1914-1918), sonra ‘‘Lebensraum’’ (1939-1945) politikası uygulayan Almanya'dan...
Almanya'ya kızılmaz... Amerika'nın alternatifidir.
* * *
Irak bombalanırsa biz ne yapabiliriz? Ambargo yeriz...
Amerika'ya kızılır mı? Niye kızılsın?
El guguşuyla gerdeğe, el silahıyla savaşa girersen, olacağı budur.
Elinde patlar. Veya ‘‘emanet mal’’ geri istenir.
Üstelik de, alınır.
Paylaş