Paylaş
AF tartışmaları bizde sıkıntılı geçer. İşler ‘‘davulcu pazarlığı’’ şeklini alır. Nalıncı keseridir herkes... Kendine yontar. Türkiye'de 69.204 cezaevi sákini varmış...
‘‘Sákin’’ dediğime bakmayın... Türkçe lastikli dildir.
‘‘Sákin’’ dersin, kimileri ‘‘sessiz’’ zanneder.
‘‘Sákin’’ dersin, başkaları ‘‘bir yerde iskán olunan’’ sanır.
* * *
Cezaevlerinde sükûnet-sessizlik bozuldu. Herkes isyanları oynuyor.
Bütün mesele ‘‘af’’...
Yani, sákinler çok-sesliği oynuyor. Sessizler sükûneti bozdu.
Bir de, cezaevlerinde ‘‘iskán edilmiş’’ kişilere bakalım...
69.204 kişi...
On bini siyasi sákin, geri kalanı normal sákin...
6-7'yle çarparsanız, affı bekleyen yarım milyon insan var.
* * *
Meseleyi uzatmayın... Cezaevinde hiç af beklediniz mi?
Ben bekledim. O bekleyişin sıkıntılarını ben bilirim.
Patlayacak barut fıçısı gibi olurum.
* * *
Cezaevlerinde sevdiklerinizi hiç özlediniz mi?
‘‘Dışarıdakiler acaba ne yapıyor?’’ diye sordunuz mu?
Ben sordum.
Sevgili ve biricik eşim, ‘‘Şımarık Kız’’ balesinin Kıbrıs turnesine gittiydi. Uçak zamanında kalkarsa, açık görüşe gelecekti.
THY rotar yaptı. Pencereden yolunu gözlüyordum, gelmedi, yetişemedi.
Camlara saldırdım, kırdım. ‘‘İlk İsyan’’ provasıydı.
Aklıma gelen soru neydi, biliyor musunuz?
‘‘Yoksa, umudunu kesti, beni terk mi etti?’’
İlk vak'a bu değildi, birkaç tane olmuştu.
* * *
Geldi sonunda... Vaktinde gelemediği için ağlıyordu.
On dakikalık açık görüşte bile olsa, ona kavuşmanın mutluluğu içinde, ben de ağladım. Sarıldık, emir-komuta zincirinin müsaadesiyle öpüştük.
* * *
Başbakanım Bülent Ecevit seçimi kazandı.
Eco-Neco hükümeti kuruldu.
Affın çıkacağı kesindi, 12 Mart döneminin 1011 Ana Tamir Fabrikası'nda oluşturulan askeri (ve asgari) mahkeme beni tahliye etti.
Eşim ağlamaya başladı, ‘‘Seni nizamiyede karşılamak istiyorum, kaçta çıkarsın?’’ diye sordu.
‘‘Git işine! Ben gelirim!’’ dedim. Gitti.
‘‘Şımarık Kız’’ balesinin provası vardı. Balemizin kurucusu, dünya güzeli, dünya demokratı Dame Ninette de Valois provayı yönetiyordu.
Yedeksubay öğrenciydim o sırada...
Eşofmanımı çıkarıp, tutuklandığımda üstümde olan asker kıyafetime büründüm. Asker şapkalı kafamı perde aralığından uzattım. Herkes panikledi.
Hani af gelmişti? Hani akgüvercinler uçuyordu, uçuşuyordu?
12 Mart cuntasının döndüğünü sanmış, irkilmişti herkes...
Asker şapkamı çıkarınca, Dame Ninette tanıdı. Sevgili dansçılara döndü.
‘‘Prova bitti!’’ dedi, eşime döndü.
‘‘Neyran, git, kocanı öp, ama önce söyle, askeri kılık-kıyafetini çıkarsın... Türkiye'ye demokrasi geldi. Ama, yarım saat sonra yine prova var, demokrasinin gelişini birlikte kutlayacağız...’’
* * *
‘‘Af’’ konusunda herkes ikircikli duygular içinde...
‘‘Devlete karşı’’ mı, yoksa ‘‘şahıslara karşı’’ mı suçlar affedilsin?
Bu teferruata, bu davulcu pazarlıklarına girişmeyelim...
Çıkarın genel affı, iş bitsin!
Suç tekrarı olursa, meseleyi hállederiz veya hál ederiz netekim...
Çeyrek yüzyıl sonra, ‘‘af' hak ve yetkisi yine Bülent başbakanımda...
Paylaş