Paylaş
YARGITAY Başkanı Sami Selçuk, her zamanki gibi, ilginç ve aykırı konuştu. Bakış açımı değiştirdi. Meseleye eskiden şöyle bakardım.
‘‘Durmuş saat bile günde iki defa doğruyu gösterir...’’
Çok gonuşmaya meraklı devlet büyükleri, yirmi dört saat içinde, elbette, iki kere doğruları söyleyecekti.
Yargıtay Başkanı, ilginç bir boyut kattı bu inancıma...
‘‘Çalar saat, vaktinde uyanamayanlar içindir...’’
Teşekkürlerimle... Uyarıldım, uyandım...
Çanlar, çalar saatler kimin için çalıyor? Benim için değil herhalde...
* * *
Dünyaya parmak ısırtacak bir uyum içinde 500 gündür çalışıyor hükümet...
Peki, bu kadar az zamanda ne kadar çok iş yaptılar?
Enflasyon düştü mü? Yooo!
İşçi-memur-emekli maaşları arttı mı? Yooooo!
Avrupa'nın yüz karası olan ‘‘çocuk işçiler’’ problemi çözüldü mü? Yooo!
Trafik kazaları azaldı mı? Yooo!
Helikopter alımları, enerji ihaleleri halloldu mu? Yoooo!
Yağışsızlıktan su seviyesi alçalan barajlarımız olabilir, ama ellerimizi, yüzümüzü yıkayacak su bulabiliyor muyuz? Yoooo!
Karpuz-kavun fiyatları düştü mü? Yooooo!
Deprem yardımları uygun dağıtıldı mı? Yoooo!
Yoksa, fakir insanımızın gönlünden, kesesinden kopan bağışlar, vergiler, nereden gelip nereye gittiği belli olmayan dış borç taksidimizin ödenmesine, faydası kadar zararı olan KKTC ekonomisine mi akıtıldı?
Kim bilir? Belki ‘‘bir bilen’’ vardır, bilir, ama kendisine saklar.
Uygun zamanı geldiğinde ‘‘kurtarıcı baba’’ olarak ortaya çıkar.
‘‘Bir bölen’’ de bilebilir. Ama kimseye söylemez... Bölücülüğünü kendisine saklar.
* * *
‘‘Bir bölen’’ dediniz de çağrışımlar oldu.
Türkiye'nin şu andaki en büyük problemi ‘‘bölücülük’’... Birileri bilinçli şekilde mi bölüyor, yoksa kendiliğimizden mi bölünüyoruz...
Roma İmparatorluğu'na döndük gibime geliyor.
İngilizce bilenler için divide and rule...
Türkçe bilenler için, ‘‘böl ve yönet!’’
Sıradan vatandaşlar ne kadar parçalanır, ne kadar gırtlak gırtlağa gelirse, onları birbirine karşı oynamak, yönetmek, yönlendirmek ve gütmek daha kolaydır.
* * *
Pazar keyfinizi kaçırmak istemiyorum.
Onun için, vaktinizi daha fazla almadan, çok bilenlerle çok bölenlerin ayrıklığını, aykırılığını anlatan bir kitabın ilgili bölümünü tekrar okudum.
Dedim ya, en acil gündem maddemiz, en önemli problemimiz bölücülük...
* * *
1985 yılında, eşi Rahşan Ecevit'in başkanlığında DSP'yi kurarak, sol oyları böldüğü gerekçesiyle, eski CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e, ‘‘bir bölen’’ denildi. Kasım 1985'te Halkçı Parti ve Sosyal Demokrasi Partisi'nin birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SODEP) adını almasından sonra ‘‘bir bölen’’ eleştirileri yoğunlaştı. O sırada yasaklı olan Süleyman Demirel ise ‘‘bir bilen’’ olarak anılıyordu.
SHP, birleşmeleri hálinde solun iktidara geleceğini, Ecevit'in kişisel nedenlerle bunu önlediğini ileri sürerken, Ecevit de SHP'yi aşırı sol ve bölücülere kucak açmak ve demokratik sol ilkelere sahip olmamakla eleştiriyordu.
Ecevit'e göre DSP hiçbir zaman SHP'ye oy vermeyecek kesimlerden de oy alıyordu. Bu nedenle, iki partinin birleşmesi halinde ulaşılacak güç, sırf matematiksel hesaplarla bulunamazdı.
Eylül 1992'de, CHP'nin yeniden açılmasıyla, sosyal demokrat partilerin sayısı üçe çıktı, kimin kimi böldüğü iyice belirsizleşti.
* * *
Bazı şeyleri ben de içime sindiremiyorum... Tahsil cehaletimi almış götürmüş, eşekliğim baki kalmış...
Haberim yok...
Paylaş