Paylaş
PERŞEMBE günkü Hürriyet'te, resmi, yarı resmi ve gayrı resmi güç odakları tarafından dolandırılmaktan bıktığımı yazmıştım.
Her nedense, üstlerine alınanlar oldu.
Ekonomi tarihimize ‘‘Banker Kastelli’’ olarak geçen Cevher Özden'in, önce telefonla (telekulak bant kayıtları bende saklıdır), sonra faksla geçtiği tepkiyi aktarmama izin verin... Sabrınıza sığınıyorum.
* * *
Hocalığının derecesini bilmiyorum. Doçent misin, profesör müsün? Herhalde öğretim üyesisin... Yazdıklarını, öğretmeye çalıştıklarını bilerek, okuyarak veya araştırarak yapar öğretim üyeleri... Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun... Üniversite gibi kurumda yarının gençlerini aydınlatacak, onlara tarihin derinliklerindeki gerçekleri araştıracaksın...
Sizin bunları yapabilecek kabiliyette olduğunuzu sanmıyorum.
Ne kadar utanç verici! Banker Kastelli'nin ne iş yaptığını bilmiyorsun ve hayret ediyorum ki, sıradan muhabirler gibi, Kastelli hakkında bilmeden ahkám kesiyorsunuz. Yazıklar olsun sizin profesörlüğünüze... Sizin cehaletiniz karşısında tüylerim ürperdi.
Hoca, beni iyi dinle! Yazdıklarımı iyi oku... Bunları da iyice kafana yerleştir. Şimdi sana benim kim olduğumu anlatıyorum:
1957 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Kambiyo ve Nukut Borsasında görev aldım. Mevcut 15 borsa acentesinden biri olan Ahmet Nedim Akçel'in resmi ortağı idim. Ama acenteyi ben yönetiyordum. Borsayı derinleştirmek, sermayeyi tabana yaymak, tasarrufları sanayiye kanalize etmek ideali ile yola çıktım. 1964 yılında Borsa acenteliğinden istifa ettim. Borsayı ileri taşımak, derinleştirmek ve de Türkiye'de sermaye piyasasını kurmak için mücadele ettim. Şimdiki noktaya baktığınızda buradaki emeğimi hiç kimse kaale almazlık edemez. 1978'den itibaren ülkenin yüksek enflasyonla tanışması, halkın enflasyon karşısında ezilmesi, enflasyonun % 130 civarında olmasına rağmen Devletin % 11 tahvil ihraç edip halktan para toplaması, özel sektörün tahvil ihracıyla % 14 faizle para toplamaya çalışması, tasarruflarını bankaya yatıran halkın enflasyon bu düzeydeyken bankalardan % 10,5 faiz almasına savaş bayrağı açan ilk adam benim...
Tasarruflarını nasıl değerlendireceğini bilmeyen insanların halı, kilim, çamaşır makinesi, televizyon, buzdolabı, süpürge gibi mallara tasarruf maksadıyla para yatıran bir toplumu bilinçli bir hále getirdim. Enflasyona savaş açarak, onların tasarruflarını yüksek faizle nemalandırmalarına katkıda bulundum. Bugünkü ekonomik sistemin temel yapısı benim o yıllarda koymuş olduğum ekonomik yapının aynasıdır.
Türkiye repoyu bilir miydi? Bunu benimle tanıdı. Türk halkı hisse senedi, tahvilin ne olduğunu bilir miydi? Bunu onlara ben tanıttım. Türkiye borsanın ne olduğunu bilir miydi? Bunu Türkiye'ye ben anlattım. Anladın mı?
Sana kim söyledi ki, yüz ver ikiyüz al diye, tasarruf sahibine bir olay yaşattım, hangi hayalinden uydurdun bunu? Şunu bilmeni isterim ki, ben hiç para toplamadım. Ben devletine, devletinin bankalarına en büyük özel sektörüne ve o en büyük özel sektörün bankalarına güvenmeyen bu halkın bu kuruluşlara güvenini ben sağladım.
Devlete kefil oldum, onun bankasının mevduat sertifikasını halka ben sattım. Yani, aldığım her kuruşa karşı ya devlet bankalarının teminatını, ya özel sektör bankalarının sertifikasını verdim. 18 yıldan beri gündemde olan bu olayın nasıl cereyan ettiğini senin gibi bir profesör bilmezse, bunu sokaktaki adama ben nasıl anlatacağım? Benim tasfiyemin bittiğini, kimseye bir tek kuruş borcum kalmadığını (zaten yoktu), mahkeme kararıyla tasfiyenin kapandığını ve şirketlerimin bana iade edildiğini basından okumadın mı ki, tutuyorsun köşende yüz koy iki yüz al Kastelli misali diyorsun, bugün yüzün kızaracak mı? Şimdi sen erkeksen, bu mektubumu sütununda yazarsın ve aleyhimde asparagas olmayan ve gerçek delillere dayanan bir evrakla karşıma çıkarsın, o sütun sana tahsis edilmiş, senin elinde silahın var, benim elimde tırnak makası bile yok... Ama sana meydan okuyorum, hadi bakalım çık karşıma!
Bak Hoca, haddini bil! Hakkımda yazacağın her yazı adliyeye intikal edecek... Bu satırları sana yazmak istemezdim. Ama, kendimi tutamadım...
A.Cevher Özden
* * *
Telefon-faks söylemlerini yayınlamak namus borcumdur.
Ama, cevap, tepki ve misilleme haklarım da saklıdır.
Ya sütunlarımda, ya sokakta!
Paylaş