Paylaş
Hikmet Uluğbay akim kalan bir intihar teşebbüsünde bulundu. O konuda herkes senaryo üretiyor. Benim de ‘‘kendi mantığıma özgü’’ bir senaryom var.
Uluğbay son derece sinirli, sigortaları atmış bir şekilde evine döndü.
Çalışma masasının üstünde, İMF belgelerini gördü.
Tabancasını da gördü.
Kırk senedir devlete hizmet etmişti. Maliye bürokrasisinin en üst kademesinde...
Sinirlendi. Malvarlığına baktı. Bir tane 100 metrekarelik ev, bir tane eski model araba, bankada bir buçuk milyar para...
‘‘Bu memleketin tek kerizi ben miyim lan!’’ diye homurdandı, ‘‘Malı götürecek olsaydım, bin kere götürürdüm!’’ diye ekledi, eşinin ve oğlunun ısrarlarına direnerek çalışma odasına girdi.
İki şey gördü.
İMF belgelerini...
Çekmecedeki Smith-Wesson'u...
Bu sonuncusunu da, ne olur ne olmaz diye, altı taksitte almıştı.
* * *
‘‘Mavi eşofmanlı adam’’, takıyyeci elli yedinci hükümetin mütercimiydi.
Uluğbay dinledi, o konuştu.
‘‘Abicim, sen biraz dinlensen iyi olacak!’’
Müteşebbis müntehir, ‘‘Bu kadar zamandır beni yordunuz, bitirdiniz, tükettiniz!’’ dedi ve ekledi: ‘‘Sen yorulmasan, ben bozulmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!’’
* * *
Evine yorgun-argın döndü. Nedret-Burak üstüne üstüne geldi.
‘‘Bu hıyarlarla uğraşıp sinirlerini bozacağına, biraz da bizimle ilgilensene...’’
Bardağı taşıran son damlaydı bu...
Çalışma odasına geçti. Masada iki şey gördü.
İMF belgelerini, Smith-Wesson'unu...
Televizyonu açtı.
Mesut Yılmaz ve Baba, her zamanki gibi garınlarından gonuşuyorlardı.
Borsa çalkalanıyordu.
Sinirleri gerildi.
Mülkiyeli kardeşi Mesut Yılmaz'ın açıklamaları devam ediyordu.
‘‘Belgeleri, bilgileri bana Hikmet Uluğbay verdi!’’
Ne demek istediğini medyanın yanlış anladığını söyledi Yılmaz...
Kendisini herkes anlar, ama, ne hikmetse ve nedense, hep yanlış anlar.
* * *
Sigortaları attı Uluğbay'ın...
‘‘Sekiz yıllık eğitimi bana yaptırdınız, mali miládı benden istediniz, İMF pazarlıklarını bana bağlattınız, SONRA DA SATIYORSUNUZ!’’ dedi.
Mesut Yılmaz'a kızgındı.
‘‘Elbette benden alacaksın bilgiyi... Koalisyon ortağısın... Sana vermeyeceğim de kime vereyim!?!’’
Hüsamettin'e kızgındı. Burun estetiği yaptırmak suretiyle Bülent Bey'e büsbütün benzemeye çalışıp ‘‘İstirahat etsene!’’ demesine bozulmuştu.
* * *
Sinirlendi.
Eskiden insanların ásábı bozulurdu, şimdi depresyona giriyorlar.
Hikmet Uluğbay sinirlendi, eve geldi.
İki-üç sebze yemeği takıldı. Ásábı bozuldu. Eline tabancayı aldı, bağırmaya başladı.
‘‘Ulan Hüsam, Baba, Eco, Mesut... Hepinizi vuracam, sonra da kendimi...’’
Eli titredi, tutukluk yaptı.
* * *
Sanal senaryo benimkisi...
Eli titredi. ‘‘Sanal şov’’ yaparken elinin işaret parmağı kasılıp kaldı.
Paylaş