Paylaş
Gezi olaylarının önemli bir parçası haline geldi. Başbakan’ın binayı yıkma konusundaki kararlı tavrı birçok haklı tepkiyi beraberinde getirdi. AKM’ye bayraklar, posterler asıldı, sonra polis tarafından söküldü. Bu arada bir iki gün işgal edildi. Geçen iki hafta içinde basında sayısız fotoğrafı yayımlandı; dünyanın en meşhur binalarından biri haline geldi. Binlerce temsile ev sahipliği yapmış, milyonlarca seyirci ağırlamış ve sanat hayatımızda muhteşem bir iz bırakmış olan AKM aslında talihsiz bir binadır. Meş’um bir hayaletin etkisindeymişçesine başı beladan bir türlü kurtulmamıştır.
AKM karaya vurmuş hurda bir gemi gibi bomboş duruyor 5 senedir. Asıl acı olan şey, 1946’dan bugüne servetini onlarca kat arttırmayı başarmış Türkiye’nin, AKM’yle aşık atacak başka bir bina dikmeyi hâlâ becerememiş olmasıdır.
Siyasetçilerin sanatla uğraşmadığı dönem hatırlamıyorum ama şimdiki durum çok ciddi. AKM opera, bale, tiyatro ve konserlere ev sahipliği yapar, festival seyircilerini ağırlardı. 30 sene içinde her yönetim eserlerin içeriğiyle, biçimiyle bir şekilde uğraştı. Fırsatını bulan bütün iktidarlar sanat eleştirmeni kesildi. Sanatçıyı özgür bırakalım, sanatı destekleyelim ama karışmayalım diyen pek çıkmadı. AKM bir bina olmaktan çıktı, iç içe geçmiş siyasi mücadelelerin simgesel arenasına dönüştürüldü. Bina binadır. Aslolan içinde kurulan hayattır. Hükümet sanat kurumlarının kapısına kilit vuracağını söyledi. Artık AKM yıkılmış, yıkılmamış, yenisi yapılmış, yapılmamış ne fark eder. İş içerikte. Sanatçıyı susturup küstürdükten sonra, inşaatlar yapılmasına yapılır ama o suskun salonlar maalesef hayaletlere kalır. Seyirciye yazık değil mi!
Paylaş