BEŞİKTAŞ, çabuk oynayarak ve ani baskınla rakibi toparlanmadan yakalamayı planlamıştı. Ertuğrul Sağlam’ın oyun kurgusundaki bu iki faktörü Beşiktaş biraz gecikmeli uyguladı. İlk 30 dakikalık bölümde sadece Nobre’nin gollük bir kafa şutu ile Holosko’nun yarattığı bir pozisyonu hatırlıyorum.
Holosko soldan geliştirdiği atakta iki savunma adamını çalımlarla geçerken nefis görüntüler sundu. Daha sonra, kale sahası içinde çırpınan Nobre’ye hiç aldırmadan topu kaleye şutlaması da bencilliğin en koyu örneğiydi.
Beşiktaş, ilk yarının son çeyreğine iki gol sıkıştırdı. İkisi de daha önce planlanmış bir düşüncenin uygulamaya sokulmasıydı.
İlkinde Nobre’nin savunmasından dönen topu çabuk bir hareketle Ricardinho’ya aktarması... Ve Ricardinho’nun ceza sahasına koşan Holosko’nun kafasına ortaladığı top, tasarlanan planın birer halkalarıydı.
İkinci gole emeği geçenlere kaleci Rüştü’yü de katacağım. Elindeki topu hiç bekletmeden oyuna soktu. Ali Tandoğan uzun bir pasla Holosko’yu kaçırdı. Ve Holosko’nun ortasını, Nobre tamamladı...
Ve bu iki golden sonra Beşiktaş rakip kaleye düzenlediği her atakta bir pozisyon yakaladı. İlk yarıyı daha farklı bitirebilirdi.
* * *
Beşiktaş’ın, Denizlispor maçındaki performansını iki ayrı bölümde yorumlamak istiyorum... Ali Tandoğan’ın kırmızı kart gördüğü dakikaya kadar geçirdiği bölüm. Ve kırmızı kart sonrası...
Özellikle ilk yarıda Beşiktaş, birlikte oynama ve yardımlaşma gibi iki önemli kavramı uygularken, tempoyu hep yüksek tuttu.
Ön plana çıkan iki adam, önce Nobre, sonra Holosko idi... Nobre, rakip yarı alanın her bölgesini dolaştı. Ağır yüküne karşın, her atakta da Holosko’nun yanına koştu, ceza sahasında nöbetçi golcü görevine soyundu.
Holosko, boş alanda yakaladığı her rakibi ikiye katlıyor. Bir veya iki olmuş hiç farketmiyor. Ayakları seri, hareketleri çok çabuk. Rakibi hemen oyundan düşürüyor.
Beşiktaş, 10 kişi kalana dek, rakibinden farklıydı. Geliyorum kırmızı karta. Daha doğrusu, Ali Tandoğan’ın işlediği büyük suçtan sonraki Beşiktaş’a...
10 kişi kalan bir takım ne yapar. Önce moral açıdan bir sarsıntı geçirir. Sonra yakaladığı avantajı korumanın telaşına düşer.
Oyundan düşer, bir kaosun içine sürüklenir. Beşiktaş da bu sıkıntıları yaşadı. Skoru korumak için geriye yaslandı, rakibe pozisyon yaratma fırsatı sundu.
Ve gol de bu dakikalarda geldi. Yediği gol bir alemdi Beşiktaş’ın. Rüştü’nün yumruklaması gereken bir topu tutmaya kalkması, Ali Tandoğan’ın kırmızı kartından sonra ikinci bir darbeydi Beşiktaş’a...
Beşiktaş bir maç kazandı... Hani, derler ya, kazanırken de Anasından emdiği burnundan geldi. Eğer kaybetseydi...