Seyirciyi yordular!

UYANIK TRİBÜNLER, Milli Takım’ı özel maç uyuşukluğundan kurtarmak için her yolu denedi.

Coşku ve ilgilerini hiç eksiltmeden sürdürdüler. Ve sloganlarla ateşlemeye çalıştılar. Bir bakıma millilerin kazanma duygularını zorladılar.

Ne yapsalar olmadı. Milli Takım’ın özel maç tarifesini değiştiremediler. Ve özellikle ilk yarıda o düşük ve dağınık temposundan kurtaramadılar Mili Takımı...

Birini diğerlerinden ayrı tutacağım. Aurelio’nun bakış açısı ve oyunu algılayışı farklıydı. Sorumluluğunu taşıdığı bölgede gerektiği gibi savaştı. İlk yarının tek sarı kartlı adamıydı Aurelio...

Bu da iş ahlakı ve kazanma hırsının çarpıcı bir örneğiydi.

* * *


Takım kadrolarını okurken, Terim’in orta sahaya soyundurduğu isimlere bakıp heyecanlandım. Ancak, oyun başladıktan sonra hayal kırıklığına uğradım. Yıldıray Baştürk, oyunda kaldığı sürede ayağına gelen topların her birini karambole çevirdi. İnanılmaz bir top kaybıyla oynadı. Formsuz bir görüntü verdi.

Emre Belözoğlu, oyuna sol kanatta başladı. İçeri kaçarak, topla buluştuğu pozisyonlarda gerçek kimliğine yaklaşan esintiler sundu. İkinci yarıda orta alanın göbeğinde daha hevesli ve etkiliydi.

Hamit Altıntop’un varlığını hiç hissetmedim. Oyuna soğuktu. Sanki 45 dakikanın bitimini bekledi.

Savunmanın ofansif aksiyonlara katkısı sınırlıydı. Özellikle Servet-Gökhan Zan ikilisi savunma bölgelerinin dışına pek taşmadılar.

Gökhan Gönül’den daha hareketli ve aktif bir oyun bekliyordum. İlk yarıda birkaç çıkış yaptı. İkinci yarıda bilinen özelliklerinden bazı örnekler sundu. İnanıyorum, Milli Takım’ın işi daha ciddiye aldığı bir maçta, o da gerçek kimliği ile oynayacak.

* * *

Oyunun final bölümünde Milli Takım ilk yarıya oranla daha farklıydı. Terim’in sol kanada koyduğu Arda Turan, bu kulvara sürat ve çabukluk getirdi. Uğur Boral, Arda’ya daha yakın oynasaydı, bu kulvar pozisyon bakımından daha zengin bir ikinci yarı yaşayabilirdi.

Halil Altıntop, ilk yarıda tek santrfor oynadı. İstediği pasları alamadı. Emre’nin nefis bir pası ile bir fırsat yakaladı. Vururken, yüklenip pozisyonunu bozdular... İtalyan hakem, penaltıyı çalsaydı, bir itiraz gelir miydi? Bana göre, tartışmaya açık bir pozisyon. İkinci yarıda Terim’in sürekli oyuncu değiştirmesi Milli Takım için daha net bir yorum yapmamı engelliyor.

Yazımın başında da anlatmaya çalıştığım gibi... Milli Takım, ilk yarıdaki özel maç uyuşukluğundan ikinci yarıda kurtulabildi. O da sınırlıydı. Seyirci onlardan daha çok oyuna konsantre oldu. Sahadaki Milli Takım’dan daha çok yoruldu, dersem bilmem yanılır mıyım?
Yazarın Tüm Yazıları