ERTUĞRUL Hoca’nın elinde sağlam bir kadro var. 25 bıçkın delikanlıdan hiçbirinde giydiği forma sırıtmıyor...
Bu da Ertuğrul Sağlam’ı yüreklendiriyor. Ve her maça değişik bir kadro çıkarma kolaylığı getiriyor.
Dün gece de çarşamba’yı düşünerek Delgado ve Cisse’yi hiç çekinmeden kulübeye çekti. Belki de Zürih maçında oynatmayı planladığı Gökhan Zan’a rahatlıkla görev verdi.
Beşiktaş’ın artık isimlerle bir sorunu yok. Forma giyen her futbolcu koşarak ve savaşarak oynuyor. Kaytarmak gibi sığ bir davranışa kaçmıyor.
Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş’ın başını ağrıtacak sorunların önemli bir bölümünü sezon başında çözdü. Arzulanan çizgiye ulaşmak ve özlenen Beşiktaş’ın sahne alması ise zamana kaldı.
Beğendiğim ve eleştireceğim yönleriyle bir Beşiktaş portresi çizebilirim...
1- İlk 45 dakikayı çok düşük tempoda oynadı. Oysa, oyunu çabuklaştıracak, tempoyu yükseltecek fizik güce sahipti. Ayağa ve sağlam pas oynamayı denedi. Bence, yanlıştı... Rakibi oyuna ortak etti.
2- Bobo ve Nobre kanatlardan gelen her ortaya yükseldi. Golün oluşumu da böyle gerçekleşti. Serdar Kurtuluş ortaladı, Bobo kafayı vurdu... Kanatların performansı Beşiktaş’ın etkinliğini farklı bir kimliğe taşıyor.
3- Cisse’nin yokluğunda orta sahanın ağır yükünü Koray sırtladı. Ricardinho oyunu süsledi, Avcı rakibi kovaladı...
4- İkinci yarıdaki Beşiktaş’ın temposu daha yüksekti. Özellikle Delgado’nun girişiyle hücum performansı ve pozisyon sayısı arttı. Arjantinli geçen sezondan çok farklı...
5- Uzun süredir sakatlığı nedeniyle oynamayan Gökhan Zan, Toraman ile uyumlu bir ikili oluşturdu. Ve bir konu dikkatimi çekti... Hep eleştirilen İbrahim Akın oyundan alkışlarla ayrıldı. İyi mi oynadı? Yooo... Ama koşarak, mücadele ederek savaşa katıldı. Ve hırsını, kazanma duygularını hep diri tuttu.