Sadece kazandılar

ERTUĞRUL Sağlam, İnönü’ye yine farklı bir kadro çıkardı. Bobo-Holosko ikilisi kenarda... Tello ve İbrahim Toraman da kulübe hapsindeydi.

Ve oyunun ilk 45 dakikalık bölümü biterken sevgili dostum İsmail Er yıllardır hep sorduğu soruyu bir kez daha tekrarladı.

"Beşiktaş’ı beğendin mi?"

Hiç düşünmeden yanıtladım İsmail Er’i...

"İlk 45 dakikayı çok kötü oynadı."

Ve bunu söylerken birkaç dakika önce Ertuğrul Sağlam’ın yaptığı değişiklik aklıma geldi. Serdar Özkan’ı kenara alan Sağlam, Holosko’yu sağ çizgiye koydu.

O ana kadar hiçbir pozisyon üretemeyen... Ve rakip ceza alanına girmekte sıkıntılar çeken Beşiktaş’a bir çare arıyordu Ertuğrul Sağlam.

Sadece hücumda değil başka bölgelerde de sıkıntıları vardı Beşiktaş’ın.

Oyunun 20. dakikasında yediği gol bir savunma gafletiydi...

Kadir Bekmezci, kendi yarı alanından gelip, Beşiktaş ceza sahasına sızarken... Ve topa vururken görenler söylesin, hiçbir Beşiktaşlı’dan bir müdahale geldi mi?

Hep birlikte sadece pozisyonu izlemekle yetindiler. Sonra yine hep birlikte saç-baş yoldular. Ve kahroldular.

Topun ağlarla kucaklaştığı an ceza alanı içindeki Beşiktaşlı futbolcuları saydım...

Neredeyse bir takım oradaydı!

* * *

Ve sevgili İsmail Er yine bir soruyla dikildi karşıma.

"İyi oynayan bir futbolcu söylesene?"

Tek isim veremedim. İlk yarı sonunda tribünlerin isyanı da bunu doğruluyordu. Bağırıyorlardı...

"Adam gibi oynayın, canımızı sıkmayın."

Neydi Delgado’nun o hali? İkinci yarıda üç forvetle oynayan Beşiktaş’ta Delgado’nun atacağı gollük bir pası herkes gibi ısrarla bekledim. Sanki hiç oralı değildi.

Ve ancak 63. dakikada sahne aldı kaptan... Kafayla ortaladığı topu Nobre de kafayla tamamladı.

Kaptanın o dakikaya kadar isteksizliğine, sallanmasına bir anlam veremedim.

Biliyorum, Beşiktaş güç koşullarda bir maç oynadı. Ertuğrul Sağlam da moralsiz bir ortamda oyunu yönetti.

İkisi de düşük bir performans gösterdiler!

Beşiktaş, ağır tempoda oynadı. Sağlam da bu etkisiz tempoyu canlandıracak taktiksel bir girişimi gerçekleştiremedi.

Oysa, tribünlerin hoşgörüsü ve coşkusu buna yeterliydi.
Yazarın Tüm Yazıları