Oynayan mı oynatan mı suçlu

KARL Heinz Feldkamp: Haftanın suçlanan üç isminden biri. Kasımpaşa maçı sonrası dedi ki...

Bıçak Fener’in sırtındaydı. K.Paşa’yı yenseydik, o bıçağı köküne kadar saplamış olacaktık!

Düşündükleri gerçekleşmedi Kalli’nin. Ve Kasımpaşa yenilgisi ile o bıçak dönüp Kalli’ye saplandı.

Şimdi, eleştiri okları Kalli’nin o yorgun bedenini yaralıyor...

Bir yandan yazılı ve görsel basın. Diğer yandan G.Saray’a gönül verenler... Hep birlikte Kalli’ye yükleniyor...

1-Kalli, rakibi küçümsedi. Ve sahaya mücadele etmeden bol gol atacağını sandığı bir 11 çıkardı.

2-Feldkamp, takım kurarken deney yapmaya kalkışınca, Galatasaray sıradan bir takıma dönüştü.

3-Lincoln
’ün yanına çıtkırıldım Carrusca’yı koyunca, Galatasaray bir anda toz-duman oldu.

4-Kalli, sadece bir maç değil, çok şeyler kaybetti.

5-Galatasaray’ın gelecek haftalarda çok arayacağı puanları Kalli cömertçe harcadı.

6-Alman hoca, Kasımpaşa maçında da fantazilerine bir yenisini ekledi.

7-Kalli, herhalde Zico’ya özendi. Ve bedelini G.Saray ödedi.

Ve daha nice eleştiri ve suçlamalar...

Ancak, maç sonrası sıcağı sıcağına seyirci öfkesinden nasibini alan biri daha vardı. Taraftar çığlıkları bir bakıma anlamlı bir sitemin sesli anonsuydu...

Seni seviyoruz Hagi!

Hani, derler ya... Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. 25 milyon Euro’luk Lincoln’da aradığını bulamayanlar, Hagi üzerinden Lincoln’e bindiriyordu. Bir bakıma haklıydılar. İstatistiklere baktım. Berbat bir karne... 17 pas hatası. 21 top kaybı. 7 orta, 5’i boşa. 4 şut, biri isabetli. O da kalecinin kucağına...

* * *

ARTHUR Zico: Sevilla galibiyetinin keyfini sürerken, Süper Lig’de bir balyoz gibi inen Bursa yenilgisi.

37 maçtır Saracoğlu’nda yenilgi görmeyen F.Bahçe, 1 Ekim 2006 yılında yine aynı statta boyun eğdiği Bursaspor karşısında yeni bir şok yaşadı.

Yine görsel ve yazılı basın, taraftarlar ve sorumlular. Hep birlikte suçlu avına çıktılar ve F.Bahçe’ye bu şoku yaşatanı yaka-paça yakaladılar.

Arthur Zico!

Neydi suçu?

Bilinen kadrodan 9 adamı kesip, yedeklerden oluşan bir takımla oynadığı için.

Sadece bu mu?

Hayır. Bu kadroyu oyuna gerektiği gibi motive edemediği için de eleştiriliyor.

Bir de şöyle düşünsek...

F.Bahçe’yi Anadolu takımlarından farklı kılan güç nedir? Öncelikle F.Bahçe’nin teknik yapısı. Ve daha sonra skoru ve maçı etkileyecek adamların çokluğu.

Yoksa, fizik kondisyon açıdan her Anadolu takımı Fenerbahçe kadar sağlam ve sağlıklı. Yani, Bursaspor’un karşısına özellikleri sınırlı bir kadro sürersen, Kadıköy’de de olsa, bu faciayı yaşayabilirsin...

Çünkü rakip, senin kadar koşuyor. Senden daha çok savaşıyor. Çünkü kazanmayı senden daha çok arzuluyor. Ve Fener’i yenmenin getireceği sükseyi yaşamak istiyor.

İşte, Zico’nun birkaç ay önce Gaziantepspor karşısında denediği benzeri bir kadro, bu kez Bursaspor maçında iflas etti.

Galatasaray Teknik Direktörü Kalli’den sonra F.Bahçe Teknik Direktörü Zico için de aynı şeyleri söylemek mümkün...

F.Bahçe’nin gelecek haftalarda çok arayacağı puanları, Zico cömertçe harcadı!

İyi de hep oynamak için can atan yedekler, bu sonucu değiştiremez miyidi?

Mümkün değil. Rakip takım futbolcusu, yaklaşık 60 metre top sürecek boş bir alan yakalıyorsa... Hiçbir caydırıcı müdahale ile karşılaşmadan rakip kale sahasına kadar geliyorsa...

Ve yine rakip sahanın her bölgesinde oyunu istediği biçimde sürdürüyorsa... Açıkçası fink atıyorsa... Buna da hiç bir futbolcu tepki göstermiyorsa... F.Bahçe’yi sahadaki onbir de kurtaramazdı. Zaten onlar da suçu kendilerinde değil oynatan da buluyor.

* * *

VE Ali Tandoğan: Denizli-Beşiktaş maçı oynanırken, ikinci golden sonra bir arkadaşım bir soru yöneltti...

Beşiktaş bu sezon hiç böyle rahat bir maç kazandı mı?

Hemen yanıtladım...

Neredeee!

Aradan geçen dakikalar, işin hiç de kolay olmadığını gösterdi. Ali Tandoğan’ın kırmızı kartı, bir çuval inciri berbat etti. Ve sıkıntılar bir kabus gibi Beşiktaş’ın üzerine çöktü.

Beşiktaş, bu maçta puan yitirseydi... Yahut yenilseydi, fatura kime kesilirdi?

Öncelikle Ali Tandoğan’a.

Bir sarı kartla oynayan Ali Tandoğan’ın ikinci sarı karta yönelen hareketi ne kadar gereksizdi. Santra yuvarlağında, tehlikeden uzak bir bölgede, rakibi arkadan çekmek ne saçma bir davranış.

Pozisyonu defalarca TV’den izledim. Rakip topla giderken, iki Beşiktaşlı savunma adamı Gökhan Zan ve İbrahim Toraman kademedeydi... Ve her an bir müdahaleye hazırdı....

Sevgili Ali Tandoğan benzeri bir hareketi, Beşiktaş’a geldiği ilk yılında ve oynadığı ilk lig maçında yine yapmıştı.

Deplasmanda Erciyes

maçında gereksiz bir kırmızı

kartla oyundan atılmıştı. Üstelik oyunun başında, ilk dakikalarda... Beşiktaş, bu maçta iki puan bıraktı.

Suçu kime kestiler?

Elbette Ali Tandoğan’a.

Şimdi neden beraat etti?

Beşiktaş kazandığı için!

Bizde işler böyledir. Üç puanın değeri, tüm suçları ve suçluları saklar.
Yazarın Tüm Yazıları