Ne yani! Küfür mü etsin

SÜPER Lig’in 16. hafta sonuçları kadar söylemleri ve demeçleri de ilginçti. Bayılıyorum bu aleme... Her hafta sonu fanatiklerine, hastalarına dopdolu bir gündem sunuyor.

Kalitesi beklenen çizgiyi aşmasa da, yaygarası ve heyecanı hiç eksilmeden sürüp gidiyor. Şimdi değişik konulardan derlediğim bir kokteyl ile geçen haftaya ışık tutmaya çalışacağım. Sık sık tekrarlanır...

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır!

Kezman,
G.Birliği maçında yedek kalmasına kızdı ve ısınmak için sahaya çıkmayarak soyunma odasında kaldı. Maç sonrası gazeteciler Arthur Zico’ya sordular...

Kezman’ın bu eylemini nasıl karşılıyorsunuz?

Brezilyalı teknik adam hiç istifini bozmadan yanıtladı soruyu...

Isınmaya çıkmayabilir. Böyle bir zorunluluğu yok. Kendi tercihidir!

Zico’
nun bu sözleri aklıma hemen G.Saray Teknik Direktörü Kalli’yi getirdi. Bir G.Saraylı futbolcu ilk onbirde oynamayışını protesto edecek... Takım ile birlikte ısınmaya çıkmayacak... Ve maç başladıktan sonra da gelip kulübede oturacak...

Kalli’nin tutumu ne olurdu?

Söylendiği gibi Yiğit’e göre değişir...

Kalli başarıyı, Alman ırkının taviz vermeyen kayıtsız-şartsız disiplininde arıyor.

Zico ise, Latin ruhunun hoşgörülü karakterinden kaynaklanan tatlı dille başarıyı yakalayacağına inanıyor.

Kim daha doğru düşünüyor?

Böyle bir sorunun en doğru yanıtını sezon sonunda göreceğiz. Hani diyorlar ya...

Saat 20.45’te!

* * *

G.SARAY-Sivas maçında tatsız bir olay yaşandı.

Servet Çetin, takım arkadaşı Arda Turan’ın bir hareketine bozuldu ve tepki koydu.

Neydi bu öfkenin anlamı?

Arda kaptırdığı topun peşinden koşmadı.

Sonra neler oldu?

Servet, 30 metre depar atarak Arda’nın yanına geldi. Bir güzel azarlayıp, sonra da itti!

Bu beklenmedik olaya değişik yorumlar yapıldı. Sonuçta, kamuoyu Servet’in tutumunu onayladı.

Benim oyum ise, Arda’dan yana olmasa da, Servet’in tavrına karşı.

Onbinler önünde bir arkadaşını azarlamak, sonra tutup itmek, moralman o futbolcuyu sıfırlamak ne dostluğa sığar, ne de profesyonelliğe...

Gider şikayetini hocana fısıldar, sonra döner işine bakarsın.

Ya Arda da ıskaladığın pozisyon için gelip ensene dokunsaydı?

Sevgili Servet, benzeri bir hareketi İstanbul Büyükşehir Belediye maçında Mehmet Topal’a da yaptın değil mi?

Böylesine sert olmasa da onu da azarladın.

Her neyse, Arda’ya yaptığın çıkışa ne tepkiler geldi?

Kalli
’nin sözleri yine bir atasözünü hatırlattı...

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!

Hiç oralı bile olmadı Kalli. Ve dedi ki...

Böyle kavgaları severim. Futbolcuları ateşler. Bu da takımın lehinedir!

Daha sonra bir de G.Saray Futbol Şubesi Sorumlusu Haldun Üstünel’den kısa ama çok çarpıcı bir demeç geldi...

Maçtan sonra Servet ile Arda bir araya gelip hemen barıştılar. Üstelik sarılıp, birlikte şarkı bile söylediler.

Bak işe... Sarılıp şarkı söylemişler.

Merak ettim, acaba hangi şarkıyı.

Belki de bir uzun hava!

* * *

HER
fırsatta hakemlere yükleniriz, suçlarız.

Bir yanlışını hiç araştırmadan, düşünmeden ve de hoşgörü gibi bir kavrama aldırmadan tepesine bineriz onların...

Oysa zor iştir hakemlik!

G.Birliği-F.Bahçe maçının hakemi Yunus Yıldırım iyi veya kötü bir yönetim gösterdi. Bunu bir kenara itiyorum.

Ama Alex ile kaleci Gökhan arasında geçen degaj olayında futbolcuların itirazları, bir gerçeği gün yüzüne çıkardı...

Kuralı bilmiyorlar!

Yıldırım,
işi gücü bırakıp, futbolculara kuralın gereğini anlattı. Golü geçerli sayamayacağını söyledi.

Bunları söylerken, hafifçe tebessüm ediyordu Yıldırım...

Bu tebessüme Zico’dan tepki geldi. Dedi ki...

Hakem dediğin ciddi olur. Yıldırım ise, oyun içinde sürekli gülüyordu.

Ne yapsın yani? Belki de aklına hep o konu geliyordu. Futbolcuların bilmedikleri bir konuda nasıl da üzerine çullandıkları aklına geldikçe gülüyordu Yıldırım...

Ne yapsın yani. Başkaları gibi küfür mü etsin!
Yazarın Tüm Yazıları